Ülkenin OHAL bahanesiyle üretilen Kanun Hükmündeki Kararnamelerin altında ezildiğini adeta pestili çıkarıldığını ifade eden Kök, daha dün ülkenin 200 milyar dolarlık kaynağını, ne olduğu bilinmeyen, yargı ve denetimden muaf olarak kurup başına da dört tane AKP yanlısı yöneticiyi atadıkları fona ülkenin geleceği teslim edip bu günde ülkede barış isteyen akademisyen ve bilim insanları tasfiye edilmesi kabul edilemez.
Kök, Hükümet devletin gücünü kullanarak kişilerin haklarını koruyacağı yerde devlet gücüyle insanların ülkenin geleceğini yıkıyor. Getirmek istedikleri tek adam diktatörlüğüne karşı çıkan kim varsa devletin gücü kullanılarak etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor.
Yüzlerce gazeteci hapis. Sivil Toplum Kuruluşları, iş dünyası, üniversiteleri, meslek örgütleri, sendikaların üzerinde büyük bir baskı var. Ülke korku imparatorluğuna dönmüş durumda. Bu gün yaşananlar 12 Eylül faşizminin fotokopisidir. Bilimden korkan, ortak akıldan korkan zihniyet 12 döneminde de aynı uygulamayı yapmış, gerçekleştirmek istedikleri “yeşil kuşak” projesinin altyapısı için ülkenin bilim adamlarını adeta doğramıştı.
12 Eylül Darbesinden sonra 1983 yılında, 1971 yılında çıkarılan 1402 sayılı yasanın ikinci maddesi sıkıyönetim komutanlığınca değiştirilerek, akademik personelden devlet memuruna kadar kamuda çalışan birçok kişinin görevine son verildiğini, 6 Kasım 1981'de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile kurulan YÖK tarafından sol görüşlü olduğu için 20.000 den fazla bilim adamı işlerinden atıldığını belirten Devrim Kök, çıkarılan yasaya göre artık bir daha hiçbir biçimde devlet memuru olamayacak olan bu hocaların dinci milliyetçi çizgide yeni yöneticiler atandı. Alanlarında başarılı oldukları gerekçesiyle aralarında ünlü sanatçıların da bulunduğu pek çok kişi tepeden inme profesör bile yapıldı. Bu gün eğitim sisteminin bu denli bozulmasının deforme olmasının, başarısız olmasının tek nedeni budur dedi.
Bu gün üzerinde sadece üniforması eksik olan, bilimden korkan, araba, uçak, tren maketleriyle milli sanayi kuran, Hayvanat bahçesi Müdüründen TÜBİTAK üyesi seçen, sanatın içine tüküren, sinema filmlerini, tiyatroyu istemeyen ama led lambalı ekmek sepeti için TÜBİTAK büyük ödülünü veren zihniyet, kendileri gibi düşünmeyen bilim adamlarını tasfiye ediyor.
Kök, yaşananlar tam bir faşizm tam bir diktatörlüktür. Önce yargıyı tasfiye ettiler, eğitimi, bilimi tasfiye edip, ülkeyi Ortadoğu bataklığına soktular şimdi de ekonomiyi kurdukları şirket eliyle tasfiye edecekler. Bir taraftan ülkenin tasfiyesi koşar adımlarla gerçekleştirilmeye çalışırken diğer taraftan da getirecekleri yeni Anayasa ile de halkı tasfiye edecekler. Türkiye geleceğini kaybediyor. Tehlike çanları hepimiz için çalmakta.