TEMA, Kazdağları ile ilgili rapor hazırladı. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü verilerinden yola çıkılarak hazırlanan rapora göre ormanlar, su kaynakları, milli parklar, sit alanları, tarım alanları ve doğal yaşam yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Kazdağları’nda altın madeni yapılmasına karşı başlatılan eylemin birinci yıl dönümünde, bölgedeki doğal yaşamı tehdit eden madenleşme ile ilgili rapor yayınladı. Rapor, bölgedeki ormanların, doğal yaşamın ve kültürel varlığın karşı karşıya olduğu tehditi gözler önüne serdi. Kazdağları olarak bilinen, Türkiye ve dünyada doğal ve kültürel açıdan eşsiz olan bölgenin yüzde 79’u madencilik uğruna yok edilme tehdidi ile karşı karşıya. TEMA, bölgenin madencilik faaliyetlerine tamamen kapalı doğa koruma statüleri ile korunmasını istiyor.
‘EKOLOJİK, KÜLTÜREL VE EKONOMİK YAPI TAHRİP EDİLİYOR’
Çok sayıda koruma kararı bulunan, 1994 yılında Milli Park, 1998 yılında Tabiatı Koruma Alanı ilan edilen bölgenin doğal yaşam ve kültürel varlık açısından çok önemli olduğu vurgulanan raporda, “Bu yoğunlukta bir madencilik faaliyetinin yörenin tüm ekolojik, kültürel ve ekonomik yapısını büyük ölçüde tahrip edeceği açıktır” tespitine yer verildi.
'ORMAN VE MİLLİ PARKLARDA MADEN İŞLETİLİYOR’
TEMA’nın Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) verilerinden yola çıkarak hazırladığı rapora göre, Kazdağları bölgesinin yüzde 79’una denk gelen 1.294.335 hektarlık alan potansyel olarak madencilik için ruhsatlandırıldı. Bölgedeki metalik ve kömür madenciliği faaliyetlerinin incelendiği raporda, orman varlığının yüzde 80’i, Önemli Doğa Alanları’nın yüzde 55’i ruhsat alanı olarak madenciliğe açılmış durumda. Orman alanlarının yüzde 19’unda, Önemli Doğa Alanları’nın ise yüzde 10’unda işletme safhasındaki madenler bulunuyor.
‘BÖLGE TARIMINA CİDDİ TEHDİT’
Özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit alanı gibi ulusal ve uluslararası koruma statüleri ile tescillenmiş alanların yüzde 55’i maden sahası olarak ruhsatlandı. Özel statü ile korunan alanların yüzde 14’ünün halihazırda madencilik için tahsis edildiği belirlendi.
Bölgenin Küçük Menderes ve Tuzla Çayı gibi önemli su kaynaklarını beslediğine vurgu yapılan raporda, maden faaliyetlerinin önemli havzaları, su kaynaklarını ve tarım alanlarını da tehdit ettiğine vurgu yapıldı. Genel olarak havza alanlarının yüzde 31’inin aktif ruhsat alanı, yüzde 42’sinin ise ihale ruhsat alanı içinde yer aldığı gösterilen raporda, bölgede bulunan tarım alanlarının yüzde 41’inin aktif ruhsat sahasında, yüzde 37’sinin ihale sahasında kaldığı tespit edildi.