Davutoğlu: "Yoksullukla mücadele iddiasıyla işbaşına gelenler, bugün halkı ekmek kuyruklarında ağlar hale getirdi"

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Yoksullukla mücadele iddiasıyla işbaşına gelenler, bugün onurlu halkı kara kışta, ekmek kuyruklarında ağlar hale getirmiştir. 'Hakkımı helal etmiyorum' diye ağlayan yaşlı amcanın ahı iktidar sahiplerini titretmelidir. Nereden bakarsanız bakın, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Hiçbir dış mihrak, bu zararı veremezdi. Hiçbir dış mihrak, böylesi mandacı bir ekonomik düzen kuramazdı" dedi.

19 Aralık 2021 Pazar 17:48
Davutoğlu: "Yoksullukla mücadele iddiasıyla işbaşına gelenler, bugün halkı ekmek kuyruklarında ağlar hale getirdi"

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Yoksullukla mücadele iddiasıyla işbaşına gelenler, bugün onurlu halkı kara kışta, ekmek kuyruklarında ağlar hale getirmiştir. 'Hakkımı helal etmiyorum' diye ağlayan yaşlı amcanın ahı iktidar sahiplerini titretmelidir. Nereden bakarsanız bakın, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Hiçbir dış mihrak, bu zararı veremezdi. Hiçbir dış mihrak, böylesi mandacı bir ekonomik düzen kuramazdı" dedi.

Ahmet Davutoğlu, İstanbul'da partisinin ikinci kuruluş yıldönümü etkinliğinde konuştu. Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Davutoğlu, "Asgari ücret 2016 başında 450 dolar iken yeni ilan edilen 4 bin 250 TL ile bile 250 dolara gerilemiştir. Bu iktidar, ülkeyi 1970’lerden itibaren 30 yıl boyunca ülkeye büyük zararlar veren 'kalıcı yüksek enflasyon' dönemine tekrar sokmuştur. Hiçbir dış mihrak, böylesi mandacı bir ekonomik düzen kuramazdı" diye konuştu.

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

DÜŞÜN ARTIK BU MİLLETİN YAKASINDAN: “Bugün iktidar, kendisinin cehaleti ve ehil olmayan kadroları üzerinden oluşturduğu ekonomik krizi bir taraftan dış mihraklara bağlayarak örtmeye çalışmakta, diğer taraftan krizin varlığının bile tartışılamayacağı OHAL ilanının altyapısını hazırlamaya çaba sarf etmektedir. İşte buradan, başta Sayın Erdoğan olmak üzere iktidar sahiplerine sesleniyorum: Devleti yöneten sizsiniz. Bugün, tek bir sent, tek bir kuruş bir yerden bir yere havale edilse tespit edilebilen küresel bir ekonomik sistem var. MASAK, BDDK, SPK ve ekonomik istihbarat birimleri elinizde. Eğer birileri böylesi bir operasyon yapıyor da siz faili tespit edip ilan edemiyor ve cezalandıramıyorsanız acizsiniz. Yok eğer böyle bir odak yok da siz kendi beceriksizliğinizi, cehaletinizi örtmek için bunları uyduruyorsanız halkı aldatıyorsunuz. Her iki halde de meşruiyetinizi kaybetmişsiniz demektir. Düşün artık bu milletin yakasından.

GENÇLERİN YURT DIŞINA İŞ ARAMAK İÇİN DEĞİL BİLGİ VE TECRÜBENİ ARTIRMAK İÇİN GİDECEĞİ GÜNLERİ İNŞA EDECEĞİZ: Sizin oluşturduğunuz bu korku ve kaos beklentisi iklimi, gençlerimizin beyin göçü halinde yurt dışına gitmesine yol açıyor. Bu ülkenin kaynaklarını değerlendiremeyip onların dedelerini Cumhuriyet’imizin 50. yılında gurbetçi olarak Avrupa’ya gönderen iktidarların veballerinin misli ile fazlası, Cumhuriyet’in 100. yılında bu gençlerin akın akın yurt dışına gitmesine yol açan sizlerin omuzlarındadır. Sevgili gençler, sizin yurt dışına iş aramak için değil bilgi ve tecrübenizi artırmak için gideceğiniz günleri birlikte inşa edeceğiz. Bu aziz ülkenin değersiz TL ile sizlere cehennem, yabancı ülkelerin gençlerine cennet olduğu bugünler geçecektir. Başbakanlıktan ayrılmamla birlikte yarım bıraktırılan AB ülkelerine vize serbestliğini Gelecek Partisi iktidarında hayata geçirecek, genç girişimcilerimizin ufkunu açacak şekilde Gümrük Birliği'nin güncellenmesini sağlayacağız.

