Rızvanoğlu’nun konuşmasından satırbaşları şu şekilde:
“Fosil yakıtlardan yenilebilir enerjiye geçişinin net bir biçimde tarif
edilmesine ihtiyaç var”
Rızvanoğlu kömürden kademeli olarak çıkış tarihinin belirlenmemesini
eleştirerek, “Konuşmanızda, ‘2053 net sıfır emisyon hedefini gerçekleştirmeye
çalışan bir bakanlığın bütçesidir’ dediniz. Bu çok kıymetli lakin üzülerek
söylemeliyim ki, Bakü’de, COP29’da açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefine
ulaşırken izleyeceğiniz yol haritasında bazı belirsizlikler ve çelişkiler var.
Resmi verilere göre, emisyonların %72’si enerji sektöründen kaynaklanıyor.
Ve enerji tüketiminin yüzde 84'ü fosil yakıtlardan karşılanıyor. Bu çerçevede
2053’te net sıfır emisyona ulaşmak için, yenilenebilir enerji oranının artması
elbette olumlu. Ancak Bakü’de açıklanan 2053 net sıfır hedeflerinde veya sizin
sunumunuzda en kirli fosil yakıt olan kömürden kademeli çıkış konusunda net
bir takvim sunulmuyor. Oysa, fosil yakıtlardan yenilebilir enerjiye geçişinin
net bir biçimde tarif edilmesine ihtiyaç var. Kömürden kademeli çıkışı
planlamadan, net sıfır emisyon hedefinin ne kadar gerçekçi olduğu
konusunda şüphelerimiz var maalesef.” ifadesinde bulundu.
“Türkiye OECD ülkeleri arasında kömürden enerji üretiminde düşüş
olmayan tek ülke”
Milletvekili Rızvanoğlu termik santrallerin durumunu hatırlatarak “Diğer bir
konu ise yenilebilir enerjinin finansmanı. Sunumunuzda yatırım hamlesinin
toplam tutarı 80 milyar dolar dediniz. Bu finansmanın kaynağına ilişkin bir
çalışma yapıldı mı? Bu kadar temiz enerjiden bahsederken bu süreçte fosil
yakıtlara sübvansiyon sağlamaya devam edecek misiniz? Veya bu kaynakları
yenilebilir enerji yatırımlarına aktarmayı düşünüyor musunuz? Yenilenebilir
enerjiye dair olumlu hedeflerinizi gölgeleyen bir durum daha var: termik
santraller. Bağımsız bir kurumun OECD ülkelerinin, kömürden çıkış
konusundaki ilerlemelerini gösteren bir rapor yayınladı. Bu rapora göre,
Türkiye OECD ülkeleri arasında kömürden enerji üretiminde düşüş olmayan
tek ülke. Kendi ligimizdeki karnemiz bu maalesef. Bu sunumda yenilebilir
enerjiye dair güzel hedefler gördük. Ancak kaç termik santral projesinden
vazgeçildi yani kaç tane daha ‘az‘ termik santral yapılması düşünülüyor onu
göremedik.” dedi.
“Nükleer enerjiye dair bazı endişeler var”
Nükleerdeki atık riskine dikkat çeken Rızvanoğlu, “Yine 2053 net sıfır için
nükleer kilit rol oynuyor dediniz. Bakü’de 2053 hedefleri açıklanırken de
nükleerin %30’a çıkacağı ifade edildi. Ancak nükleer konusunda bazı
tedirginlikler var. Bunlardan biride atık konusu. Bu alandaki riskleri nasıl
yöneteceğinizi merak ediyoruz. Bu sorumluluğu 3. Kişilere vererek nasıl
sağlıklı bir süreç işleteceksiniz? Nükleer atıkların güvenli bertarafı konusunda,
kamuoyunun da endişelerini giderecek şekilde atılacak somut adımları bizlerle
paylaşmanızı rica ediyorum. Sinop ve Trakya nükleer güç santrali projeleri ile
ilgili hangi ülkelerle temas halindesiniz? Nükleer enerjinin, atık yönetiminin
sıkıntılı, güvenlik risklerinin yüksek ve teknolojisine sahip olmadığımız bir
konu olduğu göz önüne alındığında, nükleerde bu kadar yüksek hedeflerin
belirlenmesi çok iddialı değil mi? Ve yine küçük modüler reaktörler ile ilgili
hangi çalışmaları yaptığınızı ve SMR’ların 2053’teki nükleer hedeflerinde olup
olmadığını sormak istiyorum. Mayıs ayında Amerikalı şirketleri SMR alanında
Türkiye’de yatırım yapmaya davet etmiştiniz, bu konuda bir gelişme var
mıdır?” dedi.
“Madenler konusunda fayda-zarar hesabı doğru yapılıyor mu?”
Rızvanoğlu, “Madenler konusunda ‘Önce insan, sonra çevre ve sonra katma
değerli madencilik’ dediniz. Bu konuda fayda-zarar hesabı gerçekten doğru
yapılıyor mu merak ediyoruz. Biz elbette madenciliğe karşı değiliz ancak
doğru koşullarda yapılması kaydıyla. Çünkü arama sürecinden, cevher olarak
üretim sürecine kadar, ülkemize çevresel anlamda çok ciddi maliyetleri
oluyor. Hava kirleniyor, su kirleniyor, toprak kirleniyor. Asırlık ormanlarımız
yok oluyor. Bütün ekosistem etkileniyor, her şeyden de önemlisi halkın
sağlığı etkileniyor. Böylesine ağır maliyetlerin karşılığı ne oluyor? Türkiye’nin
bu sektörden kazancı nedir? Altın madenleri konusunda az önce belirttiğim
konuları içeren soruları 15 Ekim’de CİMER’e sorduk. Ancak detaylı cevap
alamadık. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG)’nün internet
sayfasına yönlendirmek dışında sorularımıza yanıt verilmemiş. Gelecek
nesilleri yakından ilgilendiren bu konuya şeffaf bir açıklama getirmenizi
bekliyoruz.” İfadelerinde bulundu.
“Rehabilitasyonun değil restorasyonunun konuşulması zamanı geldi”
Milletvekili Rızvanoğlu, “Son olarak da madencilik konusunda, rehabilitasyon
çalışmaları kapsamında bugüne kadar dikilen ağaçlardan bahsettiniz. Peki ya
rehabilite edilmeyen alanlar? Rehabilite edilen alanlar hususunda bir çok
uzman madencilik faaliyeti sonrasında toprağın rehabilitasyonun imkansız
olduğunu belirtiyor. Ve ağaçlandırma projelerinin çoğunun da başarılı
olmadığını ifade ediyorlar. Bu konuda bir takip programınız var mı? Başarı
oranını ölçebiliyor musunuz? Ayrıca çevre uyum bedeli gibi teminatların düşük
olması da şirketlerin sahayı rehabilite etmeden terk etme riskini artırıyor. Bu
konuda rehabilitasyonun değil restorasyonunun konuşulması zamanı geldiğini
bir kez daha hatırlatmak isterim.” dedi.