Elbistan'da yaklaşık 50 bin kişinin içtiği sudan zehirlenerek hastalanmasının ardından kentin temiz su ihtiyacına yönelik tartışmalar devam ederken, CHP Parti Meclisi Üyesi Ali Öztunç ve CHP Sağlık Komisyonu Üyesi Milletvekilleri Nurettin Demir, Murat Emir, Ali Şeker ve Hüseyin Çamak’tan oluşan heyet; 27.08.2016 tarihinde şebeke içme suyundan zehirlenen, yüksek ateş, mide bulantısı ve baş dönmesi şikâyetleriyle görülmeye başlayan binlerce vaka sonucunda, inceleme yapmak üzere 30. Eylül'de Elbistan'da yaptığı incelemeleri raporlaştırdı. Heyet Elbistan'da bütün sorumlu birimleri ziyaret ederken sorun ve sıkıntıları de yerinde tespit etmiştir. Heyetin bu konuda hazırladığı rapor yayınlantı. Çarpıcı tespitlerin yapılıp önerilerin sıralandığı rapor şöyle:
04 Eylül 2016 Pazar 12:28
ELBİSTAN AÇIK HAVA HASTANESİ!
Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 26 Ağustos 2016 tarihinde şebeke içme suyundan on binlerce kişinin yüksek ateş, mide bulantısı ve baş dönmesi şikâyetleriyle zehirlendiğine yönelik haberlerin ardından Cumhuriyet Halk Partisi tarafından incelemelerde bulunmak üzere görevlendirilen heyetin hazırladığı rapor kamuoyu ile paylaşıldı. Rapora göre salgın göz göre göre geldi, yetkililer hiçbir önleyici tedbir almadı.
Parti Meclisi Üyesi Ali Öztunç ve CHP Sağlık Komisyonu Üyesi Milletvekilleri Nurettin Demir, Ali Şeker, Murat Emir ve Hüseyin Çamak’tan oluşan heyet tarafından hazırlanan rapor salgının sebepleri üzerine değerlendirmeler içermekte, yetkililerin ihmalkarlıklarını gözler önüne sererek bir daha böyle elim bir vakanın yaşanmaması için alınması gereken tedbirlere değinmektedir.
“Elbistan’da Halk Sağlığı Kirli Sulara Karıştı”
Elbistan ilçesinde yaşanan bu vakanın AKP Hükümetlerinin halk sağlığı ile oynamasına yönelik yaşanmış ilk olay olmadığının vurgulandığı raporda daha önce de Gaziantep ve Malatya’da benzer sağlık skandalları yaşadığı belirtilmektedir.
Merkez nüfusu 100 bin olan Elbistan ilçesinde neredeyse ilçe nüfusunun yarısından çoğunun içme suyundan zehirlenme teşhisiyle hastanelik olduğunun hatırlatıldığı raporda on binlerce yurttaşımızın zehirlenmesine neden olan böylesine önemli bir olayın aydınlatılması konusunda net çözümler ortaya konmadığı gibi, yetkili mercilerin “sorun bizden kaynaklanmıyor” diyerek sorumluluktan kaçınmaya çalıştığı vurgulanmıştır.
CHP heyeti ziyaretleri sırasında Kahramanmaraş Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı, Elbistan Kaymakamı, Kahramanmaraş Valisi, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı ile yüz yüze görüşmüş, su kaynaklarının bulunduğu yerlerde incelemeler yapmıştırGörüşerek salgının ana sebebi olan ihmalkarlıklar dizisini gözler önüne sermiştir.
“Aşırı Klorlama ile Kirlilik Örtbas Edilmek İstenmiş”
Rapora göre kirliliğin esas sebebinin suyun ana dağıtım kaynağında olduğu tespit edilmiş, içme suyu için kuyulardan depolara su basıldığı, bu kuyuların üçünde ise kirlilik olduğu saptanmıştır. Normal bir içme suyunun değerlerine bakıldığında 0,5 ppm olması gereken klor oranının ilçedeki olağanüstü durum sebebiyle 0,9 - 1 ppm konsantrasyona çıkartıldığı görülmüş yani yüksek klorlama yapılarak kirlilik aşılmaya çalışılmıştır.
Salgın 50 Bin Kişiyi Etkiledi!
Elbistan Devlet Hastanesi ve Elbistan Kadın Doğum Ve Çocuk Hastanesi’ne başvurunun 3 günde 26.000 sayısına ulaştığının belirtildiği raporda özel sağlık merkezleri, özel hastaneler ve yoğunluktan dolayı çevre il ve ilçelere başvuran hastalar ile birlikte ele alındığında 50.000’in üzerinde salgından etkilenen hastanın olduğu tespit edilmiştir.
