Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün gerçekten bu ülkenin yetiştirdiği en önemli sanatçılardan biri olan Tarık Akan’ın üçüncü ölüm yıldönümü. Sözlerime başlarken kendisini de rahmetle anmak istiyorum. Sadece büyük bir sanatçı değildi, aynı zamanda önemli bir demokrasi mücadelecisiydi.
İŞSİZLİK RAKAMLARI EKONOMİNİN AĞIR HASTA OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
Bu sabah Haziran ayı işsizlik rakamları açıklandı… Ekonomi sağlıklı mı? Yurttaşlarımız mutlu mu? Milletimizin karnı tok mu, sırtı pek mi? Bunu en iyi işsizlik rakamlarından anlarız. Eğer bir ülkede milletin işi varsa, yine o ülkede gençler üniversiteden mezun olduğunda iş bulabiliyorlarsa, o ülkede işler yolundadır. Ekonomide çarklar dönüyordur. Ama bugün açıklanan işsizlik rakamları bir kez daha şunu gösterdi, ekonomimiz ağır hastadır. İşsizlik Haziran’da yüzde 13’e yükselmiş. Yani geçen yıldan bu yana artış 3 puana yakın.
GERÇEK İŞSİZ SAYISI 7,7 MİLYON KİŞİ
İşsiz sayısı, 938 bin kişi artmış 4 milyon 253 bine çıkmış. İşsiz sayımız son 7 aydır her ay yıllık 900 binin üzerinde artıyor. Aslında biz bu durumu hiçbir krizde görmemiştik. Gerçek işsiz sayımız ise, son bir yılda 1 milyon 120 bin kişi artarak 7 milyon 724 bine ulaşmış. Oradaki artış 1 milyonun üstünde.
TÜİK’İN BAŞINDAKİ DAMADIN ARKADAŞI KALEMİ ELİNE ALMIŞ
Ama iş gücüne katılanların sayısındaki artışa baktığımızda ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Son bir yılda çalışma çağındaki nüfus 800 bin kişi artmış. Bu defa bu ayda sadece 137 bini işgücüne katılmış. Bugüne kadar incelediğimizde mevcut seride bu kadar düşük bir işgücüne katılım yok. İşgücüne katılanların sayısı geçen yılki kadar artsaydı bugün size söylemiş olduğum 4 milyonluk işsiz sayısı 538 bin kişi daha yüksek olacaktı. Anlaşılan TÜİK’in başında oturan damadın arkadaşı yine kalemi eline almış bazı düzeltmeler yapmış. Verilerle oynayarak gerçekleri gizleyemezsiniz. Artık mızrak çuvala sığmıyor. İnsanlar işsizlikten inim inim vatandaşlarımız inliyor. İşsizlik milletin canını gerçekten çok yakıyor.
SON 1 YILDA 802 BİN KİŞİ İŞİNİ KAYBETTİ
Bütün bu düzeltmelere rağmen yeni de bu ülkenin umudu ve geleceği gençlerimizin işsizliği son bir yılda, tam 5,4 puan artmış, yüzde 24,8. İş arayan her 4 gencimizden biri iş bulamıyor. Ne eğitimde, ne işte olan yani boşta gezen gençlerin sayısı ise 5 milyonu geçmiş. 5 milyon 200 bin. Son bir yılda işte olup da işini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı ise 802 bin kişi. İşsizler ordumuza son bir yılda katılan her 100 işsizden 85’i daha önce işi olup da işini kaybedenlerden oluşuyor. Çalışanların sayısındaki azalma 8 aydır sürüyor. Bu kadar yapışkan bir işsizliği ekonominin yüzde 4,7 daraldığı 2009 krizinde dahi görmedik. Burada dikkat çeken bir başka gelişme de son bir yılda 802 bin vatandaşımız işini kaybederken işsizlik sigortasından yararlananların sayısı 657 binde kalmış. Dolayısıyla işsiz kalan her 100 kişiden sadece 82’sine işsizlik sigortasından ödeme yapılabilmiş. Bu işsizlik fonunun başka amaçlar için kullanıldığını açık seçik ortaya koyuyor. Diğer kamu kuruluşlarına para veriliyor, havuz müteahhitlerinin borçları ödeniyor. Burada mevzuat eksikliği varsa ben sarayı, iktidarı biran önce bu konuda tedbir almaya çağırıyorum.
