CHP PM Üyesi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal 10 Ekim 2015 te yaşanan Ankara Katliamı hakkında yazılı bir açıklama yayınladı. Açıklamasında Ankara katliamında yaşamını yitirenleri anarken iktidarı suçladı.
Sarıbal’ın açıklaması şöyle :
“Muhalefet 7 Haziran 2015 seçimlerine emek, yoksulluk, barış eksenini öne çıkaran önerilerle girdi ve AKP oylarını yüzde 40’lar seviyesine düşürmeyi başardı.
İktidar seçimlerde ortaya çıkan iradeyi tanımadı, toplumun önüne zorla yeni bir sandık koydu ve seçmen tercihini değiştirmek için ülkeyi kan gölüne çevirdi.
İktidarın yarattığı şiddet, kaos ve istikrarsızlık ortamı, sağı teslim aldı ve yedekledi.
Bu koşullarda Reyhanlı’da patlayan bombaların ardından benzerleri yaşanmaya başladı. 10 Ekim’de barış ve demokrasi talebiyle Ankara yollarına düşen on binlerce insan Gar’ın önünde katledildiler. Katliamda 101 kişi yaşamını yitirdi, 500’ü aşkın kişi de yaralandı.
Ortalık kan gölüne dönmüşken, katliamda yakınların kaybedenlerin feryatları sürerken, bakanlar katliama ilişkin TV ekranlarına açıklama yaparken gülüyorlar; Başbakan ise patlamadan sonra AKP oylarının ne kadar arttığını anlatıyordu.
1 Kasım’da yapılacak seçimlere 20 gün kala patlayan bombalar, AKP’nin 7 Haziran öncesi gücünü geri kazanmaya yönelik tahkimatı kolaylaştırdı. 1 Kasım seçimleri AKP’nin yeniden tek başına iktidara gelmesiyle sonuçlandı.
Katliamın nasıl göz göre göre geldiği güvenlik birimleri arasında saldırganların kimliğine kadar tüm bilgilerin yer aldığı istihbarat raporlarıyla ortaya çıktı.
Yakın zamanlara kadar bir tür koalisyon ortaklığı içinde olan AKP ile Fetullah Gülen cemaati arasındaki iktidar ve rant paylaşımı mücadelesi, 15 Temmuz’da kanlı bir darbe girişimiyle sonuçlandı. Darbe girişimiyle ülke yangın yerine dönmüşken, darbeyi fırsata dönüştürme çabası içindeki AKP; ülkeyi otoriter, tek adam hakimiyetine dayalı bir diktatörlüğe doğru sürüklemiştir. Yani apoletli faşizmle sivil faşizm arasında paylaşım savaşının tek kazananı faşizm olmuştur.
O gün Ankara Garı önünde on binler tarafından haykırılan emek, demokrasi ve barış talebinin yakıcılığı günümüz koşullarında daha da artmıştır.
Böylesi bir süreçte mücadeleyi büyütmek; laikliği, demokrasiyi ve barışı kazanmak; bu uğurda kaybettiğimiz canlarımıza karşı borcumuzdur. Baskıya, diktatörlüğe, faşizme karşı direnmekten, başkaldırmaktan başka çare yoktur.”
Son Güncelleme: 10.10.2016 14:04