Değişiklik teklifine ilişkin önerilerini yineleyen Karamollaoğlu, sürecin daha tamamlanmadığını, değiştirilmesi yönünde ümitli olduklarını kaydetti…
“Daha zamanımız var, değerlendireceğiz. Bir husus çok önemli. Partimizin veya şahsen birimizin birtakım menfaatlerinden dolayı biz fikir değiştirmeyiz. Birisi bize böyle bir ikaz da bulunursa bunu kabul etmeyiz”
“Söylediğimiz her söz bizim şahsi ihtiraslarımızdan, beklentilerimizden neşet etmemektedir, çıkmamaktadır. Dikkate alınmasının doğru olacağı kanaatindeyiz. Daha vakit varken yanlış gördüğümüz hususlardan geri dönülmesini bekliyoruz”
GÜNLÜK MESELELERE BAKARAK KARAR VEREYİZ
“Biz köklü geleneğe sahip bir siyasi hareketiz. Günlük meselelere bakarak karar vermeyiz. Belli prensiplerimiz var. Biz hukuku üstün tutarız. Toplumumuzda barış ve huzur olmasını arzu ederiz. Ülkemizin dünya ülkeleri arasında en üst seviyeye çıkmasını arzu ederiz. Bize bakanların bizim ülkemizi örnek almaların arzu ederiz. Öyle görünmeyi değil. Söylediğimiz her söz bizim şahsi ihtiraslarımızdan, beklentilerimizden neşet etmemektedir, çıkmamaktadır. Dikkate alınmasının doğru olacağı kanaatindeyiz. Daha vakit varken yanlış gördüğümüz hususlardan geri dönülmesini bekliyoruz”
ÜMİDE KAPILDIK, İNŞALLAH BOŞ ÇIKMAZ
“Hem milletimizin hem diğer siyasi partilerimizin, hem de iktidar partisinin bizim şu söylemlerimizi dikkate almalarını bekliyorum. Henüz süreç tamamlanmadı. Sayın Cumhurbaşkanı yurtdışı gezisine çıkmadan önce isteseydi bunu imzalardı, ama imzalamadı. Bizde de bir ümit doğdu. Bizim için önemli gördüğümüz konular yeniden meclise tekrar görüşülmek üzere gönderilebilir mi. Acelemiz yok. Niye çünkü bu değişiklik hemen yürürlüğe girmiyor. Seçimlere kadar deniyor. İki ay sonra çıksa hiçbir şey değişmeyecek. Biz her halükarda böyle bir ümide kapıldık, inşallah boş çıkmaz. Ümit garibin azığıdır”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, olağan haftalı basın toplantısını geniş bir katılmla gerçekleştirdi. Gündeme ilişkin partisinin görüşlerini aktaran Karamollaoğlu, toplumsal kutuplaşma tehlikesine dikkat çekerek, referandum sürecinin buna zemin hazırladığı endişesini taşıdıklarını kaydetti. Karamollaoğlu, Anayasa değişikliğine ilişkin daha önce uyarılarını yaptıklarını ve sürecin daha tamamlanmadığı için zaman olduğunu, kendilerinin dile getirdikleri uyarılarının da dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi.
EN BÜYÜK SORUN KUTUPLAŞMA
Konuşmasının başında toplumsal kutuplaşmaya dikkatleri çeken Karamollaoğlu, “Aslında dertlerimiz çok fazla ama en büyük sıkıntı toplumdaki kutuplaşma. İnsanlar birbirleri olan bağlarını güçlendireceklerine farkı kamplara ayırıp, düşmanca tavırlar sergilemeye çalışıyorlar. Bu memleketin hayrına değil. Biz birliği bütünlüğü en önemli mesele olarak görmeliyiz. İktidar ülkenin tamamını kucaklayan adımlar atmalı. Muhalefet ise iktidara destek vermeli. Farklı fikirlere sahip olabiliriz. Ülkenin problemlerini farklı açılardan değerlendirebilir” dedi.
