Dudu’nun konuya ilişkin açıklamasının tam metni şöyle:
Suriye’nin İdlib şehrinde Han Şeyhun’da “kimyasal” olduğu belirtilen saldırı sonucu maalesef ilk belirlemelere göre 20’si çocuk 100’e yakın kişi yaşamını yitirmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü, yaptıkları incelemede sinir gazı kullanıldığını gösteren bulgular olduğunu açıklamıştır.
Rusya Savunma Bakanlığı’nca yapılan açıklamada Han Şeyhun kasabasındaki bir cephaneliğin hedef alındığı, cephanelikte bomba ve mayın yapımında kullanılan zehirli gazların bulunduğu iddia edilmiştir.
Muhalif gruplara yakın Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, saldırıda Sarin gazının (sinir gazı) kullanıldığını ve saldırıyı Suriye ordusu ya da Rus hava kuvvetlerinin düzenlediğini öne sürmüştür.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kimyasal silah kullanımı iddialarını görüşmek üzere bugün olağanüstü gündemle toplanıyor.
Hatay Valisi’nden aldığım bilgiye göre; bu saldırı sonrasında Hatay’daki hastanelere yaralı halde 58 Suriyeli getirilmiştir. Valilik, 58 yaralıdan bazılarının ateşli silahla yaralandığını belirtirken, kimilerinin de kimyasal silah sonucu yaralandığı şüphesini taşıdıklarını bildirmiştir. Bu çerçevede Türkiye’de Hatay’daki laboratuvarlarda tahliller yapılmakta, saldırının kimyasal niteliği netleştirilmeye çalışılmaktadır.
BM Güvenlik Konseyi’nde yapılacak toplantının ardından saldırıya ilişkin karanlık noktaların giderilmesi ve saldırının kimin tarafından gerçekleştirildiğinin açığa çıkarılması gerekmektedir.
Kimin tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bu alçakça saldırı, büyük bir insanlık suçudur. 21. yüzyıl, insanlığın ve en temel hak olan yaşama hakkının ayaklar altına alındığı bir dönem olarak hatırlanacaktır. Dünya genelinde etnik, mezhepsel ve dinsel ayrışmanın yükseldiği bu dönemde; özellikle Ortadoğu’da kaşınan iç hassasiyetler sonucu pompalanan savaş sona ermeden dünyaya barışın gelmeyeceği açıktır.
Türkiye’nin güvenliğini de doğrudan ilgilendiren Suriye’deki akan kanın bir an önce durdurulması ve ülkeye barışın gelmesi dünyanın çözmesi gereken en öncelikli sorundur. Bölgedeki tüm kimyasal silahların imha edilmesi ve savaş suçu işleyenlerin en ağır şekilde yargılanması gerekmektedir. Dünyada büyük bir kıyımın yaşandığı süreçte uluslararası toplumun da üstlendiği misyonun gereğini yapamaması düşündürücüdür.
Türkiye dış politikası Cumhuriyet dönemi ayarlarına dönerek ve mezhep siyasetini bir kenara bırakarak, Suriye’de kalıcı barışın sağlanması için gereken tüm koşulları zorlamalıdır. Bu, Türkiye’nin bekası için de elzemdir.