Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Deniz Biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle birlikte denizlerdeki yüzey su sıcaklığının artmaya başladığını, bu değişimden birçok canlının özellikle denizel floranın etkilendiğini aktardı. Taşkın, Gemlik Körfezi'nde haziran 2016'da ortalama su sıcaklığını 24,4 olarak ölçtüklerini, ancak 2021 haziran ayında bu sıcaklığın 29,3'e kadar çıktığını bildirdi. Taşkın, "Biz normalde bu sıcaklıkları temmuz, ağustosta yer yer Marmara’da görebiliriz ama küçük ölçekte baktığımızda Gemlik Körfezi için yıllara göre değişimde 5 yıl öncesine göre yüzey su sıcaklığı neredeyse 5 derece artmış görünüyor. Nasıl müsilaj ile ilgili bir eylem planımız varsa küresel ısınmaya karşı, iklim değişikliğine ve denizel canlılara olan etkisine karşı bir eylem planımızın olması şart" diye konuştu.
"SON BİR YILDAKİ SICAKLIK ARTIŞI 3 DERECE"
Gemlik Körfezi'nin Armutlu, Gemlik, Mudanya noktalarında 2020'nin haziran ayında ortalama su sıcaklığını 26,2 olarak ölçtüklerini belirten Taşkın, "2021 haziranında ise ortalama su sıcaklığı yaklaşık 29,3. Haziran 2020’ye göre Gemlik Körfezi’ndeki yüzey su sıcaklığı yaklaşık 3 derece artmış görünüyor" açıklamasını yaptı. Taşkın, şöyle konuştu:
"Marmara Denizi’nde 2015-2017 yılları arasında 3 yıllık bir TÜBİTAK-1001 MARMÇED Projesi yaptık. Marmara Denizi’nin denizel florası ve ekolojik kalite durumu ile ilgili. O proje kapsamında yine 3 yıl boyunca Marmara Denizi’nin yüzey su sıcaklığı ile birlikte diğer fizikokimyasal değişkenlerini de analiz etmiştik. Özellikle yüzey su sıcaklığı ile ilgili o zamanlar için daha normal seviyelerdeydi. Gemlik Körfezi için yıllara göre değişime baktığımızda Armutlu, Gemlik, Mudanya noktalarında Mayıs 2015’te ortalama su sıcaklığı 21,8’di. 2016 Haziran’ında 24,4 dereceydi. Daha sonraki Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Projesi kapsamında Temmuz 2019’da yaptığımız Gemlik Körfezi’ndeki üç noktada yüzey su sıcaklığı ölçümünde ortalama 25,6’ydı. Haziran 2020’de yapmış olduğumuz ölçümlerde Armutlu, Gemlik ve Mudanya’da yani Gemlik Körfezi’ni kapsayan bu üç noktada yüzey su sıcaklığı 26,2’ydi. 2016’ya göre yaklaşık 2 derece artmış görünüyordu. 2021 haziranında ise ortalama su sıcaklığı yaklaşık 29,3. Haziran 2020’ye göre Gemlik Körfezi’ndeki yüzey su sıcaklığı yaklaşık 3 derece artmış görünüyor. 2016 Haziran’ına göre yaklaşık 5 derece artmış görünüyor. Biz normalde bu sıcaklıkları temmuz, ağustosta yer yer Marmara’da görebiliriz ama küçük ölçekte baktığımızda Gemlik Körfezi için yıllara göre değişimde 5 yıl öncesine göre yüzey su sıcaklığı neredeyse 5 derece artmış görünüyor."