SARAY, KENDİNİ YAKAN VATANDAŞIN GÖZÜNDEKİ ÇARESİZLİĞE BAKSIN
İş olmayınca, aş olmuyor, milletin de yüzü gülmüyor. Hatırlayın, bu ülkede bir yazar kasa atıldı diye, iktidar düşmüştü. Ama bugün insanlar Ankara’nın göbeğinde kendini yakıyor. Bu vatandaşımızın, Sayın Recep Peker’in gözlerindeki çaresizliğe Sarayın bakmasını istiyorum. Bu çaresizliği Sarayın görmesini istiyorum. Aslında bu fotoğraf, 17 yılın sonunda bu iktidarın bu ülkeyi nereye getirdiğini açık seçik gösteriyor. Borç, milletin kemiğine artık dayandı. Bu emekli yurttaşımız borçlarını ödemediği için, maaşına haciz geldiği için kendini yakmaya kalktı Güvenpark’ın ortasında.
SARAYIN İŞİ TIKIRINDA, MİLLETİN SESİNİ DUYMUYOR
Yılın ilk yedi ayında protestoya düşen senet tutarı, geçen seneye göre, yüzde 31 artmış, 12 milyar lira olmuş. Yine bu dönemde karşılıksız çıkan çekler yüzde 53 artmış. Bankaların tahsil edemediği bu dönemde borçlar yüzde 55 artmış 124 milyar liraya çıkmış. Milletin yuvası yıkılıyor. Kimsede huzur kalmadı. Sosyal dengelerimiz sarsılıyor. Yurttaşlarımız sosyal medyadan sessiz çığlıklarını duyurmaya çalışıyorlar. Ama milletin sesini ne Saray sosyetesi, ne de havuz medyası işitiyor… Onların işler tıkırında. Kanatlı kanatsız, tekerlekli tekerleksiz, yüzen yüzmeyen, her cins sarayları var oralarda oturup milleti unuttular. Daha yeni Almanya’dan, her biri 80 milyon liralık dört tane lüks araç almışlar. Niye almışlar? Sorarsanız niye aldınız? Millet bu kadar sıkıntı içinde niye tasarruf yapmıyorsunuz dediğinizde cevap hazır. Sarayın itibardan tasarruf olmaz. Biz boşuna söylemiyoruz. “Ülke yönetilmiyor, ülke savruluyor”. Bunlar israfın, debdebenin, şatafatın doruklarında gezerken milletten iyice koptular. Bir tarafta debdebe, israf, saltanat; diğer yanda perişanlık kol geziyor. Sabah namazıyla dükkânını açıp, siftah yapmadan, Akşam ezanıyla dükkânını kapatan esnaf perişan… Mazot, gübre, ilaç fiyatlarıyla, para etmeyen mahsulü arasında sıkışmış, tarlada döktüğü alın terinin karşılığını alamayan bankaya borcunu ödeyemeyen çiftçi perişan.
AYÇİÇEĞİ ÜRETİCİSİNİN FERYADINI DUYAN YOK
Dün Genel Başkanımız pamuktan bahsetti. Bugün ben kısaca ayçiçeğinden bahsedeyim. Ayçiçeği üreticisi malını nereye satacağını bilemiyor. Referans fiyat, gümrükler konusunda gerekli ayarlamalar yapılmadığı için şuanda ithalat fiyatı Tarım Bakanının açıkladığı ayçiçeği fiyatının altında. Dolayısıyla da tüccar mal almıyor. Birlik var, birliğinde gücü bu malın tamamını almaya yetmiyor. Ama ayçiçeği üreticisinin feryadını duyan yok.
