Türkkan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Özdağ ve Kavuncu arasında yaşanan Fetö krizi ile ilgili bir soru üzerine Türkkan şu yanıtı verdi:
“BU OPERASYONDAN 6 AY EVVELDEN HABERİMİZ VAR”
Ümit Özdağ’ın kongreden sonra bu çıkışı tabii ki manidar. İstanbul İl Başkanı’nın dayısından bahsetti. İnsanların dayıları ile bu hayat içerisindeki ilişkileri zayıf, ama ben inanıyorum ki Buğra Kavuncu dayısı ile ne kadar görüşüyorsa bir fazla Ümit beyle görüşmüştür, Ümit Bey’in arkadaşıdır. Bir insan dayısından dolayı suçlanmaya kalkılırsa, abisi cezaevinde olan bir insan şu anda Tarım Bakanı, nasıl bağlayacağız? Bunlar duygusal tepkilerin üstüne çıkmış ama kendi içimizde bunu çözeriz. İddia ediyorum bu bir operasyon. Bu operasyondan altı ay evvelinden haberimiz de var. Bu operasyona bilerek çanak tutmak sıkıntı verir. İYİ Parti Türkiye’ye iyi gelen bir parti, olmaz denilen herşeyi olduran bir partidir. İYİ Parti çok önemli Türkiye için. Bu sadece Türkiye’nin içinden yürütülen bir operasyon da olmayabilir."
Türkkan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
ÜLKEYE DÜŞMANLAR: Türkiye aşı üretmiyor, üretmesi için böyle bir merkezinin olması lazım. Böyle bir merkez vardı Türkiye’de. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi 27 Mayıs 1928'de kurulmuş, ülkemizin aşı ve serum temini konusunda dışa bağımlılığını minimum seviyeye indirerek çok büyük bir katkı sağlamıştı. Türk Halkının sağlığının sigortası ve teminatı olan bu güzide kurumun, önce Aşı Üretim Enstitüsü, Bakanlar Kurulu Kararı ile 2004 yılında kapatıldı. Cumhuriyetin yokluklarla kurduğu ve Türk halkına gözü gibi bakan bu stratejik kurumun tamamı da 2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 663 sayılı Kararname ile kapısına kilit vuruldu. Buraya dikkat satılmadı, kilit vuruldu. Bunu yapmak için bu ülkeye düşman olmanız lazım. Siz bu ülkeye düşman mısınız? Şimdi bize grip aşısı verenlere yalvarıyoruz bize yetmez diye.
YERLİ DE MİLLİ DE DEĞİLSİNİZ: Şimdi sormak lazım! Cumhuriyet'in ilk yıllarında ve devamında sürdürülen aşı politikası desteklenseydi, uluslararası endüstriye pazar olmak yerine milli endüstri korunup kollansaydı, Bugün yabancı ülkeden korona virüs aşısı bekler miydik? Nerde sizin milli ve yerliliğiniz? Sadece sözde. Ne yerlisiniz ne millisiniz.
OLİMPİYAT SEÇMESİNDE GRİP AŞISI KADAR SEÇME YOK: Grip aşıları depolara geldi ama Sağlık Bakanlığı’nın puanlama sistemi yüzünden aile hekimleri reçete yazamıyor. Türkiye'de önceki yıllarda Ekim ayında grip mevsimi başlamadan yapılan grip aşısı, pandemi nedeniyle aile hekimleri üzerinden ‘Charlson Risk Skoru’ denen bir puanlamaya göre hastalara reçete edilecek artık. Grip aşısı olması gereken riskli kişiler, öncelikle aile hekimlerine başvuracak, Aile Hekimi, Bakanlığın belirlediği puanlamaya göre, puanı tutan ve birinci riskli grup adı altında saptanan hastaya grip aşısı reçetesi yazacak. Hasta o reçete kodu ile eczaneye gidecek ve eczacı da ilaç deposundan aşıyı isteyecek. Eczaneden aşısını alan vatandaş tekrar aile hekimine gidecek ve aşısı orada yapılacak. Olimpiyat seçmelerinde bu kadar zorluk yok.