TERÖR EN BÜYÜK SORUN
Karamollaoğlu, toplumsal gerilimin arttığı dönemlerde terörün en büyük sorun olduğunu da altını çizerek, “Toplumsal gerilimin arttığı dönemde terör bir numaralı mesele olarak ülkenin gündemini işgal ediyor. Terörün nasıl çözüleceği konusunda iktidar nasıl tedbirler alınacağını, muhalefet ise nasıl bir yol izleneceğini dil getirmezse, terör sadece sayılara itibar edilerek önlenemez. Bunu ısrarla söylüyoruz . Terör ile mücadele çok kapsamlı şekilde ele alınmalı. Teröre karşı silah ebette kullanılacak. Toplumun, problemlerin, dertlerin çözülmesine ihtiyaçların giderilmesini ihtiyaç var” dedi.
TERÖR İÇ GÖÇÜ TETİKLİYOR
“Terörün sonuçları sadece ölen insanlar değil, boşalan topraklar. Şuan ülkemizde korkunç bir iç göç var” diyen Karamollaoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Ülkenin yarısı boşalıyor. Samsun’dan İskenderun’a bir hat çizin. Doğusu sürekli göç veren bir duruma geldi. Bu büyük bir dert. Bu sadece silahların gölgesinde yapılan bir göç değil. İçine sürüklendiğimiz ekonomik darboğaz bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi. Doğuda insanların geçimini sağlayacağı alanlar daraldı. Bu günkü hükümetin tatbik ettiği özelleştirme programı ile ayakta kalan fabrika yok. Bütün fabrikalar kapandı. Binler değil on binler, yüz binler, iki buçuk milyon insan Batı’ya göç etti. Şehirlerde demografi de değişiyor. Nüfus azalıyor”
EKONOMİK BUHRAN, TERÖRDEN DAHA ÇOK ETKİLİ OLUYOR
Karamollaoğlu, yaşanan iç göç sorunun temelinde ekonomideki sorunların da olduğu uyarısını yaparak alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu kaydetti. Karamollaoğlu, “Ekonomik buhran terörden daha çok etkili oluyor. Bu gün ekonomi ise bir çıkmaza sürüklendi. Sayın Başbakan zaman zaman teşvik paketlerini açıklıyor. Ekonomini nasıl ayağa kalkacağı konusunda tedbirleri sıralıyor. Ayrılan kaynağa baktığımızda bir şey göremiyoruz. Bu günkü darboğazda müteşebbis insanlardan kaynak üretmesini beklemek bir hayal. Bu imkanı hükümetin ne yapıp yapıp bulması icap eder” diye konuştu.
YETKİ ARTIRIMI İLE SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ
Yaşanan tüm sorunların tek çözümü olarak ‘yetki artıralım’ şeklindeki yaklaşımın da yanlış olduğunu kaydeden Karamollaoğlu, “Ahlaki buhran, eğitimdeki çıkmaz bunları peş peşe sıralayabiliriz. Bir de dış politikada çıkmaz var. Suriye 6 yıldır katliam ve zoraki göçlerden sonra bu gün masa başında çözülmeye çalışılıyor. O zaman da aynı hükümet vardı. Bizim bu konuları gündeme getirdiğimiz zaman masa başına oturulsaydı bu kadar insan ölmeyecek, milyonlar göç etmeyecek, Halep harabeye dönmeyecekti. Öyle bir hava meydana getirdiler ki, ‘hükümet adımlar atıyor, problemleri çözecek. Tek çaremiz var biraz yetkiyi artıralım’ diyorlar. Hangi konuda yetkisiz bu günkü hükümet. Sayın Cumhurbaşkanı’nın talep ettiği hangi kanun geri dönüyor. Bunlardan hiçbiri geçerli değil” dedi.
82 ANAYASASI MİLLETİN GÖNLÜNDE KABUL GÖRMEDİ
İktidarın 2002 yılında yapılan seçimlerde anayasa değiştirebilecek çoğunlukta otluğunu sonraki seçimlerde değişikliği referanduma götürecek çoğunlukta olduğunu ancak son seçimde bu sayının referandumun da altına düştüğünü hatırlatan Karamollaoğlu, “Son seçimde ise oyla yüzde 50’ye yaklaştı ama oyların bereketi azaldı. Referanduma götürecek sayıya ulaşamadı. Ama şimdi istediği kanunları çıkarabilir. Eğer yapılması icap eden değişiklikler 1982 Anayasası’nı redediyorsa neden bütünüyle ele alınmıyor. Bir değişikliğe ihtiyaç var ise sadece Cumhurbaşkanı’na bütün yetkilerin devredilmesi, Hükümet’in ortadan kaldırılması ile halledilmemeliydi. Herkes diyor ki ‘82 anayasası darbe anayasasıdır’ Evet toplumda yüzde 92 oy almıştır. Ama toplumun kalbinde kabul görmemiştir. Tehdit altında aldı. Yasin Bey (Hatipoğlu) mavi elbise giyerek sandığa gitmişti. Bu ise cesaret istiyordu. Biz prensip olarak o anayasaya yüzde 7 oranında bir karşılık ile ‘yok’ dedik” hatırlatmasını yaptı.