82 MİLYON VATANDAŞ, BİR AVUÇ SOSYETEYİ MUTLU ETMEYE UĞRAŞIYORUZ
Elektrikten, doğal gaza, sigaradan çaya zam yağmuru altında millet sırılsıklam. Buna karşılık Saray yüzde 4+4 maaş zammıyla, memura evini geçindir diyor. Ay sonunu getiremeyen, tefecinin, faizcinin eline düşmüş, çareyi kendini yakmakta arayan emeklimiz perişan… Ama memlekette mutlu bir kesim var. O da Saray Sosyetesi. 82 milyon çalışıyoruz, bir avuç sosyeteyi mutlu etmeye uğraşıyoruz.
ÜRETENİN SARAY NEZDİNDE PAYDAŞ VE YANDAŞ KADAR İTİBARI YOK
Ekonominin başındaki Damat zaten her gün harikalar diyarında geziniyor. Çiftçilerimizin Ziraat Bankasına ödeyemediği borçlarda ciddi bir artış var. Çiftçimiz bu borçlarda yapılandırma bekliyor. Ama saray yandaş borçlarını yapılandırmaya öncelik veriyor. Çiftçinin, esnafın, memurun işçinin, sanayicinin derdine çare aramıyor. Çünkü üretenlerin, alın teriyle para kazananların saray nezdinde paydaş ve yandaşlar kadar itibarı yok.
GEÇMİŞİ YEDİLER, GELECEĞE İPOTEK KOYDULAR
Damat bir yandan gidiyor yabancı haber ajanslarına “Türkiye’nin güçlü mali tabloları güven veriyor” diye dil döküyor; öbür yandan kendine bağlı “Borçlanma Genel Müdürlüğü” kuruyor. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demezler mi adama. Mali dengeler bu kadar güçlüyse, Borçlanma Genel Müdürlüğü’ne neden ihtiyaç duydunuz. Ben söyleyeyim, devri iktidarlarında ülkenin dış borcu 3,5 kat artmış 453 milyar dolar olmuş. Devletin iç borcu 4,5 kat artmış 700 milyar Lirayı aşmış. Bu da yetmemiş ellerinde artık satıp savacak mal da kalmamış. Son 16,5 yılda 63 milyar dolarlık, cumhuriyet döneminden ve ondan sonraki hükümetlerden kendilerine intikal eden fabrikaları, tesisleri, arsaları, arazileri satmışlar. Türkiye’nin geçmişini yemişler, geleceğine de ipotek koymuşlar.
KÖİ’LERE BİR YILDA 20 MİLYAR TL GARANTİ PARASI AKACAK
Milletin kesesinden tek kuruş çıkmayacak deyip yaptıkları Kamu-Özel İşbirliği projeleri bugün tam bir kara delik olmuş. Milletin yatmadığı hastane, geçmediği köprü ve yollar için milyarlık garantiler vermişler. Hem de dolarla, avroyla. Dün Sayın Genel Başkanımız rakamları açıkladı. Ben, bir kez daha tekrar edeyim. Sadece geçen yıl bütçeye bu projeler için 6 milyar lira ödenek koydular. Bu yıl aynı ödeneği 9,7 milyar liraya çektiler. Gelecek yıl da tahmini olarak 20 milyar lira sırf bu projeleri garantileri için bütçeden ödeme yapmayı öngörüyorlar. Peki bu garantiler neden verildi? Bir avuç havuz müteahhidi abat olsun diye. Abat olurken de utanmadan, sıkılmadan bu millete sövsünler diye verildi herhalde. Bu millet bunları unutacak mı?
