CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, bütçe açığında yaşanan artışa dikkat çekerek, “Nisanda bütçe açığındaki artış, geçen yıla göre yaklaşık yüzde 200. İktidarın TBMM’den ek borçlanma yetkisi ve ek bütçe talep etmesi zorunlu görünüyor” dedi. "İktidarın yeni ekonomi modeli (YEM) her alanda tel tel dökülüyor” diyen Toprak, Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine yönelik itirazına ilişkin, “İktidar, ilk aşamasını geçen hafta bloke ettiği süreçte, Beyaz Saray’dan, Biden’dan gelecek bir randevuyla ikna olup geri adım atarsa sürpriz olmaz” değerlendirmesini yaptı.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayımladı. Toprak, AKP iktidarının bu yıl ek bütçe talep etmek zorunda kalacağını savunarak, “Nisanda bütçe açığındaki artış, geçen yıla göre yaklaşık yüzde 200. İktidarın TBMM’den ek borçlanma yetkisi ve ek bütçe talep etmesi zorunlu görünüyor. Kur Korumalı Mevduat (KKM) icadına bütçeden halkın vergileriyle yapılan kur farkı-faiz ödemesi, nisandaki 4,5 milyarla birlikte iki ayda 16 milyar lirayı aştı. Bütçedeki 240 milyarlık faiz ödeneğinin yarısı dört ayda harcandı. Kalan sekiz ayda ödenecek faizin 500-600 milyar TL olması kaçınılmaz olacaktır” değerlendirmesini yaptı.
“Tüm ülke için harcanması gereken milyarlarca lira bir avuç KKM hesabı sahibine akıtılacak” diye uyarıda bulunan Toprak, ocak-nisan dönemindeki 19 milyar 358 milyon TL’lik bütçe açığına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Bundan sonraki aylarda artık bütçe fazlası imkânı görünmediği gibi bütçe açığındaki artışın katlanarak hızlandığı bir döneme giriliyor. Oluşan bütçe açığının, enflasyonu yükseltecek önemli etkenlerden birisi olacağı açık. Nisan ayında bütçe gelirleri 164 milyar 114 milyon TL, giderler ise 214 milyar 281 milyon TL oldu. Nisan ayında başta rutinleşen akaryakıt zamları olmak üzere gıda maddelerinde yapılan KDV indirimine rağmen fiyatların çok daha hızlı artması, tüm ürünlerin zamlanması, bütçe gelirlerini beklentilerin üzerinde artırdı.
“FAİZ DIŞI GİDERİN YÜZED 45,1’İNE 4 AYDA ULAŞILDI”
Harcamalardaki hızlanış, ocak-nisan döneminde daha belirgin hale geldi. Faiz dışı giderlerde ocak-nisan dönemi harcaması, 2022 bütçesinde yılın tamamı için öngörülen 1 trilyon 750 milyar liralık ödeneğin yüzde 45,1’ine ulaşarak 785 milyar 996 milyon lira oldu. Dolayısıyla kalan sekiz ayda yapılacak harcamalar için bütçede kalan ödenek, yıllık toplam tutarın sadece yüzde 54,9’u.
“FAİZ GİDERİ 104 MİLYAR LİRAYA ULAŞTI”
Nisan ayında bütçe giderleri içerisinde 19 milyar 135 milyon TL’ye ulaşan faiz giderlerinin tutarı, en dikkat çeken kalemlerden birisi. Ocak-nisan döneminde dört ayda toplamı 104 milyar liraya ulaşan faiz ödemeleri, 2022 bütçesinde yılın tamamı için ayrılan 240 milyarlık faiz gideri tutarının yarısına yaklaştı. Hazine’nin KKM ödemelerini de faiz giderlerine ilave etmek gerekiyor. Bu durumda nisandaki aylık faiz gideri 23 milyar 690 milyona, dört aylık faiz ödeme toplamı 120 milyar 256 milyon TL’ye yükseliyor.
