CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulu’nun 23 Nisan gündemli özel toplantısında yaptığı konuşmada AKP iktidarına egemenlik kavramı üzerinden yüklendi.
Günümüzde egemenlik kavramını çarpıtarak bir dikta rejimi kurmaya kalkışanların öncelikle Atatürk’ün 7 Şubat 1923 tarihli Balıkesir konuşmasını iyi öğrenmeleri gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir” tespitini paylaştı. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Sayın Başkan, Değerli milletvekilleri, Değerli yurttaşlarım ve sevgili çocuklar, Cumhuriyet Halk Partisi adına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor ve bu büyük günün ülkemiz için aydınlık ve huzurlu günlerin müjdecisi olmasını diliyorum. 96 yıl önce Ankara'da, ulusun kayıtsız şartsız egemenliğini ilan ederek Büyük Millet Meclisini açan, Kurtuluş Savaşının ve cumhuriyetimizin Büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve yol arkadaşlarını, Yüce Meclisimizin aramızdan ayrılan üyelerini ve tüm şehitlerimizi rahmetle, şükranla ve saygıyla anıyorum.
Sayın Milletvekilleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi dünyanın en eski 10 parlamentosundan biridir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşımızı zafere ulaştırması nedeniyle “Gazi Meclis” unvanını taşıyan ve bu özelliğiyle de dünyanın “Gazi” unvanına sahip tek parlamentosudur. Ve Cumhuriyetimiz bütün dünyaya bir bayram hediye edecek kadar ufku geniş, ulusal egemenliği baş tacı yapacak kadar halkına güvenen ve saygı duyulan devrimci kadroların ve ruhun eseridir. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, “Misakı Milli sınırları içinde, çağdaş anlamda ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamak, uluslararası anlamda da “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkeleri çerçevesinde kurulmuştur. Bundan amaç, maceradan uzak duran, herkesin mutluluğu için çalışmayı amaç edinmiş, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” oluşturmaktır.
Sayın Milletvekilleri,
Bu bayrama Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı diyoruz… Bu bağlamda; Cumhuriyeti kuran devrimci kadroların ulusal egemenlik kavramıyla neyi ifade ettiklerini iyi anlamak gerekiyor. Günümüzde bu kavramı çarpıtarak bir dikta rejimi kurmaya kalkışanların, öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’de yaptığı konuşmayı iyi öğrenmeleri gerekiyor… Şöyle der Mustafa Kemal… “Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir.”
Bir halkın var olma mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce Meclisin fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür üyeleri bugün de zorlu bir mücadele içine girmişlerdir. Bu zorlu mücadelenin halkın egemenliğini yansıtan gerçek bir demokrasi ve özgürlüklerle taçlanacağından eminim.
Değerli milletvekilleri,
Ulusal egemenlik; çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesidir. Çoğunluğun güçlü, güçlünün de haklı olduğu; yurttaşların baskı, korku, yasaklar, kin, yoksulluk ve istikrarsızlık tehditleriyle yönlendirildikleri bir sistem çoğulcu değildir. “Sandıktan çıktım ne istersem yaparım” anlayışı, Ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmaz. Çünkü ulusal egemenlik, sandıktan çıkan oy sayısına bağlı bir kavram değildir. Egemenlik, en son ferdine kadar bütün ulusundur; kayıtsız şartsız milletindir. Hiçbir güç, kaynağını nereden aldığını iddia ederse etsin, milletin üzerinde vesayet kuramaz; kurmaya çalıştığı vesayetin kaynağı olarak da bizzat milletin kendisini gösteremez. Böyle bir yönetim tarzına, demokrasi ve cumhuriyet kelimeleri de yakışmamaktadır. Demokrasi, özgür yurttaşların, özgür medyanın, bağımsız yargının olduğu ve iktidarların, egemenliğin kaynağı olan halka her gün hesap verdikleri bir rejimin adıdır. Kayıtsız şartsız, millete ait olan egemenlik, milletin iradesini gasp etmek ve toplumun belirli unsurlarını dışlamak için bir silah gibi kullanılamaz.
Değerli milletvekilleri
Üstünlerin hukukunun egemen olduğu bir yerde, milletin egemenliği yoktur. Halkımız ulusal egemenliği yasama, yürütme ve yargı organları aracılığıyla kullanır. Yürütme organına ‘bu yetkiyi tek başına kullan’ demez!