EKONOMİK BAĞIMSIZLIK OLMADAN SİYASİ BAĞIMSIZLIK OLMAZ
Zaman zaman anlatıyorum. Cumhuriyeti kuran kahramanlar, ekonomi politikalarını oluştururken tek bir ilkeyi düstur edindiler “ekonomik bağımsızlık olmadan, siyasi bağımsızlık olmaz”. Bu yolda şeker fabrikalarını, bez fabrikalarını, un fabrikalarını dışarıdan tek kuruş borç almadan kurdular. Uçak fabrikaları. Ve ekonomi politikalarında iki şeyin üstüne titrediler: “Sağlam Para ve Denk Bütçe”. Millet kendi parasına güvenecek, Cumhuriyet dışarıya el açmayacak. Çünkü Osmanlı’nın son günlerinde enflasyon belasının da ne olduğunu gördük. Yine kapitülasyonların ve ağır borç yükünün bir milletin başına akbabaları nasıl üşüştürdüğünü de gördük. Cumhuriyeti kuranlar da bunu gördü. Cumhuriyeti 90 yıllık reklam arası olarak görenler bunu göremedi. Cumhuriyete reklam arası diyenlerin iktidarı, 17 yıldır el atına binip sağa sola çalım satıyor.
TANK-PALET FABRİKASI KARARNAMESİNİ AÇIKLAMAK SAYIN BAHÇELİ’YE DÜŞER
Şimdi geldiğimiz yer ortada. 50 milyon dolar için bu ülkenin en stratejik fabrikalarından birini Tank-Palet fabrikasını Katar’a peşkeş çekmeye hazırlanıyorlar. Dün Sayın Genel Başkanımız Tank-Palet fabrikasının Katar ordusuna peşkeş çekilmesine zemin hazırlayan 1105 Sayılı Karar neden Resmi Gazetede yayımlanmadı diye bir kez daha sordu. Saraydan çıt yok. Madem saraydan çıt yok, milletimizin stratejik savunma sanayini Katar ordusuna peşkeş çeken bu kararnameyi açıklamak Sarayın ortağı Sayın Bahçeli’ye düşer. Bir yanda milletin en stratejik savunma tesisleri başka ordulara peşkeş çekilirken, diğer yanda faiz lobilerine oluk oluk paralar akmaya devam ediyor.
16,5 YILDA 467 MİLYAR DOLAR FAİZE AKTI
Dün Sayın Genel Başkanımız, 2019’un ilk yedi ayında, bütçeden yapılan faiz ödemelerini açıkladı. Bu yıl ilk yedi ayda bütçeden yapılan faiz ödemesi yaklaşık 11 milyar dolar. Bir de 2003’ten bu yana, yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında, bütçeden yapılan toplam faiz ödemeleri var. 2003’ün ilk gününden, 2019’un 31 Temmuzuna kadar bütçeden faiz için ödenen tutar, tam 467 milyar dolar. Niye dolar kullanıyoruz? Enflasyondan bir miktar arındırılmış olsun diye. Bir kez daha tekrarlıyorum. Son 16,5 yılda, bu iktidar yönetiminde, bütçeden faiz için ödenen tutar tam 467 milyar dolar.
FAİZE HER GÜN 77 MİLYON DOLAR ÖDEDİK
Şimdi bunu, 2003 başından 2019 Temmuz’una kadar geçen gün sayısına bölersek ki, 6 bin 52 gün var. Faize her gün bu iktidar 77 milyon dolar ödemiş. Bir daha tekrarlayım. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarda olduğu 16,5 yılda her bir günde faize 77 milyon dolar ödenmiş. Bugün aynı beyler 50 milyon dolar için Türkiye’nin en stratejik savunma sanayii fabrikalarını yabancı ordulara peşkeş çekmeye kalkıyorlar. Ayıbı unuttular. Günahı unuttular. Utanmayı unuttular. Söylüyoruz, “Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor”. Bunu boş yere söylemiyoruz.