“FAİZ ÖDEMELERİ BÜTÇEDEKİ TUTARIN İKİ KATINA ÇIKACAK”
Hazine’nin haftalık borçlanma ihalelerinde ortalama faizin yüzde 22-23 düzeyine ulaşması, döviz borçlanmalarında artan ülke risk primi nedeniyle çift haneli dolar faiziyle borçlanma ihtimalinin artması, iktidarın faiz indirimi ısrarına ve inadına karşılık dört ayda 104 milyara varan faiz ödemelerinin bütçedeki tutarın iki katına çıkacağını, 400 milyara tırmanacağını işaret ediyor. Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve kamu bankalarına yapılan ödemelerle ciddi artış gösteren cari transferler kaleminde, sadece nisan ayında yıllık ödeneğin yüzde 14,4’ü bir ayda harcanarak 94,8 milyar TL aktarıldı.
“KİT’LERE BORÇ VERİLİYOR”
Yükselen enflasyonla varlıkları ve kaynakları hızla eriyen KİT’lere yönelik borç verme kalemindeki nisan ayında gerçekleşen yüzde 579,7 oranında artışta TCDD, sübvansiyonlu elektrik satışı nedeniyle EÜAŞ ve yine sübvansiyonlu doğal gaz satışı nedeniyle BOTAŞ’a verilen borçlar en yüksek tutarları oluşturdu. Nisan ayında TCDD’ye 1,3, EÜAŞ’a 1,9, BOTAŞ’a 5,7 milyar TL borç verildi.
Yıl başından bu yana bütçe ve Hazine’den sadece BOTAŞ’a verilen borç tutarı 58,2 milyar TL’ye ulaştı. Bu rakamlar, daha yılın dördüncü ayın sonunda bütçenin iflas işaretleri verdiğini, iktidarın Hazine için TBMM’den ek borçlanma yetkisi talep etme yanında, ek bütçe yasası çıkartmak zorunda kalacağını gösteriyor.
“BU BÜTÇE İLE YIL SONUNU GETİRMESİ ZOR GÖRÜNÜYOR”
Nisan ayı rakamları, temmuzda büyük olasılıkla üç haneye ulaşacak enflasyon, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zorunlu yasal artış ve şimdiden yüzde 40’a yaklaşan enflasyon farkının ücret ve maaşlara yansıtılmasıyla bütçedeki personel giderleri ve SGK transferi ödeneklerinin tükeneceğini gösteriyor. İktidarın bu bütçeyle yıl sonunu getirmesi oldukça zor görünüyor.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı düşük faizli konut projesinin beklenen ilgiyi görmediğini belirten Toprak, konut piyasasında en fazla alımı yine yabancıların yaptığını kaydederek, “Rusya-Ukrayna savaşı, bu kez ülkemizde konut alan yabancıların sıralamasını değiştirdi. Irak ve İranlıların yerini, ilk sırada Ruslar aldı. Rus ve Ukrayna vatandaşlarının Türkiye’deki konut alımlarında, nisanda yüzde 180’in üzerine artış yaşandı” dedi.
“İRANLILAR YİNE İLK SIRALARDA”
Toprak, konut satışlarına ilişkin şu detayları paylaştı:
“Ukrayna-Rusya savaşı sonrası Türkiye'deki konut yatırımını artıran Ruslar, nisanda bin 152 adetle ilk sırayı alırken bugüne kadar Rus vatandaşlarının Türkiye’de bir ayda aldığı konut sayısında da yüzde 186,6 artışla bir başka rekor kırıldı. Nisan ayında Rusya’yı, ilk sıraların değişmeyenlerinden İran vatandaşları 905 adetle, Iraklılar 714 adetle ve Kazakistan vatandaşları 311 adetle izledi. Almanya, Afganistan, Ukrayna ve Yemen vatandaşları da en çok konut satın alanlar arasında ilk 10 içinde yer aldı.
Nisanda Ukraynalılara yapılan konut satışı da sayısal olmasa da oransal olarak bir ayda yüzde 185,9 artışla bir önceki aya göre 92 adetten 263 adete çıktı.
