Başbakan Yıldırım’ın konuşmasından satır başları şöyle:
Terörle mücadelemiz hem kendi topraklarımız içinde hem de sınırlarımızın ötesinde bütün şiddetiyle devam ediyor. Bu nedenle de zaman zaman şehitlerimiz oluyor. Dün maalesef Fırat Kalkanı Harekatı çerçevesinde El Bab'ı kuşatan ve hakim yerlerini ele geçiren silahlı kuvvetlerimizin kahraman askerlerine alçak terör örgütünün pususu ve intihar saldırısı neticesinde 14 yiğit evladımızı şehit verdik, yaralılarımız var. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Ailelerine ve milletimize başsağlığı, gazilerimize acil şifalar Mevlam'dan niyaz ediyorum.
Dünyanın baş belası terör, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Terörle mücadele Türkiye'nin beka mücadelesidir, varlık mücadelesidir. Türkiye'nin birliği, beraberliği, kardeşliğinin daim olması adına verilen büyük bir savaştır. Birlik ve bütünlüğümüzü her zaman muhafaza edeceğiz. Terörün Türkiye'yi vesayet altına almasına asla izin vermeyeceğiz. Terör ve şiddet Türkiye'yi demokrasimizi ve hukuk yolundaki kararlılığımızı asla sona erdiremeyecek. Terör karşısında millet olarak birliğimizi ve beraberliğimizi sonuna kadar koruyacağız.
Teröre karşı hiç bir ülke biz güvendeyiz diyemez. Türkiye’nin maruz kaldığı terör saldırılarına sadece Türkiye’nin sorunu olarak bakmak fahiş bir hatadır. Terör dünyanın ortak sorunudur. Terörle mücadelede başarının şartlarından bir tanesi budur. Sizin teröristiniz kötü, benim teröristim iyi anlayışı terörün azmasına neden oluyor.
Güney sınırlarımızda maalesef ciddi bir kaos, otorite boşluğu var. Adeta hükümet yok. Halep’te yaşanan insanlık dramı tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor. Ama dünya yine sağır, kör, dilsiz. Türkiye her zorluklara rağmen bu vahşete sessiz kalmadı. STK’larımız, Kızılayımız, AFAD yetkililerimiz gecikmeden oradaki mazlum, masum, mağdur insanlara yardım ellerini ulaştırdılar. Parti teşkilatlarımız, belediyeler yardımları ulaştırmada seferber oldu. Biz muhataplarımızla çok yoğun görüşmeler yaptık ve ateşkesin gerçekleşmesini sağladık. Bugüne kadar 40 bin civarında sivil ateşin içinden alınıp emniyetli bölgelere sevk edildi. Bu kolay olmadı. Bölgede savaşın bitmesini istemeyen , bu işi bir sektör haline getirmiş unsurlar he fırsatta barışa kurşun sıkmak için gereken her türlü çabayı gösterdi.Tahliyelerin sağlıklı bir şekilde yapılması için çalışmalarımız devam ediyor. Biz inancımızın, insanlığımızın gereğini yapıyoruz.
ANAYASA DEĞİŞİKLİ
Bir anayasa meselesi var. Bu anayasa konusu son 50 yıldır Türkiye siyasetini meşgul eden bir konudur. 1980 darbesinden kalma bir vesayet anayasasından kalma, Türkiye’nin bugünkü ihtiyaçlarını karşılamak mümkün olmuyor. Bu anayasanın değişmesi konusunda görüş ayrılığı yok. Bütün partiler 2002’den bu yana yeni bir anayasa vaadi hep oldu. Öncelikli olarak iktidara geldiklerinde darbe anayasasını değiştirecek ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir anayasa yapacaklarının sözünü verdiler. Bugüne kadar derli toplu anlamlı bir değişikliği gerçekleştirilemedi. 2007’de 367 icadı ve bunun üzerine Cumhurbaşkanı’nı Meclis’in seçememesi ve partimizin çözüm millette diye anayasada değişiklik yaparak Cumhurbaşkanı’nın millet tarafından seçilmesini sağlayan değişikliği yaptı. Daha sonra yargı darbesi oluşturmaya çalışanların bu hamlesine karşı önemli düzenlemeler öngören değişikliği de AK Parti iktidarında gerçekleştirdik. Son yılların en fazla tartışılan konusu, Türkiye’de hükümet yönetim sisteminin kalıcı istikrarı sağlamadığı, bu nedenle yönetimde, yönetim sistemini de içeren değişikliğin gerçekleşmesi tüm yönlerince tartışılıyor. Halkın tamamı artık bu konunun gündemden kalkmasını bekliyor. Siyaset sorun üretme değil, siyaset sorun çözme yeridir. AK Parti sorunları torunlara bırakmadan çöze çöze bugünlere gelen partinin adıdır. Bu sorunu da çözmek bu kadrolara nasip olacak.