KENDİNDEN ÖNCEKİ 27 YILDAKİ İKTİDARLARIN 3 KATI KADAR
Bütçe verilerinin yayımlandığı 1975’ten 2002’ye, 27 yılda bütçeden yapılan faiz ödemesi toplam 251 milyar dolar. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesinden önceki 27 yıl boyunca iktidarlar bütçeden 251 milyar dolar ödemesi yapmışlar. 16,5 yılda ne kadar bu iktidar döneminde? 467 milyar dolar. 1975-2002 dönemini bir hatırlatmak isterim. Bu dönemde Türkiye’ye uygulanan ambargolar var, petrol krizleri var, dünya ekonomik buhranları var. Sınırlarımızda savaşlar, Körfez Krizleri var. Ekonomik krizler, depremler, doğal afetler var. Ve 27 yılda ödenen faiz, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 16,5 yılda ödediği faizin neredeyse yarısı. Gün hesabına dönersek… Bunların iktidarında faize her gün 77 milyon dolar ödeniyor; onlardan önceki iktidarlar ise 27 yılda, faize her gün 25 milyon dolar ödüyor. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin görevde olduğu her bir günde kendinden önceki dönemin üç katı kadar faiz ödenmiş.
FAİZMETRE 27 SAATTE 56 MİLYON DOLAR YAZDI
Şimdi bu rezaletin sahipleri, bunun üstünü örtmek için bağırıyorlar. Yok faize karşılarmış, yok yeşil finansmış, yok faizsiz bankacılığa, bankacılık denilmemeliymiş, yok Faizsiz Bankacılık Danışma Komiteleri kurup bu araçlara fetva alacaklarmış. Bunları geçin. Dün Genel Başkanımızın konuşmasını yaptığı saatten bu yana yaklaşık 27 saat geçti. Ve bu 27 saatte bu ülke 56 milyon ödedi. Faiz metre 56 milyon dolar yazıyor 27 saatte. Siz boş boş işlerle uğraşıyorsunuz. Şimdi faiz lobisi bunları sevmesin de kim sevsin.
DÜYUN-U UMUMİYE DE GELİR
Ülkeyi işte bu hale getirdiler. Hani ucube tek adam rejimi bu ülkeyi şahlandıracaktı? Esnaf, iş adamı zaten iflas ve konkordato arasına sıkışmış durumda. Şimdi de ülkemizi iflasın eşiğine getirdiler. Elbette bu haldeki bir ekonomiye Borçlanma Genel Müdürlüğü de gelir. Böyle giderse bakın buradan uyarıyorum, Düyun-u Umumiye de gelir. Tekrarlıyorum. Bu ülke yönetilmiyor, bu ülke savruluyor.
VATANDAŞ PARASINI DÖVİZDE TUTUYOR, DEVLET İHALELERİ VE GARANTİLERİ DÖVİZLE VERİYOR
Millet artık kendi yerli ve milli parasına, yani Türk Lirasına güvenmiyor. Millete şov olsun diye sahte dolarları yaktırdılar. Döviz büfelerinin önünde dolar verip Türk Lirası almak için kuyruklar oluşturdular. Sonuç? Son bir yılda bankalarda milletin döviz mevduatı 39 milyar dolar artmış, 190 milyar dolara dayanmış. Bu bir rekor… Millet peki kendi parasına güvenmiyor, devlet ne yapıyor? Devlet zaten kötü örnek olan devlet. İhaleleri, garantileri, köprü geçişlerini dolarla Avroyla belirlemeye devam ediyor.