"SICAKLIK ARTIŞI VE KİRLİLİK KARŞIMIZA MÜSİLAJI ÇIKARDI"
2016'nın haziran ayında ortalama yüzey suyu sıcaklığını 24,4 olarak ölçtüklerini bildiren Taşkın, bu ölçümün 2021’de 29,3’e çıktığına dikkat çekerek şunları söyledi:
"Beş yıl öncesine göre yüzey su sıcaklığında Gemlik Körfezi’nde beş derecelik bir artış var ve bu haziranda gerçekleşiyor. Haziran 2016’da 24,4 olan ortalama yüzey su sıcaklığı 2021’de 29,3’e çıkıyor. Bu yüzey su sıcaklığının etkisi iklim değişimi ve diğer karasal baskı dediğimiz insan faaliyetleri, evsel, endüstriyel, tarımsal, balıkçılık faaliyetleri hepsi bir araya geldiğinde bu yıl karşımıza müsilaj olarak yıllardır su altında gördüğümüz o etki şu an 2021 yılında yüzeye vurmuş oldu. Gözle görülebilir hale geldi. Bu yıl müsilaj olarak çıktı ama bazı koy ve körfezlerde aşırı makro alg artışları, kirliliğe karşı toleranslı olan türlerin artışını, İzmit Körfezi’nde, Bandırma taraflarında, İstanbul ve çevresinde dönem dönem görebiliyoruz. Bu yıl müsilaj olarak karşımıza çıktı, gelecek yıl, önümüzdeki süreçte belki bu aşırı makro alg artışları biçiminde karşımıza çıkabilecek. Bunlar da aynı şekilde öldüğünde parçalanırken müsilaj benzeri görüntüler ile karşılaşabiliriz. Nasıl müsilaj ile ilgili bir eylem planımız varsa küresel ısınmaya karşı, iklim değişikliğine ve denizel canlılara olan etkisine karşı bir eylem planımızın olması şart."
"YABANCI TÜRLERİN DAHA BASKIN HALE GELDİĞİNİ GÖRÜYORUZ"
Yüzey suyundaki sıcaklık artışının en çok Akdeniz kıyılarında görüldüğünü belirten Taşkın, bu artışın deniz ekosistemine etkisine dair ise şu bilgileri verdi:
"Bu da bize şunu gösteriyor; son yıllardaki küresel ısınma, iklim değişikliği ile birlikte denizlerimizde özellikle şu an yüzeyde su sıcaklığının artmaya başladığı ve bu değişimden birçok canlının özellikle denizel floranın etkilendiği ve değişime uğradığını gözlemleyebiliyoruz. Bu değişim özellikle Akdeniz kıyılarımızda daha gözle görülür hale geldi. Daha öncesinde çalılık formu oluşturan türler kıyılarda daha baskın haldeyken son yıllarda özellikle bunların yerine turf formu denilen kısa çim benzeri türler daha baskın hale geliyor. Bunların yanı sıra kalkerli otçul omurgasız hayvanlar deniz kestaneleri gibi bunlar baskın hale gelmeye başladı. Yine küresel ısınma ile birlikte ve denizlerimizdeki artan bu su sıcaklığı ile birlikte yabancı türlerin daha baskın hale geldiğini görebilmekteyiz. Hatay’ın Samandağ kıyılarından başlayarak Batı Akdeniz kıyılarımıza, kuzeye Ege’ye doğru baskın türlerin yayılışını görebiliyoruz. Görmek istediğimiz yerli çalılık formu türler yerine bu türlerin baskın hale geldiğini görüyoruz. Bunun en önemli göstergesi Akdeniz kıyılarında, oralarda artık flora değişmeye başladı."
"MARMARA'YI OKSİJEN VEREREK KURTARMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Müsilaj ile mücadele kapsamında Marmara Denizi’nin 30 metre derinliğine oksijen verilmeye başlanmasıyla ilgili de konuşan Prof. Dr. Taşkın, bunun küçük ölçekte başarılı olabileceğini ancak Marmara'yı kurtarmaya yetmeyeceğini söyledi. Taşkın, Marmara'nın kurtulması için öncelikle karasal atık yükünün azaltılması gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu:
"Küçük lokalitelerde işe yaraması muhtemel. Ama bütün Marmara’yı bu şekilde oksijenleştirmek mümkün değil. Sanırım özellikle pilot bölgelerde müsilajın yoğun olduğu bölgeleri oksijenleştirerek biraz daha pozitif hale döndürmeye yönelik bir çalışma. Küçük ölçekte başarılı olma ihtimali olabilir ama bütün Marmara’yı bu şekilde geri kazanmamız mümkün değil. Bizim mutlaka bu etkiyi azaltmak için karadan başlamamız gerekiyor. Denizde şu an zaten o kirlilik var, bunu yüzeyden çekebiliriz, temizleyebiliriz ama mutlaka karasal kısımdan başlayarak bu kirliliği azaltmamız gerekiyor. Azaltmadıkça bu önümüzde hep bir kirlilik sorunu olarak Marmara’da karşımıza çıkacak. Belki diğer kıyılarımıza da kısa vadede sıçraması bile mümkün olabilir."