Değerli Milletvekilleri,
Tarafsız ve bağımsız yargının olmadığı; yasama organının etkisizleştirildiği bir düzeni sürdürmek, ulusal egemenliğin kaynağı olan milletimizi hiçe saymak demektir. Toplumu ve sözde hasımlarını sindirmek için özel mahkemeler oluşturanlar, gazetecilerin, akademisyenlerin, aydınların tutuklanmalarını isteyenler, tahliyelerine tepki gösterenler, kararlarını beğenmedikleri zaman Anayasa Mahkemesine bile meydan okuyanlar, hukuku dinamitleyerek yolsuzluk soruşturmalarından kaçanlar ya da dokunulmazlık ve sorumsuzluk zırhının arkasına saklananlar, sadece Anayasa’yı değil ulusal egemenliği de çiğnemektedirler.
Değerli milletvekilleri,
23 Nisan aynı zamanda, dünya çocuklarına armağan edilmiş ilk ve tek bayramdır. Özgürlüğe, eşitliğe ve bilime bağlı olan toplumlar Mustafa Kemal’in işaret ettiği gibi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirebilirler. Çocuklarımızın ufkunu kin ve nefretle değil sevgi ve dürüstlükle çizdiğimiz takdirde ülkemiz kalkınır ve ilerler. Biz çocuklarımızı bilime dayalı; sevgiyle dolu-nefretten uzak; yüzünü geleceğe dönmüş-korkulardan uzak bir eğitim sistemiyle yetiştirmek istiyoruz.
Biz çocuklarımızı küreselleşen dünyayla uyumlu, haberleşme ve iletişim olanaklarını etkin bir şekilde kullanan ve yaşadıkları dünyayı sorgulayan bireyler olarak yetiştirmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki özgür ve eşit bir gelecek, özgürce yetişen nesillerle mümkündür. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün “Kimsesizlerin Kimsesi” olarak tanımladığı cumhuriyetimizin en önemli özelliklerinden biri olarak “sosyal devlet” yaklaşımının hızla terk edilmesinin en büyük acısını sancısını da maalesef çocuklar çekiyor.
Yardıma muhtaç çocuk sayısı yüz bini geçti. Türkiye’de 2015 yılı itibariyle TÜİK verilerine göre 31 bin 337 çocuk gelin var. Sadece 2014 yılında bir nedenle güvenlik birimlerine gelmiş ya da getirilmiş çocuk sayısı 290 bin 414. Çocuklar suça sürükleniyor. Son 5 yılda çocuk hükümlü sayısı 5 kat arttı. Uluslararası Uyuşturucu Raporlarına göre uyuşturucu kullanma yaşı 10’a kadar düştü. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuğa karşı işlenen suçlar hızla artıyor. Türkiye çocuklar arasında fırsat eşitliği sıralamasında maalesef son sıralarda bulunuyor. Bugün Türkiye’de yaklaşık 1 milyon çocuk işçi var. Bu çocukların yarısı hem çalışıyor hem okuyor. Çalışan çocukların yüzde 34’ü aşırı çalıştırılıyor, üçte birine işyerinde yemek verilmiyor. Sadece 2015 yılında 63 çocuk işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Anayasamızın 41’inci maddesine göre her çocuk “Korunma ve bakımdan yararlanma hakkına sahiptir.” Ve devlet her tür istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri almakla görevlidir… Bu görev devlet dışındaki başka kurum ve kuruluşlara dernek ve vakıflara devredilemez…
Değerli milletvekilleri,
Sözlerime son verirken, bu yıl, grubumla birlikte ülkemizin dört bir yanından gelen çocuklarımıza ev sahipliği yapacak olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, bu güzel ülkenin çocuklarına adanmış bir devlet kurdular. Biz de bu bayrağın taşıyıcıları olarak çocuklarımızla birlikte 23 Nisan’ı Gazi Meclisimizin çatısı altında kutlayacağımızı, övünçle kutlayacağımızı belirtmek istiyorum.
Sayın Milletvekilleri
Bu duygularla bir kez daha bütün çocuklarımızın ve milletimizin Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramını kutluyor, Büyük Önder Atatürk başta olmak üzere, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışına yetişen 115 mebusu ve sonrasında çalışmalara katılan diğer mebuslarımızı rahmetle, saygıyla anıyor. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.”
Son Güncelleme: 04.05.2016 15:26