NE DEDİYSEK TERSİNİ YAPIYORLAR, SONUÇ ORTADA
Fransa’nın ünlü siyasetçisi Jacques Delors, bunun meşhur bir lafı var. “Almanların tamamı belki Tanrıya inanmaz, ama tamamı Alman Merkez Bankasına inanır” diyor. Bu, güvenilir kurumların önemini gösteren tarihe kazınmış olan bir söz. Geçen yıl Ağustos ayında biz, dünyada hiçbir muhalefetin yapmayacağını yaptık ve iktidara 13 maddelik bir reçete verdik. O tane maddeden iki tanesini sadece burada değerlendirmek istiyorum. Birincisi “Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığına dokunma” dedik. İkincisi de “Döviz esas alınarak imzaladığın sözleşmeleri derhal TL’ye çevir” dedik. Ne yaptılar? Biz bunları söyledik ya, bu ülkede ilk defa bir iktidar Merkez Bankası Başkanını kovdu. İkincisinde de dövizli ihalelere devam dedi. Şimdi son olarak BOTAŞ’ın “enerji arz güvenliği” diyerek açacağı ihalelerde dövizle teklif almasına izin verildi. Tüm bunlar memlekette Türk Lirasına güveni artırır mı, yoksa dolar bağımlılığının değirmenine su mu taşır. Bunları ilerleyen günlerde hep beraber göreceğiz.
TCMB’NİN İHTİYAT AKÇESİNİ GASBETMESELER BÜTÇE 18 MİLYAR TL AÇIK VERECEKTİ
Bugün Ağustos ayı bütçe sonuçları geldi. Biliyorsunuz TCMB’den ihtiyat akçelerini, kefen paralarını, gasbederek bütçeye yama yapmışlardı. Bu yamaya rağmen bütçe Ağustos’ta zar zor fazla vermiş. Yamayı çekip alırsanız geçen yıla göre Ağustos ayında bütçe açığının yüzde 209 arttığını ve 17,9 yani 18 milyar açık verdiğini görüyoruz. Yine sigara başta olmak üzere hatırlayın maktu vergilerde olağanüstü zamlar yapılmıştı ama buna rağmen vergi gelirlerindeki artış yüzde 9,3’de kalmış. Bütçenin faiz dışı harcamaları ise hız kesmemiş, geçen yılın Ağustos ayına göre, yüzde 23 artmış. Harcamalar artarken, bütçenin gelir tarafı zamlarla ve bir defalık gelirlerle toparlanmaya çalışılıyor. Bu, sürdürülebilir bir durum değil. Kefen parasıyla ayakta duran bütçe olmaz. Derhal tedbir almak lazımdır.
BOŞ LAFI BIRAKIN
Ekonomi tel tel dökülüyor. Ama saray aspirinle, milletin kefen parasına el koyarak, TÜİK Başkanına verileri makyajlatarak, bir de gündem değiştirerek durumu idare etmeye çalışıyor. Boş lafları bırakacağız, bir an önce iktidar bu gözlerdeki çaresizliği görecek, milletin boşalan tenceresini, cüzdanını bir an önce doldurmaya başlayacak. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Varsa sorularınızı teker, teker ve kurum kimliklerinizle beraber alabilirim.
Soru- AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın bir açıklaması oldu geçtiğimiz günlerde. Halkımız bize Erdoğan’la olun diye oy verdi. Erdoğan’sız Bülent Turan Çanakkale’de bir hiçtir. Erdoğan’la yürürsek kıymetimiz var dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıklamayı?
Faik ÖZTRAK- Şaşkınlık içindeyim. Bunu söyleyen Meclis’te Grup Başkanvekili. Kuvvetler ayrılığı, şu bu falan bir sürü laflar söylemişlerdi. Şimdi çok açık, bu iş artık Osmanlı dönemindeki biat siyasetini geçti. Hitler dönemi siyasetini de geçti. Bugün gördüğümüz Putin’in dönemindeki siyaseti de geçti. Bu açıkçası Kuzey Kore siyasetinin aynısı. Yani Kuzey Kore’de yöneticilerin, milletvekillerinin Kuzey Kore’nin diktatörüne yaranmak için nasıl yapmadıkları kalmıyorsa, bu laflar Türkiye’de de işin o noktalara doğru gittiğini gösteriyor. Bunların hiçbiri doğru değildir. Bu laflar son derece tehlikeli laflardır. Ve açık söyleyeyim, akıllara durgunluk veren laflardır. Siz millet yoksa hiçsiniz. O veya bu kişi değil. Tek bir sorumluluğunuz var millete hesap vermek.