Sağlık Bakanlığı’ndan gelen ekibin aldığı 21 gaita numunesinde norovirüs saptandığının belirtildiği raporda şehrin değişik yerlerinden alınan su numunelerinde de yüksek miktarda E.Coli olduğunun tespit edildiği hatırlatıldı. Salgına sebep olan norovirüsün ishale yol açan yaygın bir hastalık etkeni olduğunun söylendiği raporda kolera, tifo gibi daha ciddi ve ölümcül olabilecek salgınların yaşanmamasının Elbistanlıların şansı olduğu belirtildi.
Elbistan Kaymakamı Tuncay Akkoyun’un ilçe genelinde ilaç ve serum sıkıntısı bulunmadığı iddiasının aksine vatandaşlar salgının ilk günlerinde hastane kapasitelerinin yetersiz kaldığını, ilaç ve serum sıkıntısı yaşandığını belirtmiştir.
“Nehir Suyu Zaten Kirli”
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç ise “Nehir suyu zaten kirli” diyerek salgının göz göre göre geldiğini itiraf etmiştir. Bölgedeki içme suyu projesinin Dünya Bankası Müşavirlik firmasınca 3.5 milyon Euroya finanse edildiğinin belirtildiği raporda bu finansmanın harcamalarının şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılması gerektiği vurgulanmıştır.
5 ay önce keson kuyularının yakınında 10 tonluk bir klor tankının patlaması sonucunda keson kuyularına karışan klorun da halk sağlığını olumsuz etkilediğinin belirlendiği raporda konuyla ilgili savcılık soruşturması yanında ayrıntılı bir idari soruşturmanın da başlatılması gerektiği dile getirilmiştir.
“Elbistan Adeta Açık Hava Hastanesine Dönmüştür”
Güvenlik ve sağlığın devletin temel görevi ve bu anlamda sağlıklı yaşamanın önemli bir insan hakkı olduğunun vurgulandığı raporda yaşanan bu olayın temel bir insan hakkı ihlali olduğu belirtilmiştir. Yaşananlar bu kadar göz önündeyken, yetkililerin kalıcı önlemler alınması konusunda samimi adımlar atmamasının ‘sağlık skandalı’ yanında yönetim açısından da önemli bir zaafiyete işaret ettiğinin belirtildiği raporda özellikle su kaynaklarının hemen yanında kirli su kaynaklarının ve atık su yataklarının bulunmasının önlem alınması gereken önemli bir sorun olduğuna işaret edildi.
3 Ay Önce de Salgın Yaşanmış!
3 ay önce de su şebekesinden kaynaklı klor zehirlenmelerinin tespit edildiğinin hatırlatıldığı raporda hiçbir önlem alınmamış olmasına dikkat çekildi. Zehirlenmenin ana kaynağı olan su kuyularında yapılan incelemelerde, suyun, herhangi bir koruma olmadan aktığı, nehrin etrafında insanların ve hayvanların dolaşarak suya girildiği, Türkiye Kömür İşletmelerinin, Şeker Fabrikalarının ve başka fabrikalarının kanalizasyonlarının yanı sıra fabrika atıklarının da nehre karıştığını gözlemlenmiştir. Bu durumun Elbistan Belediyesi ve Sağlık Bakanlığı’nın bir ihmali olduğunun vurgulandığı raporda “yaşanan bu olumsuzluklar yıllardır içme suyunun kirliliğinin bilinmesine ve ilçede böylesi vakaların daha öncede yaşanmış olmasına rağmen halk sağlığı açısından ihmallerin ve alınmayan önlemlerin ne denli büyük olduğunu gözler önüne sermiştir. Böyle bir durumda bile on binlerce insan hastanelere başvuruyor iken kolera, tifo gibi toplum nezdinde daha çok insanı etkisine altına alan hastalıklara karşı nasıl bir tedbir alındığı ve olası bir benzer ve daha tehlikeli bir salgında nasıl bir yol izleneceği merak konusudur. Bu salgın kolera kaynaklı olmuş olsa şehrin yarısı bugün yaşamıyor olacaktı. Enfeksiyon etkeninin hafif seyreden bir hastalığa yol açması, Elbistan’da yaşayan yurttaşlarımız için en büyük şans olmuştur” denilerek çözüm önerileri başlığı altında kalıcı tedbirler alınması gerektiği belirtildi.
elbistan heyet
Heyetin Sunduğu Çözüm Önerileri
· Salgın kontrol altına alınarak, başka bir salgının yaşanmaması için ilgili kurumlarca gerekli önlemler ivedilikle alınmalıdır. Su kaynağının ve şebekesinin temiz tutulması konusunda sorumluluklar yerine getirilmelidir.