“RUSLAR VE UKRAYNALILARIN TÜRKİYE TERCİHLERİNİN HIZLANMASI BEKLENEBİLİR”
Savaşan iki ülke vatandaşlarının Türkiye’deki konut yatırımlarının, nisan ayında yabancılara yapılan konut satışlarındaki yüzde 58,1 oranındaki ortalamanın üç katını aşması dikkat çeken bir başka gelişme. Savaş uzadıkça Rusların ve Ukraynalıların ‘barış içinde birlikte yaşayabilecekleri ülke’ olarak Türkiye tercihlerinin daha da hızlanması, birikimlerini kendilerine ülkemizde bir gelecek inşa etmek üzere ilk etapta konut alımına yönlendirmeleri beklenebilir."
“İKTİDARIN YEM’İ TEL TEL DÖKÜLÜYOR”
"İktidarın yeni ekonomi modeli (YEM) her alanda tel tel dökülüyor” diyen Toprak, Mart 2022’de ödemeler dengesinde bir ayda 5,5 milyar dolar daha cari açık verildiğini kaydederek, “Yıl sonu için 18,6 milyar dolar olarak hedeflenen cari açık tutarına üç ayda yaklaşıldı. Yıllık bazda cari açık 24 milyar doları aştı. İhracatçının, turizmcinin dövizine el koyarak sorunun çözülmesi giderek güçleşiyor. Bu tablo, döviz kurlarında yükselişin ve TL’deki değer kaybının hızlanacağını gösteriyor” uyarısında bulundu.
Toprak cari açığın büyümesinin yurttaşlara etkisini ise “Bu ise cari açığın milli gelire oranının yüzde 5,5-6 düzeyine ulaşması, büyümenin gerilemesi, yoksullaşmanın daha da artması anlamına geliyor” diye açıkladı. Toprak, “İktidarın kambiyo rejiminde daha fazla sıkılaştırmaya gitmesi, serbest döviz piyasalarına müdahaleyi ve kısıtlamaları genişletmesi beklenmeli. Yeni swap anlaşmaları yapabilmek için yabancı ülke merkez bankalarına Cumhurbaşkanı kararnamesiyle her türlü güvence ve garantinin verildiği göz önünde tutulduğunda iktidarın çaresizliği ve ne yapacağını bilmezliği iyice somutlaşıyor” dedi.
Toprak’ın raporundan satır başları şöyle:
“GENÇLERİ 2053 VİZYONU İLE ALDATMA PEŞİNDE: 20 yıllık iktidarı boyunca milyonlarca gencin umutlarını tüketerek gelecek kaygısı taşımalarına zemin hazırlayan AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs’ta Saray’a topladığı gençlerin hayallerini yıkan kendisi değilmiş gibi ‘hayallerinizden vazgeçmeyin’ diyor. Geleceklerini beş müteahhidin garanti alacaklarına ipotek ettikleri gençlerimizi 2053 vizyonu yalanıyla aldatma ve avutma peşinde.
Gençlerin yüzde 70’e varan kısmını geleceğini yurt dışında arama noktasına getiren AK Parti iktidarları ve 20 yıldır ülkeyi tek başına yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 yıl sonrasını, 2053 vizyonunu gençlere ‘umut-hayal’ diye pazarlıyor. Türkiye’nin dört bir yanındaki gençler, artık aldanmadıklarını, yalanlara kanmadıklarını göstermek, hayallerindeki aydınlık Türkiye’yi gerçekten kurmak ve umutlarının kapısını açmak için oylarıyla sandıkları patlatacakları günleri sayıyor.
KRİZ ORTAMINDA 2 MİLYAR LİRAYI YIKIMA HARCIYOR: Cumhuriyet dönemi kamu kurumlarının İstanbul’a taşınması planları hızlandırılırken Atatürk Havalimanı yıkımının öne çekilerek davet usulü ihaleyle alelacele dozerlerin yıkıma gönderilmesi kötü bir zihniyetin ürünü. Ülkenin yatırıma, yeni iş alanlarına en çok ihtiyaç duyduğu, bütçe kaynaklarının tüketildiği, yatırım için para bulunamayan bir ekonomik kriz ortamında 2 milyar TL’den fazla kaynak yıkıma harcanıyorsa başka soruya, izaha gerek yoktur.
