Tek tip medya hayalini büyük oranda gerçekleştiren AKP’nin uyguladığı baskı ve hukuksuzluğun en fazla gözlemlendiği alanların başında medya ve basın özgürlüğü konuları gelmektedir. AKP, medya sektöründe sermaye ve sahiplik ilişkilerini doğrudan müdahalelerde bulunarak, yurttaşın doğru habere ulaşmasını engellemenin yanı sıra basın sektörünü de tekelleştirerek sektörün dibe vurmasında en büyük pay sahibidir. Aykırı sese tahammül edemeyen İktidar, medyayı dizayn ederek; ekonomide, sağlıkta, tarımda, dış politikada ve hemen hemen her konuda yanlış politikalarını halka doğru gibi aktarıp, algı yönetimini medya üzerinden kurgulamaktadır. Türkiye, 2002’de 99. sırada olduğu Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2020 yılında 154. sıraya kadar gerilemiş durumda olduğunu gözlemliyoruz. 2021 Şubat ayı itibarıyla 70’ten fazla gazeteci cezaevinde bulunmaktadır. Birçok meslektaşımız işsiz, evine bir parça ekmek götüremez durumdadır. Dolayısıyla ekonomi, özgürlük ve hukuk alanında yaşanan gerileme Türkiye’de gazeteciliği bitme noktasına getirmiştir. Sektörde kayıt dışı çalışma oranı yüzde 40’ları aşmış durumdadır. Çalışan basın emekçilerinin kaderi patronun iki dudağı arasındandır.
Gelinen son noktada gazetecilik mesleği gerek kendi içimizde yaşanan dezenformasyon gerekse de sistem tarafından dayatılan dezenformasyon nedeniyle mesleğimiz itibarını yavaş yavaş değil, son hızıyla kaybetmektedir. Son 19 yıl ülkeyi yöneten AKP, medya patronlarının değiştirmenin yanı sıra gazeteleri ve gazetecileri hizaya sokmak uğruna bütün kozlarını oynuyor. Bazı meslektaşlarımız işi ile, bazı meslektaşlarımız dövülerek, bazı meslektaşlarımız hapse atılarak, kimilerini de satın alarak yapıyor. Mesleki itibarımız yok oluyor. Bu olanların tamamı iktidarın suçu değil elbette. Örneğin bizim meslekte de çıkarcı, ahlaksız ve durumdan fayda sağlamaya çalışan sözde gazeteciler var. Bu ahlaksız insanlara yol açansa maalesef bir takım siyasetçi ve bürokratlardır. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın tarzı tavır takınmak ya da ahlaksız gazeteciyi kullanmak bazen siyasetçi veya bürokratın işine geliyor. Bu yapılan davranış gazetecilik mesleğine yapılmış en büyük kötülüklerin başında geliyor. Eskiden gazeteci olduğunu gururla söyleyen meslektaşlarım şimdi birçok ortamda gazeteci olduğunu gizlemek durumunda kalıyor. Bunlardan biri de benim maalesef.
Gazetecilik birilerini memnun etme sanatı değildir. Birilerine yaranmak için yalan-yanlış iftira atarak itibar suikastçiliğine soyunmak hiç değildir. Gazetecilik erdemli, güvenilir ve liyakatli insanların yapacağı bir meslek dalıdır. Eski Türkiye’de gazeteciler saygın ve nüfuzlu insanlardı ama nüfuzlarını kendi çıkarları için asla kullanmazlardı. Güvenilir kişilerdi. Topluma yön verir, rol model oluştururlardı. Şimdilerde durum tersine dönmek üzere saygınlığı azalan, güvenirliliği yok olma durumuna gelmiş, kötülerin az olsalar da çoğunluğa tahakkümü söz konusu.
Sektör nasıl düzelir, nasıl ayağa kalkarız, itibarımızı eski günlere nasıl döndürürüz? Bunları konuşmak gerek diye düşünüyorum. Ama ben çok umutsuz değilim. Halka doğru, tarafsız ve ilkeli haberleri ulaştırdığımızda bir nebze de olsa düzelir umudundayım. Mesleğimizde her şeye rağmen iyiler çoğunlukta. Bu da umudumu arttırıyor.