· İçme suyundaki kirliliğin nasıl ve nereden kaynaklandığı kesin olarak tespit edilmiştir. Söz konusu aksaklıklar hızlıca giderilmeli, kirli kuyulardan şehre tekrar su verilmemelidir. Geçici zemin sıkıştırma gibi bir çözüm yöntemiyle Ceyhan nehrinin hemen 3-4 metre kıyısındaki keson kuyulara sızmanın önlenemeyeceği açıktır. Mesele temiz su kaynaklarının kirletilmesini önleyici bir önlem alınmamasıdır. Çevrenin ve su kaynaklarının ev ve sanayi atıkları ile kirletilmesinin önüne geçilmelidir.
· Anayasamızın 56. Maddesinde de belirtilen herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, geçici önlemlerle değil kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturulmalı, her vatandaşımızın sağlıklı içme suyuna erişimi sağlanmalıdır.
· Temiz içme suyu konusunda sorunun en çok yaşandığı bölgelere yönelik su dağıtımı yapılmalı, sağlıklı içme suyuna erişim kolaylaştırılmalıdır.
· İçme suyunun bakteriyolojik ve kimyasal olarak temizliği ve denetimi düzenli aralıklarla gerçekleştirilmeli, belli ve sık aralıklarla bütün şebekenin klor ölçümünün normal bir içme suyu için uygun oranda olup olmadığının kontrolü sağlanmalıdır.
· Ortaya çıkan salgının ana nedeni olan norovirüsün kişiden kişiye temasla da yayılabileceği göz önünde bulundurularak diğer şehirlere yayılmaması, salgına dönüşmemesi için halk sağlığı açısından gerekli kontroller düzenli olarak yapılmalıdır.
· İlk defa yaşanmadığı defaaetle ortaya konulan içme suyu kirliliğine bağlı olarak meydana gelen salgın konusunda bu zamana kadar alınan herhangi bir önlem varsa kamuoyuyla açıkça paylaşılarak toplum nezdinde ortaya çıkan şüpheler aydınlatılmalıdır.
· Dünya Bankası tarafından kullandırılan kaynağın ne kadar olduğu, hangi kaynak için alındığı ve hangi kalemlerde hangi harcamaların yapıldığı şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
· Sağlık Bakanlığı ve belediyeler içme suyu kaynaklarına ilişkin gerçekleştirdiği bakteriyolojik testleri düzenli olarak yayınlamalı, halk içtiği suyun bakteriyolojik ve kimyasal analiz sonuçlarını internet üzerinden görebilmelidir.
· Konuyla ilgili savcılığın soruşturma yürütüyor olması yaşanan ihmallerin ortaya çıkartılması açısından olumlu bir adım olmasına rağmen tek başına yeterli değildir. Kısa süre içerisinde ayrıntılı bir idari soruşturmanın da bu salgın hastalığa sebebiyle veren ilgililerin sorumlulukları da dahil olmak üzere başlatılması gerekmektedir.
· Mikroorganizmalar canlıların metabolizmasında olduğu gibi, toplumsal yaşam kaynaklarımızda da ortaya çıkan aksaklıklarda kendilerini göstererek varlıklarını hissettirirler. Dolayısıyla ihmallerin cezalandırıcısı bu mikroorganizmalar, gerekli önlemleri almakla sorumlu yetkililerden daha organize olmamalıdır.
· Avrupa'da (AB üyesi ülkelerde) ilgili kuruluşlar tarafından sudaki bulaşıcı hastalıklara karşı hastalık riski analizlerini içeren bildirimler, haftada bir düzenli olarak yapılmaktadır. Türkiye'de ise bu kontroller ayda bir yapılmasının yanı sıra, bu kontrollerin ne derece sağlıklı ve ciddiyetle yapıldığı ise önemli bir soru işaretidir. Sudaki mikrop analizleri ne kadar sık yapılırsa, olası bir akut hastalık durumunda hasta sayıları sağlık hizmetini aksatacak boyutlara ulaşmadan gerekli tedbirler alınabilir.
Son Güncelleme: 05.09.2016 14:27