CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, AKP milletvekillerinin imzası ile TBMM Başkanlığı’na sunulan “Türk Ceza Kanunun ile Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılmasına” ilişkin yasa teklifine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Emir, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ve sağlık çalışanlarının özlük gaklarına yönelik düzenlemeleri içeren yasa teklifiyle ilgili kritik uyarılar yaptı.
Teklifin birkaç olumlu şey içerdiğini belirten Emir, “İyi bir şey yapılıyormuş gibi gösterilen teklif bir sürü tuzağı da içeriyor” diyerek iktidara, “Sizin aklınıza gelen şeytanın aklına bile gelmez” sözleriyle seslendi.
BÜTÜN YETKİLERİ TOPLAMAK İSTİYORSUNUZ
Emir, teklifin sağlıkçılara karşı şiddetin “katalog suç” kapsamına alınmasını öngördüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani sağlıkçılara karşı şiddet, bir tutuklama sebebi olarak değerlendirilecek. Bu olumludur ama devamında tehlikeli hükümler var. Eğer kamuda, üniversite hastanesinde ya da özelde çalışıyorsa bu kişilere dönük olarak soruşturma yapılabilmesinin önü bir kurulun iznine bağlanıyor. Aslına bakarsanız zaten memur sıfatı taşıyanlar 4483 Sayılı Kanun gereğince izne bağlı soruşturulabilirler. Yani bunu Bakanlık kendi uhdesine almak için yapıyor; ne yapıyor? Mesleki Sorumluluk Kurulu kuruyor. Zaten işiniz gücünüz kurul kurmak; her defasında değişik kurullar ihdas ediyorsunuz, bütün yetkileri elinize toplamak istiyorsunuz.
BU KURULA NASIL GÜVENECEĞİZ?
Peki, bu kurul ne yapacak? Bir hekim, bir hata yaptığı iddiası var ise, bir soruşturma iddiası var ise bakacak, ‘Soruşturulsun mu, soruşturulmasın mı?’ diye. Peki, bu kurul kim, kimden oluşuyor? Bakan yardımcısı, 4 genel müdür, 2 de dışarıdan alınacak hoca. Yani tamamen bürokratik, tamamen sizin bürokratik zincirinizin parçası olan kişileri kurul olarak atıyorsunuz ve diyorsunuz ki: ‘Bu soruşturma iznini buna verdik’. Aslında zaten mevcut kanunda kurullar vardı ama siz bütün yetkiyi bakanlıkta, kendi uhdenizde toplamak istiyorsunuz. Peki, biz bu kurula nasıl güveneceğiz?”
HOŞUNUZA GİTMEYENİ SORUŞTURACAKSINIZ
İktidarın, iyi bir şey yapıyormuş gibi göstererek “hekimlerin tepesinde yeni bir kılıç sallandıracağını” savunan Emir, şunları kaydetti:
“Sevdiklerinizi, beğendiklerinizi, AKP'li olanları, sizin sendikalarınıza üye olanları affedeceksiniz, ‘Soruşturulmasın’ diyeceksiniz ama sonrasında, TTB'ye üye ise veya sizin hoşunuza gitmeyen düşünceleri var ise kendiniz kafanıza göre değerlendireceksiniz ve ‘Soruşturulsun’ diyeceksiniz; bunun hukukla, adaletle, akılla, vicdanla açıklanması mümkün değil.”
HEYET MAHKEME YERİNE GEÇEBİLİR Mİ?
Yasa teklifi ile kurulacak kurula sağlanan sınırsız yetkilere de değinen Emir, şu ifadeleri kullandı:
“Hukuk davası açıldı, tazminat oluştu. Anayasa 125 gereğince tazminat davası önce kamu adına açılır, kamu eğer ihtiyaç duyarsa buna rücu davası açar, ilgili yargılanır ve suçu varsa tazminatı öder ama burada ne yapıyorsunuz? Rücu edilip edilmeyeceğine de bu beyler karar verecekler yani mahkemenin yerine geçecekler. Bir hukuk devletinde bakan yardımcısı ve 4 genel müdürden oluşan bir heyet mahkemenin yerine geçebilir mi? Bu, Anayasa'ya, hukuk devletine uygun olabilir mi? Yani daha somutlaştırayım arkadaşlar, uykunuz gelmiş belli. Bir hekim, yaptığı bir işlemden dolayı devlet hastanesi, üniversite hastanesi 1 milyon lira tazminata hükmedildiyse beyler oturacaklar, bakacaklar; o kişinin, ilgilinin 1 milyon lirayı ödeyip ödememesine ‘Devlet mi ödesin, doktor mu ödesin?’ diye karar verecekler. Bu olabilecek bir şey mi? Bundan daha büyük doktorlara, hekimlere yapılacak saldırı olabilir mi?
BÜROKRATİK ŞİDDET
Bunun adı bürokratik şiddettir. Siz vatandaşın şiddetini önlemeye kalktınız ama aslında son derece zararlı ve son derece tehlikeli bir hükmü Meclisin önüne getireceksiniz. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bakın, sağlık alanı sizin öyle tek başınıza yönetebileceğiniz ve istediğiniz gibi düzenleyebileceğiniz bir alan değildir. Zaten geldiniz, işi duvara dayadınız; şu anda Türkiye'de insanlar muayene olamıyor, randevu alamıyor, randevu bulsalar ameliyat olamıyor, ameliyat randevusu alsalar malzeme bulamıyor. Bütün bu zorlukların, sıkıntıların sebebi de sonuçta hekimlerin tepesine çıkıyor; ya şiddet olarak yaşıyorlar ya da Cumhurbaşkanı’nın hakaretleri ve hedef göstermeleri olarak katlanmak zorunda kalıyorlar.”