KÖTÜ NİYETLE YAPTIKLARINI SÖYLEMİYORUZ
“Neden köklü bir anayasa değişikliğini gündeme getiriyoruz” diyen Karamollaoğlu, sıkıntıların şimdi de olduğunu söyledi. Karamollaoğlu, “Memleketimizde sorumluluk ve yetki verilenler bu sorumluluk ve yetkilerini ülkenin problemlerini çözme yönünde başarılı bir şekilde kullanamıyorlar. Ülkemiz tek başına iktidar olan bir parti neticesinde 15 yıl sonra bu günkü hale gelmişse terör zirve yapıyorsa, ekonomi dibe vurmuşsa, dış politikada başarısız olunmuşsa… Bunların hepsi aynı iktidar döneminde meydana geldi. Bunu kötü niyetle yaptıklarını söyleyemeyiz ama bunu beceremediklerini söylemek mecburiyetindeyiz. Ciddi bir tartışma ortamı olsa, toplumu kutuplaştırarak yapılmasa da ‘hangi kanunla anayasanın hangi maddeleri değiştirilmelidir’ diye bir mantıkla dostça karşı fikirlerde olmak düşman olmak manasına gelmez ki. Dostça bunları mecliste müzakere edebilsek, problemlerin büyük kısmı düzelir” dedi.
SÖYLEDİĞİMİZ KONULAR ÇARPITILIYOR
Karamollaoğlu, “Bu müzakere ortamı büyük çoğunlukla ortadan kalkıyor. Biz bu endişeyi taşıyoruz” diyerek, müzakere edilmeden yanlışların bilinemeyeceğinin altını çizdi. Karamollaoğlu, “Müzakere edilmeden yanlışlar bilinmez. Doğrular çıkarılamaz, ortaya konamaz. Müzakere edilmeden gerçekçi politikalar oluşturulamaz. Biz bu güne kadar bu konuyu dikkate alarak konuştuk. Baştan beri hep aynı şeyleri söyledik. Düşüncemizde en ufak bir değişiklik olmadı. ‘Olmadı’ diye bunu sevinerek söylemiyorum. ‘Olmadı’ çünkü bu gün yapılan yanlışlıkların bize doğru olduğunu gösterecek hiçbir fikir ortaya konmadı. Ama ne yazık ki, dile getirdiğimiz konular bazı kesimler tarafından çarpıtılarak verildi. Sözün bir cümlesi hatta bir cümlenin yarısı alındı başka bir cümlenin yarısına eklendi böyle diyorlar dendi. Bu ayıptır. Utanması icap eder bunu yapanların. Bir insanın utanç duygusu olmazsa bunu yapar, ayıptır. Basın toplumu doğru bilgilendirmeli. Ama birisi çıkar da benim söylemediğimi söylemiş gibi aktarmaya kalkarsa buna da rızamız yoktur” diye konuştu.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE 3 KONUYA DİKKAT ÇEKİYORUZ
Karamollaoğlu, Anayasa değişikliği teklifi üzerine üç konuyu kamuoyunun dikkatine sunduklarını da kaydederek, “Anayasa değişikliği yapılıyor, başkanlık sistemine geçiliyor, başbakanlık makamı kaldırılıyor ise üç konuya dikkat edilmeli. Kuvvetler ayrımı mutlaka gerçekleştirilmelidir. Yeni oluşan üç erkten hiçbirisi birbirinin üzerinde etki yapmamalı. Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ama parlamentoya müdahale etmemelidir. Kanunları parlamento yapar. Bütçeyi onaylar veya değiştirerek onaylar.