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra parti genel başkanları olarak bir araya geldik. Aldığımız karar AK Parti, CHP, MHP olarak anayasa değişikliği konusunda bir çalışma yapmak. Bu çalışma neticesinde 7 maddede mutabakat tamamen sağlandı ama bu 7 madde bizim murat ettiğimiz, işin esasına yönelik değişiklikler içermiyordu. Tam bu görüşmeler sonuna varmışken, MHP Genel Başkanı Bahçeli bir çıkış yaptı. Dedi ki, ’bu mevcut sistem devam etmemeli.’ Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle ortaya çıkan durum anayasayla uyumlu hale getirilmelidir. Her ne kadar biz parlamenter sistemi tercih ediyor isek de, bu sorunu çözmek için partiler üstü bir anlayışla bu konuyu müzakere etmeye ve bir çözüm üretmeye hazırız. Bunun üzerine 3’lü devam eden müzakereleri 2 parti olarak sürdürdük. Bahçeli ile ilk görüşmemiz 10 Kasım’dır. İşin çerçevesini çizdik, prensipleri belirledik, 10 Aralık’ta da teklifimizi Meclis’e verdik. İş Meclis’te, bizden çıktı. Biz 316 imzayla teklifimizi verdik. AK Parti üzerine hesap yapanlar sonuna kendileri mosmor olur. AK Parti 14 yıldır her krizde, her zor anda ülkenin sorunlarını çözen, düğümleri çözen ve ülkenin geleceğinin aydınlık yarınlarını hazır eden partidir
Hükümet sistemi değişiyor. Cumhurbaşkanı var, Cumhurbaşkanı’nın bakanlar kurulu, kabinesi var, bir de Meclis var. Aynı günde yapılan bir seçim var, belediye başkanlığı seçimi gibi. Bu getirilen sistemde bunun aynısı. Cumhurbaşkanı’nın seçiyorsunuz ve Meclis üyelerini de aynı anda seçiyorsunuz. Dolayısıyla bir günde seçimi tamamlıyorsunuz. Cumhurbaşkanı yüzde 50’nin altında kalırsa iki hafta sonra yeniden seçim yapmak ihtiyacı olabilir.
Sayın Kılıçdaroğlu bir türlü anlamak istemiyor, Kemal Bey, Türkiye’nin rejimi belli, Cumhuriyet. 1923’te bedel ödedik, İstiklal Harbi’ni kazandık, rejimi değiştirdik, adını Cumhuriyet koyduk. Bu tarihte kaldı, o mesele 1923’te bitti. Şimdi artık yönetim ihtiyaçlarımızı karşılayacak, istikrarı esas alan hükümet sisteminden bahsediyoruz. Bizimki Cumhurbaşkanlığı sistemi, sistemin adı Cumhurbaşkanlığı sistemidir, nokta. İki irade birbirine karşı bir nüfuzu yok, üstünlüğü yok. Vatandaş diyor ki, sen memleketin işini yapacaksın. Meclis’e de diyor ki, sen de Cumhurbaşkanı’nın ihtiyacı olan kanunları çıkar, memleketin huzuru, güvenliği için, demokrasimizin gelişmesi için gerekli kanunları çıkar. Yetmez Cumhurbaşkanı ve ekibini de takip et, Verilen yetkileri doğru kullanıyor mu, bütçeyi yerli yerinde harcıyor mu... Olay bu. Birisi Meclis, birisi Cumhurbaşkanı diyelim ki anlaşamadılar, bir kriz olursa, o krizi yaşamak mecburiyetinde değil Türkiye. Cumhurbaşkanı’na seçime gitme yetkisi veriyor. Otomatik olarak Meclis de gidiyor. Meclis’e seçim kararı alma yetkisi veriyor. Dolayısıyla ikisi birbiriyle anlaşacak. Cumhurbaşkanı yürütmeyle ilgili, icraatlarıyla ilgili her türlü kararı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle alıyor. Bunların istisnası var. Kişi hak ve hürriyetleriyle düzenlenemez, anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen alanlarda kararname düzenleyemiyor. Kanunla kararname arasında uyumsuzluk varsa kanun esas alınıyor. Burada da yasama yetkisini ön plana alan bir mantıkla hazırlanmış. Bu kararname ile eyaletler, federasyonlar kurabilir. Anayasa’nın başında yazıyor, üniter devlet yapısı var, toprak bütünlüğü bağımsız, demokratik, laik sistemden bahsediyoruz. Bunlar varken nasıl böyle bir şey icat ediyorlar... 367 gibi bir şey. Türkiye ülkesiyle, milletiyle bir bütündür, toprak bütünlüğünü bozacak yapılanmaya izin verilemez. Biz bu mücadeleyi niye yapıyoruz, niye şehit kanlarımızı döküyoruz? Ülkemizin birliği, bütünlüğü için yapıyoruz.
Tek başına hazırladığımız bir değişiklik değil. Bir uzlaşma. Her maddeyi en ince detayına kadar konuştuk. Sonuna ortak bir mutabakata vararak bu noktaya geldik. İyi yapmayı hedefledik. Sayın Bahçeli'nin dirayeti, hassasiyeti önemliydi. Kendisine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu anayasa koalisyonlar dönemini kapatıyor.