Genel Başkan Yardımcısı Torun’un açıklaması şöyle:
“Milletin aklıyla alay ediyor”
“Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerimizde 25 yıl, Türkiye’de 18 yıldır iktidar olan, kentlerimizi rant uğruna betona gömen siyasi zihniyet, kusurlarını örtmek için yine partimizi hedef alma gafletine düşmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, dün Kocaeli’de yaptığı konuşmayla, sadece sorumluluktan kaçmakla kalmamış, açıkça milletin aklıyla alay etmiştir. Erdoğan’ın İzmir depremi üzerinden partimizi hedef alarak, ‘İzmir’in kahir ekseriyetinde CHP belediyeleri yok mu? Bunların inşasıyla ilgili adımlara müsaade etmediniz mi? İzmir depremi CHP’nin enkaz altında kaldığı bir depremdir’ şeklindeki sözleri, ne yasal düzenlemelerle ne de vicdanla açıklanabilir.
“Kanunlardan haberi yok”
Kendi çıkardıkları kanunlardan bile haberdar olmayan Erdoğan öncelikle şunu bilmelidir: 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine yönelik çalışmalarda yetki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilmiştir. Belediyeler, İl Özel İdareleri ve Bakanlığın yetkilendirdiği kuruluşlar bu sürecin paydaşlarıdır. Kanuna göre, afet riski altında olduğu tespit edilen yapıların yıkılmasına karar verme yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndadır. Belediyeler ve İl Özel İdareleri ancak Bakanlığın talimatı üzerine yıkımları gerçekleştirilebilir. 3194 Sayılı İmar Kanunu ve bazı diğer kanunlarla belediyelere verilen yıkım yetkisinin ise afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi kapsamına girmemektedir. Bu kanunla Valiliklere ‘asayişi tehdit eden’ binalar, belediyelere de ‘acil yıkılması gereken’ yani oturulması mümkün olmayan yapıların yıkılması yetkisini vermiştir. İzmir depreminde zarar gören alanların imar planları da 1979-1983 yıllarında dönemin İmar ve İskân Bakanlığı tarafından hazırlanıp onaylanmıştır. Söz konusu binalara kat yükseltme izni de yine 1989 yılından önce verilmiştir.
“Anlaşılan hafızasını yitirdi”
Erdoğan konuşmasında, ‘dikey değil yatay mimariyi savunduklarını’ iddia etmiştir. Ancak aynı Erdoğan İstanbul’da 2017 yılında yaptığı konuşmada, şehirleşme politikalarıyla İstanbul’a nasıl ihanet ettiklerini itiraf etmiş, ‘Hala da ihanet ediyoruz. Bundan ben de sorumluyum’ demiştir. Anlaşılan Erdoğan, son yerel seçimlerde ihanet ettikleri İstanbul’u kaybetmeyi hala içine sindirememiş, maalesef siyasi hırslarına kurban giderek, hafızasını da yitirmiştir.
“Kanal sevdası peşinden koşan sizsiniz”
Artık ‘Dinozorların soyunu da CHP kuruttu’ dese şaşırmayacağımız Erdoğan, şunları bilmelidir: TOKİ marifetiyle tüm şehirlerimizi yüksek katlı binalara boğan sizsiniz. Yandaş müteahhitlerinize gökdelenler diktirerek, şehirlerimizin tarihi silüetini yok eden sizsiniz. İmar planlarını yap-boza çevirip, düşük katlı binalara, yüksek kat izni veren sizsiniz. İstanbul’u depreme hazırlamayıp, Kanal sevdası peşinde koşan, insanımızın canını tehdit eden sizsiniz. Zeytinburnu’ndaki 16/9 kuleleri için, ‘Tıraşlayın dedim yapmadılar, 5 yıldır konuşmuyorum’ demekten başka bir şey yapmayan da sizsiniz. Erdoğan’ın tüm bunları bir kenara bırakıp, ucuz söylemlerle partimizi suçlama telaşına girmesi, ancak samimiyetsizlikle açıklanabilir.
“İnsan canından büyük proje olamaz”
Milletimiz bilsin: ‘Benim en büyük projem İstanbul’u depreme hazırlamaktır’ diyen Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkanıdır. Tam yetkili olmadığı halde, bütçesi kısıtlı olduğu halde afet riski altındaki bölgeleri depreme hazırlamak için çabalayan da bizim belediye başkanlarımızdır. İktidarın tüm bu kutuplaştırma çabalarına rağmen biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, İstanbul başta olmak üzere kentlerimizin depreme hazırlanması için sorumluluktan kaçmadan, elimizden geleni yapmaya hazırız. Bu sağlamak için her fırsatta belediyelerimizi yok sayan iktidarla iş birliği yapmaya da hazırız. Çünkü bizim önceliğimiz, siyasi çıkar değil, milletimizin canıdır. Milletin canını korumaktan daha büyük bir proje de yoktur.”