Yetkisi yok ise bütçeyi görüşmesinin bir kıymeti olmaz ki. Millet adına da yürütmeyi denetler. Cumhurbaşkanı ise toplumun bir kısmı tarafından seçilir, rakipleri vardır. Kim yüzde 50 üzerinde oy alırsa seçilir. Oy vermeyenlerin de cumhurbaşkanıdır, cumhurbaşkanı. Partili bir cumhurbaşkanı olması toplumda sıkıntı meydana getirir. Toplumun kendisine oy vermeyen kesimi, kendi cumhurbaşkanı diye görmeyebilir, buna fırsat verilmemeli.
Niye bir partili olarak Türkiye’nin tamamını temsil eden bir makama gelsin. Kendisinin hangi zihniyete sahip olduğunu, hangi partinin bünyesinden geldiğini herkes zaten biliyor. Ama bu güne kadar olduğu gibi bir kişi cumhurbaşkanı seçildikten sonra parti kimliğini üzerinde çıkarıyorsa bundan sonra ki yeni sistemde de birlik ve beraberliğin tesisi için önemlidir. Birlik ve beraberlik normal şartlarda çok önem arz etmeyebilir. İnsanlar bir kısmı Cumhurbaşkanı’na duydukları sevgiden dolayı ‘benim cumhurbaşkanım için her şeyi yaparım’ diyebilir.
Bir kesim de belli icraatları tenkid edebilir. Bizim birlik ve beraberliğe en çok kaos ortamında, ülkenin tehlikeye düştüğü zamanlarda duyulur. Bu bir ikazdır bizim için. Aynı zamanda cumhurbaşkanı yasama yetkisi üzerinde vesayet oluşturacak, gerektiğinde meclisi fesh etme yetkisi verilmemeli. Ayrı ayrı seçilmişler. İkisi arasında bir rekabet olmamalı.
Ya meclis, cumhurbaşkanının istediği kanunları çıkarmazsa. Elbette çıkarmayacak. Vesayetin olmaması bu demek zaten. Cumhurbaşkanı’nın geldiği siyasi ortamdan zaten mecliste var, o fikri savunacaklar ama istenen kanunlar çıkmadığı takdirde o meclisin seçime götürülmesi meclisin üzerinde bir vesayet ortaya çıkarır” uyarılarını yaptı.
MECLİS HÜR OLMALIDIR
Yaptıkları uyarıların anayasa değişikliği oylamaları sırasında ‘erken seçim tehdidi şeklinde ortaya çıktığını da belirten Karamollaoğlu, “Bu kesinlikle bir vesayet sebebidir. Meclis hür olmalıdır. Varlığının sebebi, kimsenin tahakkümü altında kalmadan kendisinin görüşmeler neticesinde belirleyeceği konularda karar almaması manasına gelir. Bu konuda çok ama çok titiz olmamız gerektiği kanaatindeyiz” dedi.
YARGI TARAFSIZ OLMALI
Karamollaoğlu, yargı konusunda da uyarılarını yineleyerek, “Yargı ne meclisin ne de Cumhurbaşkanı’nın vesayeti altında bulunmamalıdır. Bir takım seçimler konulmuş, cumhurbaşkanına, meclise bir kontenjan verilmiş. Baktığınızda ne cumhurbaşkanı ne de meclis burada kendi gücünü ortaya koyamıyor. Ama manüplasyona açık olan bir seçim sistemi her zaman tehlikelidir. Mükemmel olan kanun, manüplasyona fırsat vermez. Cumhurbaşkanı’nı ve Mecliste bulunan vekilleri ilzam edecek herhangi bir kararın çıkacağına edeceğine ihtimal vermiyorum. Ama o yargı organına seçilen insanlar kendileri bir minnet içinde bulunursa o zaman problem var demektir. Bu gün değil, yarın. Yarın olmasa öbür gün. Dünyaya baktığımızda otoriter rejimler nasıl doğuyor bunu görürüz. Genelde demokratik başlanmışlardır, ama adım adım güçlenerek, bütün yetkiyi tek bir makamda toplamışlardır. Bu gün Sayın Cumhurbaşkanı’na duyulan sevgiden dolayı ondan belki topluma bir zarar gelmez. Ama yarın ne olacak, başka biri geldiğinde ne olacak. Biz şahsa göre değil. Geleceğe göre bir anayasa yapmak mecburiyetindeyiz” dedi.