Rant düşkünü iktidar dozerleri yığsa da 132 bin değil 1 milyon fidan dikse de orası milletin gönlünde ve beyninde Atatürk Havalimanı’dır. Bu milletin sırtından milyarlar ödeyerek inşa ettireceğiniz o bahçe, Atatürk Bahçesi’dir. İktidara geldiğimizde İGA-İstanbul Havaalanı’nın adı yine İstanbul Atatürk Havaalanı olacaktır.
İHRAÇ ÜRÜNLER BEDAVA DURUMA GELDİ: İhraç ürünlerimiz neredeyse bedava duruma gelirken geçen yılın mart ayında 91 olan dış ticaret haddi, bu yıl 75 puana indi. İhracat birim değer endeksi ocak-mart döneminde yüzde 9,4 artarken ithalat birim değer endeksi yüzde 37,1 artış gösterdi. Bunun anlamı; Türkiye, dört birim ihracattan kazandığıyla sadece bir birim mal ithal edebiliyor.
Ekonominin geneline yayılma eğilimindeki kanamanın artarak devam ettiği, ‘değersiz TL-yükselen kur’ ile ucuzlayan ihraç mallarımızı üretebilmek, ihracatı sürdürebilmek için ithal ettiğimiz ara malı, ham madde, makine-teçhizat üzerinden yurt dışına daha yüksek tutarda döviz transfer etmek zorundayız. Daha az mal için daha fazla döviz transferi, ülke ekonomisin kan kaybının artmasına, büyümenin gerilemesine, milli gelirin düşmesine, yoksulluğun artmasına zemin hazırlıyor.
YÜZDE 5’LİK KESİM ZENGİLEŞİYOR: TÜİK’in 2021 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, iktidarın paralı otoyol, köprü, tünel, havaalanlarına aktardığı milyar dolarları toplumun yüzde 90’ının gelir ve refah artışına hiçbir katkı sağlamadığını, yüzde 5’lik nüfus dilimleri itibarıyla çok küçük bir kesim zenginleşerek ülke gelirine el koyarken en geniş kesimlerin yoksullaştığını gösterdi. 2022 verileri açıklandığında, asıl vahim tabloyu ve iktidarın ülkeyi Afrika ülkeleri düzeyine gerilettiğini göreceğiz.
Ayrıca bir başka açıdan bakıldığında nüfusun yüzde 90’ının toplam gelirden aldığı payın yüzde 68,5 olması, kalan yüzde 10’un payının ise yüzde 31,5 oranında gerçekleşmesi, ülke nüfusunun yüzde 90’ının toplam gelirin üçte ikisini paylaşmak zorunda kaldığını, kalan yüzde 10’un ise gelirin üçte birine sahip olduğunu gösteriyor.
BAKAN NEBATİ ELİ BOŞ DÖNDÜ: İktidar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’dan sonra Mısır’a da 9 yıl aradan sonra ilk kez bakan düzeyindeki ziyarette Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’yi Kahire’ye göndererek bu ülkeden ve İslam Kalkınma Bankası’ndan kaynak sağlama umudunu ortaya koydu. Şu ana kadar iki kez Londra’ya, bir kez Paris’e ve son olarak da ABD’de IMF’ye gönderilen Bakan Nebati, her seferinde eli boş döndü. Dış kaynak gelmediği gibi mevcut olanlar da gitmeye hız verdi.
Bakan Nebati’nin gerçekleştireceği ziyaretle tüm sorunların çözülmesini beklemek güç. Kaldı ki Bakan Nebati, göreve geldiğinden bu yana Londra’daki banka-finans yöneticileriyle, Paris’te Avrupalı yatırımcılarla bir araya geldi. ABD’de New York temaslarıyla küresel finans kurumları ve IMF ile görüşmeler yaptı. Bu temasların hiç birisinden somut bir sonuç, yeni yatırım sermayesi girişi, doğrudan yatırım ya da kredi olanağı çıkmadı. İngiltere ve ABD merkez bankalarıyla üç yılı aşkın süreden bu yana swap anlaşması yapabilmek için yürütülen temaslardan da bir şey elde edilemedi.
