Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından satır başları şöyle:
BOZDUKLARI TERAZİ GÜN GELİR ONLARI DA TARTAR: Bugün ülkemiz; hakikate, liyakate, adalete düşman bir zihniyetle yönetiliyor. Saray rejimi hakikate düşman... Çünkü hakikatler, beceriksizliklerini yüzlerine vuruyor. ‘Kral çıplak’ diye bağırıyor. Saray rejimi liyakate düşman… Çünkü liyakatli kişi doğruları savunur. Liyakatli kişi; hakikate, kanuna, milletine ve devletine sadıktır. Saraya ve sarayın kibir abidelerine değil. Saray rejimi adalete düşman… Çünkü adaletin, kanunun ve kuralın hâkim olduğu yerde, keyfi kararlar alınamaz. Yönetenler, düzgün çalışan adalet terazisinin, her an kendilerini tartacağından, hesap vereceklerinden korkarlar. Ama uyaralım: Bozdukları terazi gün gelir onları da tartar.
SEN HALKA SIRTINI DÖNERSEN, HALK DA SANA DÖNER: Bu hafta CHP Ekonomi Masası olarak, Nevşehir’e yaptığımız ziyarette de bunu gördük. Özellikle kırtasiye esnafı, lokanta ve kafe sahipleri ciddi sıkıntı yaşıyor. Okulların kapalı olması kırtasiyecileri, hafta sonu sokağa çıkma yasakları, lokantacıları, büfecileri vurmuş. Yeme içme sektöründeki esnaf, ‘Biz asıl işimizi hafta sonu yapardık, sokağa çıkma yasakları bizi bitirdi’ diyor. Pek çok esnaftan duyduğumuz bir başka şikâyet de şu: Destek diye bin lira aldık, ama kira yardımı alamadık, alsak da zaten bu caddede kira 5 bin lira, yapılan kira yardımı 500 lira… Bu neye yetecek? Patates üreticisi dertli… Hükümetten zaten ümidi kesmişler, CHP’li belediyelerin ürünlerini alıp, yardım amaçlı millete dağıtılmasını istiyor. Yapacağımızın taahhütünü verdik. Fakat genç bir esnafın söyledikleri yaşadıklarımızın özeti gibi: İki yumurtayı kırmak mesele haline geldiyse, burada yanlış giden bir şey var, vatandaşın halini görmüyorlar, sen halka sırtını dönersen, halk da sana sırtını döner.
İTİRAF ÖNEMLİ AMA YETERLİ DEĞİL: Milletin sesini duymayanların organize çığırtkanlıkları artık hakikati gizleyemiyor. Bu organize çığırtkanlığın son örneğini, milletimiz adına, Merkez Bankası’nın buharlaştırılan, 128 milyar dolar rezervinin hesabını sorarken gördük. Biz bu konuyu aylardır ısrarla soruyoruz. Milletin 128 milyar doları ne oldu? İlkin duymazdan geldiler. Baktılar olmadı. Havuz medyasında sipariş yazılar kaleme aldırdılar. Baktılar yine olmadı. Bu sefer, topyekûn saldırıya geçtiler. Biz sormaya devam ettik. Milletin 128 milyar doları nerede? Bunu sorduk diye, etmedik hakareti bırakmadılar. Elbette kötü söz sahibine aittir. Nihayet, sarayın kibirlisi, İstanbul İl Kongresinde çıktı, ‘döviz rezervlerini sattık’ dedi. Bu itiraf önemli, ancak yeterli değil. Milletin 128 milyar dolarının; kime, nasıl, kaçtan satıldığını da açıklamaları gerekiyor.
AİLEYİ SİYASETE KARIŞTIRAN BİZ DEĞİLİZ: Damadın adını aylardır unutan saray ve şürekâsı, ne olduysa birden damadın yaşadığını hatırladı ve bu koroya en son Erdoğan da katıldı. 104 gün boyunca damadının adını ağzına almayan Erdoğan, İzmir ve Nevşehir İl Kongrelerinde, öyle bir damat güzellemesi yaptı ki, evlere şenlik… Sarayın kibirli başı, ‘ekonomide ne kadar başarı varsa, ardında damadım var’ dedi. Yatırımcılar, ‘eyvah damat geri dönüyor’ deyip kaçmaya başladı, dolar bile ne yapacağını şaşırdı. Erdoğan’ın hakikatle bağları o kadar kopmuş ki… Dolar kurunu 4 lira 53 kuruştan alıp, 8 lira 46 kuruşa kim çıkardı? Damat göreve başladığında, bu ülkede 28 milyon 694 bin kişinin işi, gücü vardı. Damadın görev süresinde bu sayı 27 milyon 140 bin kişiye düştü Kimin yönetiminde, iş, güç sahibi 1,5 milyon yurttaşımız işinden oldu? Ve kimin yönetiminde bu ülkede işsizlerin sayısı 11 milyonu aştı, Milletimiz işsizlik tsunamisinin altında kaldı? Bu milleti kış gününde, sokaklarda soğan, patates kuyruklarına, iş kuyruklarına kim soktu? Elbette kayınpeder damat ikilisi… Başarıları buysa, Allah, milletimizi başarısızlıklarından sakınsın. Şimdi bir de yeni moda çıktı. Biz damat deyince, yandaş yorumcular, ‘aileyi siyasete karıştırmayın’ diye akıl veriyorlar. Aileyi siyasete sokan biz değiliz, damadını bakan yapan, Erdoğan… Devleti şirket gibi yönetmeye kalkan da Erdoğan… Madem damat bu kadar başarılıydı, bu buhranın ortasında neden görevinden affedildi. Damat Bakan başarılıysa, Erdoğan Merkez Bankası Başkanı’nı damada sormadan neden görevden aldı? Hakikatler ortada. Mızrak çuvala sığmıyor. Damat görevden ayrılırken, halefine devir teslim bile yapmadı. Instagram’dan attığı mesajla, ‘at izi it izine karıştı, Allah sonumuzu hayreyleye’ dedi. Sonra çekti, gitti.