CUMHURBAŞKANI’NA SESLENDİ: ÜMİT İÇİNDE BEKLİYORUZ
Karamollaoğlu, sürecin ise henüz tamamlanmadığının altını çizerek, “Hem milletimizin hem diğer siyasi partilerimizin, hem de iktidar partisinin bizim şu söylemlerimizi dikkate almalarını bekliyorum. Henüz süreç tamamlanmadı. Sayın Cumhurbaşkanı yurtdışı gezisine çıkmadan önce isteseydi bunu imzalardı, ama imzalamadı. Bizde de bir ümit doğdu.
Bizim için önemli gördüğümüz konular yeniden meclise tekrar görüşülmek üzere gönderilebilir mi. Acelemiz yok. Niye çünkü bu değişiklik hemen yürürlüğe girmiyor. Seçimlere kadar deniyor. İki ay sonra çıksa hiçbir şey değişmeyecek. Biz her halükarda böyle bir ümide kapıldık, inşallah boş çıkmaz. Ümit garibin azığıdır” dedi.
SÖYLEDİKLERİMİZİN DİKKATE ALINMASININ DOĞRU OLACAĞI KANAATİNDEYİZ
Biz köklü geleneğe sahip bir siyasi hareketiz. Günlük meselelere bakarak karar vermeyiz. Belli prensiplerimiz var. Biz hukuku üstün tutarız. Toplumumuzda barış ve huzur olmasını arzu ederiz. Ülkemizin dünya ülkeleri arasında en üst seviyeye çıkmasını arzu ederiz. Bize bakanların bizim ülkemizi örnek almaların arzu ederiz. Öyle görünmeyi değil. Söylediğimiz her söz bizim şahsi ihtiraslarımızdan, beklentilerimizden neşet etmemektedir, çıkmamaktadır. Dikkate alınmasının doğru olacağı kanaatindeyiz. Daha vakit varken yanlış gördüğümüz hususlardan geri dönülmesini bekliyoruz” diye konuştu.
TARAFINA BAK KARAR VER MANTIĞI YANLIŞ VE UCUZ POLİTİKA
Referandumun sonucuna ilişkin bir basın mensubunun sorusunu yanıtlayan Karamollaoğlu, “Evet ve hayır çıkarsa bir erken seçim zannetmiyorum. Ne çıkar şimdiden kestirmek zor. Çok farklı grupların çok farklı kanaatleri var. Toplum her noktada liderlik yapanların peşinde gitmiyor. Bu ise basına yansımıyor. Yansıdığı zaman da tarafgir basın tarafından yansıtılıyormuş gibi bir intiba doğuyor. İlle de evet olur kanaatinde değilim. Bu aksaklıkların olduğunun farkına varan büyük bir kesim var. Şu yanlış tarafına bak ona göre karar ver. ‘Sen CHP ile HDP ile yanı kefeye mi giriyorsun’ Bir taraftaki insanlar doğruyu söylüyorsa onlar söylüyor diye ben durabilir miyim.
Beğenmediğimiz her fikriyatın tasvip ettiğimiz tarafları vardır, tasvip etmediğimiz tarafları vardır. Bunun en açık örneği Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerindeki anayasal vesayetin kaldırılmasıdır. 2002 yılında Ak Parti’nin sayısal güçleri vardı ama psikolojik gücü yoktu. CHP geldi, aynı şeyi söyledi ve kaldırdılar. Ama bugün farklı bir şey söylüyor. Onların söylediği ile bizim ki çakıştı diye biz her konuda onlarla saftaymışız gibi gösterileceğiz. Bu ucuz politika” şeklinde konuştu.
MENFAATLERDEN DOLAYI FİKRİMİZ DEĞİŞMEZ
‘Tabanınızda konuya yaklaşım nasıl´ şeklindeki soruya ise Karamollaoğlu, “Tabanımızda genelde bizim açıklamalarımıza müspet bir yaklaşım var. Temkinli olanlar da var. Benim ifadem gündeme geldikten sonra Sayın Başbakanın ‘ben zaten bekliyordum da biraz daha sonra olur diye düşünüyorum demiş. Bizim tabanımızda da düşünenler mutlaka bulunacak. Daha zamanımız var, değerlendireceğiz. Bir husus çok önemli. Partimizin veya şahsen birimizin birtakım menfaatlerinden dolayı biz fikir değiştirmeyiz. Birisi bize böyle bir ikaz da bulunursa bunu kabul etmeyiz” diye cevapladı.