YALAN SÖYLEYEN KİM IMF Mİ OECD Mİ HÜKÜMET Mİ: Ekonominin nasıl saklandığını görüyoruz, saklamakta da haklılar zira IMF Ekim raporunda Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin nasıl düştüğünü çok güzel ifade etmiş, beklenen toparlanmanın da kolay kolay gerçekleşmeyeceğini o raporda görebilirsiniz. IMF Ekim raporunda Türkiye ekonomisi yüzde 5 küçülecek demiş. Geçen ay OECD de Türkiye ekonomisi yüzde 3 küçülecek diye yazmış. Ama Türkiye'de ekonomiyi yönetenler binde 3 büyüyeceğiz diyor. IMF küçülüyorsunuz diyor, OECD küçülüyorsunuz diyor bizim Türkiye’de ekonomiyi yönetenler binde üç büyüyeceğiz diyorlar. Buradan IMF ve OECD’ye sesleniyorum Türkiye ilgili yalan raporlar mı yayınlıyorsunuz? Biriniz yalan söylüyorsunuz. Ekonomi duracak küçülecek diyemiyorlar, yüzde 0,3 büyüyecek diyorlar. Burada yalan söyleyen kim. IMF mi? OECD mi? Yoksa Türk ekonomisini yönetenler mi?
HÜKÜMET EKONOMİYİ DEĞİL, YOKSULLUĞU YÖNETİYOR: IMF'nin raporuna göre, 2021 yılında Türkiye'de kişi başına gelir 7 bin 658 dolar seviyesine kadar gerileyecek. Bu öngörü gerçekleşirse, vatandaşların gelir seviyesi tam 15 yıl öncesine döneceğiz demektir. Ak Parti Hükümeti şu anda ekonomiyi yönetmiyor, yoksulluğu yönetiyor. Yoksulluğu yönetirken şöyle bir tarz edinmiş, insanları yoksullaştırıyor, yoksullaştırdığı insanlara yardım ederek oy devşirmeye çalışıyor. Halkı yoksullaştırmak, yardıma muhtaç hale getirmek, bunu da ekonomi yönetimi olarak sunmak.
TÜRKİYE’Yİ STALİN’İN TAVUĞUNA ÇEVİRDİLER: Stalin tavuğu hikayesinde olduğu gibi, tüylerini yolarak ortada bıraktığı tavuğu dışarı çıkarsa soğuktan üşüyüp, içeri girerse ocağın yanında yanan tavuk mecburen kendisini yolan Stalin’in ayaklarının dibinde tünemek zorunda kalıyor. Ne uğruna? Bir tane mısır uğruna. Tüylerinin yolunduğundan habersiz dışarı çıkınca üşüyüp, içeri girince yandığını görünce kendisini yolan Stalin’in attığı bir mısır tanesine razı oluyor. Türkiye’yi yönetenler de Türkiye’yi Stalin’in tavuğuna çevirdiler.
TÜRKİYE SARAYA ÇALIŞIYOR: Saray ve şürekası, devletin imkanları ile saltanat sürüyorlar. Dün bütçe sunumunda gördük sarayın imkanları genişliyor, 83 milyon insan Türkiye’de saraya çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri bu sistem 83 milyonu saray için çalışmaya mahkum eden bir sistem.
ASGARİ ÜCRETLİ FAKİRLEŞTİ: Bu sene yılbaşında bir asgari ücretle 387 dolar alınabilirken bugün sadece 294 dolar alınabiliyor. Bugünkü kurla asgari ücretli 730 lira fakirleşti. Milletin enflasyonu ne kadar biliyor musunuz? Milletin enflasyonu yüzde 35-40 arası. Biri çıkıp da demiyor ki asgari ücretin 3’te 1’i eridi. Şu asgari ücretten aldığımız vergiyi kaldıralım. En azından bir bez parası bir mama parası, ekmek parası olsun diyemiyor. İktidarın yüreği sadece yandaşları için atıyor.