KAÇA SATTINIZ, KİME SATTINIZ: Bakın daha önce usulüne ve hukuka uygun yapılan, müdahale ve döviz satım ihalelerini, Merkez Bankası gün, gün açıklamış. Dalgalı kur rejiminde, döviz piyasasına nasıl müdahale edileceği bellidir. Ya piyasaya doğrudan müdahale edersiniz ya da ihale yöntemiyle döviz alıp, satarsınız. Merkez Bankası daha önce de döviz piyasasına doğrudan müdahale etti. Döviz aldı, döviz sattı. Bunları da en geç 15 gün sonra kamuoyuna açıkladı. En son döviz satım müdahalesi 23 Ocak 2014’te yapılmış. En son döviz satım ihalesi ise 27 Nisan 2016’da görünüyor. Ama bu tarihten sonra, döviz piyasasına yapılan müdahalelere ilişkin hiçbir kayıt yok. Neden yok? Neyi saklıyorlar? Bunu hepimiz öğrenmek istiyoruz. Yapılan işlemler hukuka uygunsa, saklanacak bir şey yoksa ne kadar sattınız, kaçtan sattınız, kime sattınız? Bunu gün, gün açıklarsınız. Çiğ yemediyseniz, karnınız ağrımaz. Ülkemizin 128 milyar dolar rezervi satılmış. Bugüne kadar böyle bir rezerv satışı yok. Bunu Merkez Bankası, Banka Meclisi’nin belirlediği hangi usul ve esaslara göre yaptı açıklayın. Yoksa bu satışlar, bankada bir başkan yardımcısının piyasa tüccarı yaklaşımıyla belirlediği, usul ve esaslara göre mi yürütüldü? Bu başkan yardımcısı halen görevde mi? Biz tüm bu sorulara, kızmadan, bağırmadan, çağırmadan, gırtlağınızı patlatmadan, hakaret etmeden, cevap vermenizi bekliyoruz.
ÜLKEYİ 70 CENTE MUHTAÇ ETTİ: TCMB, 19 Şubat itibariyle, Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi tablosunu yayımladı. Bu tablo uluslararası kuruluşlara da sunulan, uluslararası standartlarda bir tablo olduğu için önemli. Buna göre 19 Şubat itibariyle; Merkez Bankası’nın Resmi Rezerv Varlığı 94 milyar dolar. Toplam döviz yükümlülüğü ise 134 milyar dolar. Yani Merkez Bankası’nın döviz borcu, döviz varlığından 40 milyar dolar daha fazla. Kasadaki döviz varlığı, döviz borcuna yetmiyor. Oysa 2018’de bu ucube rejim iş başına geldiğinde, Merkez Bankası kasasında net 31 milyar dolar rezerv vardı. Net rezervlerimiz, 2,5 yılda, 71 milyar dolar erimiş. Net rezervlere, başka bir tablodan, Merkez Bankası’nın günlük bilançosundan bakarsak, Durum daha da vahim… 19 Şubat itibariyle, SWAP yükümlülüklerini dikkate almadan, Merkez Bankasının net rezervleri eksi 1,4 milyar dolar. Buna bir de 52,4 milyar dolarlık, Merkez Bankası SWAP yükümlülüklerini eklersek, net rezerv eksi 54 milyar dolara dayanıyor. Yani neresinden bakarsanız bakın. Hangi tanımla bakarsanız, bakın. Merkez Bankası kasasındaki döviz rezervlerini yemiş bitirmişler. Ve bıraktık kamunun, ekonominin döviz yükümlüğünü karşılamayı, Merkez Bankası’nın kasasında, kendi borcunu karşılayacak döviz bırakmamışlar. Ülkeyi 70 sente muhtaç hale getirmişler…
BİR TARAFTA ÇALGI ÇENGİ, DİĞER TARAFTA YAŞAM MÜCADELESİ: Tabi ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. Erdoğan salonları lebalep doldurttuğu partililerine teşekkür ederse, Hatay’da AK Parti Gençlik Kolları da işte bunları yapar. Şu görüntülere bakar mısınız? Çalgılar, çengiler, davullar, zurnalar. Eğlence gırla gidiyor. Bu yapılanlar dükkânını kapattığınız esnaflarımıza ayıptır, aylardır tedbirli davranan milletimize yazıktır, virüsü bu şekilde yaymak çok büyük günahtır. Millet kâbusu yaşarken, AK Partililer rüyada yaşıyor. Milletimizin çocukları salgında yaşama tutunmaya çalışıyor. Dün, Kuryeci gençlerimiz partimizdeydi. Bir de onların sözlerini izleyin. İki ayrı Türkiye var. Bir tarafta debdebe, çalgı, çengi; diğer tarafta yoksulluk ve yaşam mücadelesi. ‘Sana yasak, bana yasal’ diyerek, salgınla nasıl mücadele edilir? Edilemiyor da zaten.
