CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi, 17 Ağustos Marmara Depreminin 17 yıl dönümünde yazılı bir açıklama yaparak bir kez daha yetkilileri uyardı. "Ağustos ayının "deprem ayı" olarak ilan edilmesini talep eden Yedekçi, yetkililere, "Olası bir depremde zannetmeyin ki saraylarınızda, koltuklarınızda oturabileceksiniz" diye seslendi. Yedekçi'nin açıklaması şöyle: "Manevi ve maddi kayıplarımız açısından tarihimizin en büyük depremlerinden 17 Ağustos Depremi’nin üzerinden 17 yıl geçti. Marmara Depremi olarak da bilinen, tüm Marmara Bölgesi ile Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedilen 7.5 büyüklüğündeki depremde, resmi rakamlara göre 17 bin 480, resmi olmayan rakamlara göre ise 50 bin insanımız hayatını kaybetmiştir. Yine resmi rakamlara göre 23 bin 781, resmi olmayan rakamlara göre 100 bine yakın insanımız yaralanmış, 500’ü aşkın kişinin sakat kaldığı, 130 bini aşkın binanın çöktüğü, yüz binlerce insanımızın evsiz kaldığı depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyorum. 1999 yılında karşı karşıya kaldığımız felaketi, bir doğa olayı olarak değerlendirmek gerçeklerin üstünü örtmek olacaktır. Kaybettiğimiz insanlarımızın sayısı ve ortaya çıkan maddi hasarı göz önüne aldığımızda Marmara Depremi’nin sonuçlarının ihmalkârlıktan kaynaklandığını açıkça görülmektedir. Türkiye’nin deprem bölgesi olduğu, 500 diri fay hattının bulunduğu, Marmara’da riskin daha da çok olduğu bilimsel tespitler ışığında sık sık ifade edilmiştir. Yarın yaşanabilecek olası bir İstanbul depremi konusunda mevcut yöneticileri uyarmak öncelikli sorumluluk ve zorunluluğumuzdur. Özellikle İstanbul merkezli olası bir depremin sadece İstanbul için değil ülkemizin geleceği için de çok ciddi sorunlara neden olacağı açıktır. 1999 yılındaki büyük felaketin ardından depreme ilişkin, özellikle bilim çevreleri ve sivil toplum örgütleri yoğun çabalar göstermiş, toplumumuzda bir nebze farkındalık oluşturmasına rağmen hayati önemlilikteki bu konu kamu otoritelerince gerekli düzeyde değerlendirilmemiştir. Depremin hemen ardından İstanbul başta olmak üzere yapılaşma sorunu birçok kentte kentsel dönüşüm ile adeta talan edilmeye başlanmıştır ve olası bir depremde İstanbul daha büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakılmıştır. İnsanlarımızın toplu olarak bir arada bulunduğu okullar, hastaneler ve diğer kamu binalarımız ciddi risk altındadır; bugün hiçbir anne baba çocuğunu güvenle okula yollayamamaktadır. Şu çok iyi bilinmelidir ki bir tek insanımızın hayatı bile hiçbir ekonomik rantla kıyaslanamayacak kadar önemlidir. 15 Temmuz 2016 günü ülkemizde yapılan darbe teşebbüsünün ardından askeri alanların tamamının kapatılarak şehir dışına taşınacağı ve çok sayıda askeri alanın imara açılması ile yeşil alanların azalacağı ve çoğunluğunun orman statüsünde olması nedeniyle bu alanların betonlaşacağı ve şehir merkezlerindeki yeşil alanların daha da azaltacağı yönünde kaygılarımız mevcuttur. Eğer böyle bir durum olursa özellikle deprem bölgesinde olan şehirlerin ekolojik yapısına ve iklim dengesine bir darbe olacağı kesindir. Askeri alanların imara açılması, vatandaşların doğal afet sonrasında toplanabilecekleri yerlerin kalmaması demektir. Bu alanların imara açılması hem kentin ekolojik dengesinin bozulmasına, hem de afet toplanma yerlerinin ortadan kaldırılması anlamına gelecektir. Ülkemizin bir deprem bölgesi olduğu hiçbir zaman akıllardan çıkmamalıdır. Bu çerçevede 17 Ağustos Depremi’ni de dikkate alarak 1-7 Mart tarihleri arasındaki ‘Deprem Haftası’nın Ağustos ayına kaydırılarak ‘Deprem Ayı’na dönüştürülmesi anlamlı olacaktır. Tüm aya yaygınlaştırılacak her gününde depreme ilişkin önlemlerin konuşulduğu ve bir önceki yıl yapılanların detaylı şekilde ele alındığı ‘Deprem Ayı’nda önemli bir farkındalık yaratılacağı gibi sorumluların da sorumluluklarından kaçmasının önüne geçilebilecektir.
16 Ağustos 2016 Salı 14:47
Son Güncelleme: 17.08.2016 10:05