CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal, baroların yapısında ve seçim sisteminde değişiklik öngören düzenlemeye karşı yürüyüş başlatan 56 baro başkanının başkent Ankara’ya girişlerinin polis tarafından engellenmesini, Kamu Denetçiliği Kurumu’na (Ombudsmanlık) taşıdı.
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Ankara Valiliği’nin ‘şikayet edilen’ sıfatıyla yer aldığı Tanal’ın başvuru dilekçesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Anayasası ile temel hak ve özgürlükleri koruma altına aldığı, vatandaşlarına kapsamlı bir hak arama özgürlüğü tanıdığı vurgulandı.
Bu özgürlüklerin başında “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının geldiğinin belirtildiği dilekçede, ilgili hükmün Anayasa’nın 34. maddesinde “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” şeklinde düzenlendiği aktarıldı.
HUKUKSUZ VE ORANTISIZ MÜDAHALE
Söz konusu Anayasa hükmünde izne tabi olunmadığı açıkça düzenlenmesine rağmen 22 Haziran 2020 tarihinde on binlerce avukatı temsil eden baro başkanlarının toplanma ve yürüyüş yapma haklarının gasp edildiği, seyahat haklarının kısıtlanarak Ankara’ya girişlerinin engellendiği belirtildi.
Dilekçede, “baro başkanları ve açıklama yapmak isteyen diğer avukatların kolluğun haksız, hukuksuz, orantısız müdahalesi ile karşılaştığı, bazı baro başkanları fiziki müdahaleye uğradığı, Gaziantep Barosu Başkanı Av. Bektaş Şarklı’nın polis tarafından darp edildiği” ifade edildi.
YEMEK VE SUYUN ENGELLENMESİ İNSAN HAKLARI İHLALİ
Şikayet dilekçesinde şöyle devam edildi: “Baro başkanlarının söz konusu yürüyüşü, Anayasamızda da vurgulandığı gibi son derece barışçıl, silahsız, şiddet çağrıştırmayan ve kamu düzenini bozma amacı gütmeyen demokratik bir hak kullanımıdır. Basındaki haberlerden, sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve görüntülerden anlaşılacağı üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Barosu tarafından gönderilen gıda, su ve temel ihtiyaç malzemelerinin kent girişinde bekletilen baro başkanlarına ulaşımı, kolluk kuvvetlerince engellenmek istenmiştir. Bu tutumla insan haklarının ihlal edildiği açıkça ortadadır.”
“KANUNSUZ EMİR” VURGUSU
CHP’li vekil Mahmut Tanal’ın Ombudsmanlık’a sunduğu şikayet dilekçesinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci maddesinde “insan haklarına saygılı” ve “hukuk devleti” vurgusunun yapıldığı aktarılırken, “çoklu baro”yu da içeren değişikliğe karşı seslerini duyurmak isteyen 56 ilin baro başkanının Ankara’ya girişlerinin engellenmesi ve uygulanan polis şiddetinin, Anayasa’nın yerleşme ve seyahat özgürlüğünü düzenleyen 23. maddesine ve Anayasa’nın “Kanunsuz emir” başlıklı 137. maddesine göre suç teşkil ettiğinin altı çizildi. Dilekçede, “Gerek polislerin fiilleri gerekse bu fiillere dayanak oluşturan talimatlar, kanunilikten son derece uzak olup Anayasa ihlalidir” denildi.
Anayasa’nın 137. maddesinde “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz” hükmünün yer aldığının anımsatıldığı dilekçede,
“Anayasamızda açık ve net bir biçimde düzenlenmiş bu kanunların herhangi bir emir veya talimatla görmezden gelinmesi, uygulanmaması, keyfi davranışlarla yok sayılması mümkün değildir. İşbu dilekçeye konu olan baro başkanlarının Ankara’ya girişlerinin engellenmesinin hukuki bir gerekçesi bulunmamaktadır. Öyle ki idarenin herhangi bir hukuki gerekçe arayışı dahi yoktur. Hukuka uygun hiçbir zemine dayanılmadan anayasal bir hakkın engellenmesi ve bu engellemenin fiiliyatının sağlanması için şiddet uygulanması kabul görebilecek bir durum değildir. Hiç kimsenin emri veya talimatı, Anayasa metninden daha önemli ve daha çok korunmaya değer değildir. Bu sebeple kanunsuz emir verenler de uygulayanlar da yaptırıma tabi tutulmalıdır” değerlendirmesi yapıldı. Kamu gücünün Anayasanın meşru saymadığı bir amaç için kötüye kullanıldığının altı çizildi.
BARO BAŞKANLARININ ANAYASAL HAKKI VE GÖREVİ
Baroların Anayasa’nın 135. maddesi gereği kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşu olduğunun belirtildiği dilekçede, söz konusu Anayasa maddesinin açık hükmü gereği “Mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak” ile yükümlü baroların, hukuka aykırı bir metin düzenlenmesine ilişkin yapılan çalışmaya tepki vermeleri, açıklama yapmaları ve birbirlerine destek olmalarının yalnız anayasal hakları değil, aynı zamanda görevleri olduğunu vurgulanarak, “Dolayısıyla görevlerini yerine getiren baro başkanlarına karşı uygulanan şiddet eylemleri ve yıldırma politikaları suç teşkil etmekle birlikte Anayasa’ya aykırılık da meydana getirmektedir” ifadelerine yer verildi.
ANAYASAYA AYKIRILIĞIN TESPİTİ YAPILSIN
CHP’nin hukukçu vekili Mahmut Tanal’ın Kamu Denetçiliği Kurumu’na sunduğu şikayet dilekçesinde, emniyet güçlerinin söylem ve eylemlerinin Anayasaya açıkça aykırı olduğu belirtildi. İlgili eylemlerle haksız yere avukatların temel haklarının kısıtlandığı, vücut bütünlüklerine ve mesleki maneviyatlarına zarar verildiğinin altı çizildi.
Dilekçede ayrıca, polis müdahalesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Toplantı ve dernek kurma özgürlüğü” başlıklı 11’inci maddesi ile 18’inci maddesinin ihlal edildiği kaydedildi. Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kanunlara aykırılıkta bulunan her devlet kurum, kuruluş ve kişisi ile ilgili işlem yapma hak ve yetkisine sahip olduğunun hatırlatıldığı dilekçede, Ombudsmanlık’ın dilekçede belirtilen tüm eylem ve işlemleri denetimden geçirmesi gerektiği dile getirildi.
Dilekçede, 22 Haziran’da baro başkanlarının trafiği engellemeden yürüyüş yaparak Ankara’ya girmelerinin engellenmesinin, avukatlara yönelik şiddet ve baskı içeren fiillerin Anayasa’ya aykırı olduğunun tespiti yönünde karar alınmasını talep etti.