YÜREKLERİ SÖMÜRÜYORLAR: Yürekleri sömürerek, Biz Bize Yeteriz Kampanyası'nda toplanan para: 2 milyar 100 milyon TL. Salı günü Cumhurbaşkanı toplanan paraların hane başı 1000’er lira olarak dağıtıldığını açıkladı. Marifet 1000’er lira dağıtmak değil, marifet yandaşlara aktarılan parayı kesmek. Diğer taraftan 83 milyona dağıttım dediği 5 mislini Kalyon inşaata vergi indirimi olarak sağladı. Bu ne demek biliyor musunuz? 4 milyon 66 bin 263 asgari ücret demek, 8 milyon 90 bin 750 ücretsiz izin ödemesi demek, Osmangazi Köprüsü maliyeti demek, Avrasya Tüneli Maliyeti demek, 10 şehir hastanesinin yatırım tutarına denk geliyor. Türkiye kaynak problemi çekiyor ya alın size kaynak. Türkiye’nin kaynağı var, ama siz bu kaynağa çökmüşsünüz. Çöktüğünüz bu kaynağı millete dağıtmayınca da Türkiye’nin kaynakları kısıtlı diyorsunuz.
AŞI KALIRSA MİLLETE YAPARIZ: Grip aşısı olan var mı bilmiyorum. 92 yaşındaki annesi KOAH hastası, yüksek tansiyonu var, şekeri var kendisi risk grubunda olmadığı öğrenilmiş. Niye? Çünkü grip aşısı yok. Ne kadar var? 1,5 milyon, risk grubundaki insan sayısı 10 milyon dolayısıyla ölmesi mümkün olan insanları gözden çıkaralım bunlara aşı yapmaya gerek yok. Öncelikle Saraydaki arkadaşlarımızın ve onların yakınlarındakilerin aşılarını çıkartalım kalırsa millete de yaparız.
BİR DEVLET DÜŞMANLIK ETMEMELİ: Madenciler, Manisa Soma ve Karaman Ermenek’te 13 aydır ücret ve kıdem tazminatı alacakları için iki koldan Ankara’ya yürümek isteyen maden işçileri seslerini duyurmaya çalışıyor, işçilerin eylemleri sürüyor. Ermenek'te Güneyyurt Meydanı’nda jandarma ile işçiler ve ailelerin arasında yaşanan diyalogda; Jandarma “Bakın Türkiye’deki iç hukuk yolları tükendiyse, dış hukuk yollarına müracaat edeceksiniz” diyor, İşçinin eşi ise “Biz içi, dışı bilmeyiz ki abi ama siz bize engel oluyorsunuz. Biber gazı sıkıyorsunuz. Biber gazı sıkılanlar arasında 6 aylık bebek de var” diyor. Bir devlet vatandaşına bu kadar düşmanlık etmemeli, bu insanlar haklarını arıyorlar.
GÜVENLİK SORUNUMUZ VAR: Türkiye dün gece yeni bir Navtex yayınladı. Biz Navtex yayınlaya duralım, Akdeniz'deki Haçlı donanmasını andıran ülkeler Türkiye'nin hedefte olduğu bir tatbikat düzenledi. Hükümet uyuyadursun. Türkiye, iktidarın dış siyasette yanlış tercihleri yüzünden giderek yalnızlaşıyor. Bu durum etrafı ateş çemberine dönen Türkiye için bir milli güvenlik sorunudur.
MESELE ORUÇ REİS GİBİ YÜREKLİ OLABİLMEK: İktidar; diplomasi ile ahbap-çavuş ilişkisini birbirine karıştırıyor. Devleti yönetenler birbirlerinin ışıklarını, ampullerini gözetleyip, birbirlerini dikizlemek yerine Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının Akdeniz’deki çıkarlarına göz kulak olmalıdır. Çünkü mesele bir gemiye Oruç Reis adı vermek değil, Oruç Reis gibi yürekli olabilmektir."