SAYIN BAKAN SİZİ YEMEK İSTEYENLER VAR: Günlük vaka sayıları yeniden 10 binlere yaklaştı. Vaka sayıları patladı gidiyor. Bu şekilde normalleşmeyi nasıl konuşacağız. Mart geldi, kapıya dayandı bile. Normalleşmede gecikilecek her günün hem can kaybı hem de ekonomik faturası var. Ama saray bunun farkında değil. Topluma iyi örnek olacaklarına, millete veriyorlar talkını kendileri yutuyorlar salkımı. Bundan sonra salgının hızlanmasında, tek bir sorumlu var. O da kongre salonlarına doldurduğu partililerinin üzerinden, siyaseten yeniden belini doğrultacağını sanan Erdoğan… Bu arada Sağlık Bakanı’nın dün yaptığı açıklamaları yadırgadık. Dünkü açıklamalardan ne biz ne de milletimiz bir şey anladı. Damat galiba, ‘at izi it izine karıştı’ derken haklıymış. Saray kabinesinde, ‘davul kimin belinde, tokmak kimin elinde’ belli değil. Devlet krizi işte tam da budur. Sayın Sağlık Bakanı, Çin’den gelen 1 milyon doz aşının, ücretsiz olduğunu gösteren beyannameyi kabul eden Bakan kim? Bu aşılara 12 dolar ödedim diye fatura kesen DMO’dan sorumlu Bakan kim? Hazine ve Maliye Bakanı. Cevap vermesi gereken bu Bakan. Peki, size bu açıklamayı kim yaptırdı Sayın Bakan? Anlaşılıyor ki sizi yemek isteyenler var. Bizim sorumuz gayet açık. Gümrükten ücretsiz gelen 1 milyon doz aşıya, DMO 12 milyon dolar ödediyse, bu 12 milyon dolar kime, hangi amaçla gitti? Bunları ticari sır diyerek saklayamazsınız. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Milletimiz herkesin ne yaptığını biliyor.
Öztrak, basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi:
"SÖYLEDİĞİ HİÇBİR UYARI FAZLA OLAMAZ"
Sağlık Bakanı Koca’nın kapalı salonlardan uzak durmaları konusundaki uyarısı için Öztrak, “Söylediği hiçbir şey, hiçbir uyarı fazla olmaz. Esas fazla olan esnafa ‘dükkanını kapat’ derken, çocuklar okula gidemezken, insanlar hafta sonu dışarı çıkamazken; AK Parti kongrelerindeki görüntülerdir. Milletimizin şahsım hükümetine sandıkta dersini verme konusundaki sabırsızlığını biraz daha artırıyor” dedi.
"MİLLET İRADESİNE SAYGISIZLIK"
Öztrak, İYİ Parti’nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘evet’ demesine ilişkin, şunları söyledi:
“Her partinin kendine has tavrı olması normaldir. Anayasa’mız 83. Maddesine göre siyasi partilerin grup kararı alması mümkün değildir. Konuşmalara baktığımızda devlet krizinin nasıl vahim boyutlara ulaştığı görülmektedir. Bir ülke düşünün, cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan partinin genel başkanı, bağımsız mahkemelere her türlü talimatı verebiliyor. Çünkü hakimi de savcıyı da o atıyor. Genel Başkanı’mıza tazminat cezasını bozan, Berberoğlu’nun cezasını bozan hakimlerin nasıl görevlerinden alındığını unutmadık. Diğer taraftan aynı cumhurbaşkanı partisini milletvekillerini de kendi belirliyor. Anayasa ‘grup kararı alamazsın’ demesine rağmen kendi belirlediği milletvekillerine talimat veriyor. Hani en sert kuvvetler ayrılığı olacaktı? Ne diyor? Milletvekillerinin elleri hemen iner kalkar’ diyor. Milletvekillerinin kendi iradesi yok mu? Millet iradesine nasıl saygısızlık? Tek kişinin ağzından çıkacak sözlerle milletvekilinin kaderine karar veriliyor. Bu milletin iradesini, milletvekilinin kaderini Erdoğan’ın zulmüne emanet edemeyiz.”
"HERKES BİLDİĞİNİ AÇIKLAMALIDIR"
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın “Çözüm sürecindeki vaatlerini açıklayacağız” demesi için Öztrak, “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi güzel huyu vardır. Bu gerçekler gizli kalmamalıdır. Bugüne kadar neden beklemişlerdir? Bugüne kadar herkes bildiğini açıklamalıdır” dedi.