İÇ POLİTİKADA KULLANIŞLI DIŞ POLİTİKA: İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışmasında iktidarın sergilediği tavır, ‘iç politikada kullanışlı yeni bir dış politika krizi yaratma’ planını işaret ediyor. İktidar, ilk aşamasını geçen hafta bloke ettiği süreçte, Beyaz Saray’dan, Biden’dan gelecek bir randevuyla ikna olup geri adım atarsa sürpriz olmaz. Ukrayna’nın NATO üyeliğini güvenlik tehdidi sayıp savaş başlatan Rusya, şimdi bin 300 km. sınırı olan Finlandiya’nın NATO üyeliğiyle ve kuzeyden kuşatılma olasılığıyla karşı karşıya.
Şayet ‘Güvenlik Garantisi Anlaşması’ formülü devreye konulursa iktidarın veto tehdidi ve bunun üzerinden ABD, AB, NATO’yla yürüteceği müzakerelerden kazanımlar elde etme planı da boşa çıkarılabilir ve ülkemiz adına ağır bir diplomatik hezimet olur. Ne yazık ki iktidar, en baştan tüm seçeneklerini masaya koyarak, kendisi ve Türkiye açısından manevra alanlarını tümüyle kaybetme ya da geri adım atma dışında bir seçenek bırakmadı. Diplomasi satrancında olası tüm hamlelerini peşinen yaparak savunmasız konuma geldi. ABD ve NATO, İsveç ve özellikle Finlandiya’nın üyeliği üzerine kurguladığı planın hayata geçirilmesi için ısrarlı olacaktır.
ABD’NİN SAĞLADIĞI EN BÜYÜK PARASAL DESTEK: ABD, Ukrayna savaşını tahrik edip süreci uzatarak planladığı yeni dünya ve Avrupa güvenlik düzeninin altyapısını kurguluyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın 33 milyar dolar olarak açıkladığı ABD Kongresi’nde ise 40 milyar dolara çıkartılarak kabul edilen Ukrayna’ya yardım paketi, ABD’nin bugüne kadar bir ülkeye tek seferde sağladığı en büyük parasal destek.
Süreç geriye dönük analiz edildiğinde, Ukrayna’nın sahaya sürülmesinin perde gerisindeki asıl amacın, yıllardır NATO dışında kalmayı, 2. Dünya Savaşı sonrası, soğuk savaş dönemi de dahil bugüne kadar Rusya ile uzun kara sınırlarına rağmen barış içinde yaşamayı ilke edinen iki stratejik önemdeki İskandinav ülkesinin NATO ittifakına katılmasını sağlamak, Rusya’yı kuzeyden tümüyle kuşatmak olduğu söylenebilir.
YUNANİSTAN, TÜRKİYE ALEYHİNE GİRİŞİMLERİNİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDİYOR: Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis, ikinci kez Beyaz Saray’a davet edilirken ABD Kongresi’nde Türkiye’yi hedef alan konuşmasının ayakta alkışlanması, Yunanistan’ın Türkiye aleyhine girişimlerini her zaman olduğu gibi sürdürmeye devam edeceğini ve yeni gerginlikler yaratma peşinde olduğunu gösteriyor.
Yunanistan Başbakanı’nın Türkiye’ye yönelik ağır sözlerinin ve suçlamalarının alkışlarla karşılanması, normalleşme sürecinin Yunanistan tarafından pervasızca baltalanmasıdır. Yunanistan’ı bu konuda cesaretlendiren, ABD ve AB’dir. Önümüzdeki süreçte Yunanistan’ın yeni gerilim yaratma çabalarını yürürlüğe koyması, Ege ve Doğu Akdeniz’de yeni tahriklere girişmesi beklenmelidir. Bugünden böylesi bir durumda Türkiye’nin yalnız bırakılacağını, ABD-AB’nin Yunanistan’ın yanında yer alarak Türkiye üzerinde yeni baskılara girişeceğini öngörmekteyim.”