Soru- Efendim yine Sayın Turan’ın bir açıklaması var. Biz FETÖ’cü olan 15 – 20 milletvekilini partiden gönderdik diyor. O zaman bu milletvekilleri FETÖ’cüyse haklarında bir işlem yapılmış mı, yapılmamış mı, şu anda ne yapıyorlar bu milletvekilleri? Örneğin Hakan Şükür’le ilgili bir şey başlatılmıştı ama sizin bu konudaki değerlendirmeniz ne olur?
Faik ÖZTRAK- Açıkçası bu konuyla ilgili her gün biraz daha şaşkınlık içine giriyoruz. Yani bir, bu FETÖ’cü milletvekilleri hakkında ne işlem yaptınız? İkincisi Adalet ve Kalkınma Partisinde önseçim falan yok. O halde o milletvekillerini milletvekili olmak için atayanlara ne yaptınız? Onunla ilgili de bilgi yok. Yazıktır, günahtır. Bu memlekette cebinde dolarları olan, zengin olan FETÖ’cüler protokollerde geziyor. Milletvekiliysen eskiden hakkında hiçbir şey yapılmıyor. Ama mahkemelerde beraat etmiş, suçsuzluğunu kanıtlamış insanlar hala daha devlete geri dönemiyorlar.
Soru- Bir de Sayın Akşener’in bir çıkışı oldu, dün de konuşmuştuk efendim… Anahtar, maymuncuk meselesi. Önümüzdeki süreçte siyaset hareketli görünüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Akşener’in bu çıkışı bir rota değişikliği mi sizce? Bunun değerlendirmesini yaptınız mı parti kurullarında?
Faik ÖZTRAK- Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti’nin Genel Başkanı Sayın Akşener’in oluşturduğu Millet İttifakı geçtiğimiz mahalli idare seçimlerinde çok büyük bir başarı elde etmiş ve Türkiye’nin otoriter bir rejime doğru kayışını durdurmuşlardır. Dolayısıyla ciddi bir demokrasi mücadelesi verilmiştir. Onun dışında ben Sayın Genel Başkan hakkında hiçbir yorumda bulunma konusunda kendimi yetkili görmüyorum.
Soru- Efendim Ekrem İmamoğlu’nun bir tatil polemiği yaşanmıştı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’de afiş astırmıştı biz tatile çıkmadık çalıştık şeklinde. Bu mesajın Ekrem Bey’e yönelik olduğu ifade edilmişti ama her ikisi twitterdan karşılıklı açıklamalar yaptılar. Siz bu değerlendirmeleri neye yoruyorsunuz, niye böyle algılanmış olabilir?
Faik ÖZTRAK- Türkiye’de havuz medyasına dönüp baktığınız zaman öküzün altında buzağı arama konusunda son derece mahirler. Dolayısıyla her şeyden bir şey çıkarmaya çalışıyorlar. İşte yok tatildeydi, tatilde değildi, orada mıydı, burada mıydı? İki Belediye Başkanımızda, biri Büyükşehir Belediye Başkanımız, biri Ankara’nın en önemli ilçesi olan Çankaya’nın Belediye Başkanı. İhlas ile çalışıyorlar gerekenleri yapıyorlar.
Soru- Dünkü Parti Meclisi toplantısına damga vuran konulardan biri Aylin Nazlıaka’nın geri dönüşü oldu. Daha önce reddedilmişti, dün de 22’ye 29 oyla partiye geri dönüş yolu açıldı. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz? Tartışmalar olduğu söyleniyor.
Faik ÖZTRAK- Ben de o Parti Meclisi’nde vardım, herhangi bir tartışma hatırlamıyorum. Parti Meclisimiz gizli oyla takdirlerini ortaya koydu. Sayın Nazlıaka’da partiye geri döndü diğer yanlış hatırlamıyorsam 6 arkadaşımızla birlikte.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.