BU SADECE EKONOMİK BİR KRİZ DEĞİL ZİHNİYET KRİZİ: Derinden yaşamakta olduğumuz kriz sadece ekonomik ve siyasi bir kriz değildir, bir zihniyet krizidir. Ümit odaklı psikolojik devrimle birlikte değer odaklı kapsamlı bir zihniyet devrimini gerçekleştireceğiz. Yüzyıldır iktidarı ele geçirenin devleti sahiplenerek, devleti ve devletin düşmanlarını tanımlayarak iktidarını sürdürmeye çalıştığı zihniyete son vermenin vakti gelmiştir. Kamu düzeninin örgütlenmiş hali olan devletin sürekliliği esastır; ancak bu süreklilik hiçbir kişinin, etnik ya da mezhebi grubun, devlet içinde açık ya da gizli örgütlenmiş yapının, devletten nemalanan çıkar grubunun tekelinde değildir.

PEKİN KIŞ OLİMPİYATLARINI BOYKOT EDİN: Tarih, sizin döneminizi, devletin itibar kazandığı değil, Türkiye Cumhurbaşkanı’na “aptal olma” diye hitap edildiği, yabancı devlet başkanlarının kapısında dakikalarca bekletildiği, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün odağı olarak ilan ettiğiniz ülkelerden birkaç milyar dolar alabilmek için temenna çakılan, mazlum Uygur kardeşlerimizin can ve namuslarına tasallut edilmesine sessiz kalınan bir zillet dönemi olarak anacaktır. Bu vesile ile vicdanları körelmiş iktidar sahiplerine tekrar sesleniyorum: Bir kez olsun swap dolarlarının sesine değil de Uygur kardeşlerimizin feryatlarına kulak verin ve birçok ülkenin yaptığı gibi şubat ayında yapılacak Pekin Kış Olimpiyatları'nı boykot edin. Milliyetçiliği hamaset aracı olarak istismar eden sayın Erdoğan ve sayın Bahçeli, her fırsatta millete salladığınız parmaklarınızı bu güç merkezlerine sallayabilseydiniz bu zillet dönemi yaşanmazdı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇEKİLMEK KADINLARI DAHA KORUMASIZ HALE GETİRDİ: Bugün, ülkemizin kadın hakları konusundaki karnesi gurur duyulacak bir karne değildir. Her gün vahşileşerek artan kadın cinayetleri hepimiz için yüz karasıdır. İktidarın, özünde kadına karşı şiddet için çıkarılmış olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi sığ bir popülizmden başka bir şey değildir. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek, iddia edildiği gibi aile yapımızı korumamış, aksine kadınlarımızı şiddete karşı daha da korumasız hale getirmiştir. İktidar, bu konuda vaat ettiği Ankara Sözleşmesi için ise hiçbir adım atmamıştır. Gelecek Partisi olarak, kadını korumakla aileyi korumayı birbiriyle çelişkili hedefler olarak görmüyoruz. Aileyi korumadan toplum korunamaz, kadını korumadan aile korunamaz. Bu bağlamda bir taraftan İstanbul Sözleşmesi’ni toplumda oluşturulan bütün önyargılar giderilerek tekrar devreye sokacak, diğer taraftan aile yapımızı korumak üzere kapsamlı bir stratejik eylem planını uygulamaya sokacağız.

TAM DEMOKRATİK GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEMİ SAVUNUYORUZ: Hükümet sisteminin demokratik olmasını temin edecek üç önemli kriter mevcuttur: Hukuk devleti ilkesine riayet, hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması ve denge/denetleme mekanizmalarının varlığı. Hangi hükümet sistemi olursa olsun, sistemlerin demokratikliği bu kıstaslarla belirlenir. Ülkemizde yıllarca uygulanan çarpık Parlamenter Sistem’in de 2017 referandumuyla benimsenen ve çarpık bir başkanlık sistemi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de bu demokratik kriterleri karşıladığını söylemek mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, hemen her alanda yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki etkisini artırma ve yürütmeye mümkün olduğunca fazla güç devretme düşüncesiyle inşa edilmiştir. Yeni sistemle birlikte karar alma süreçlerinde ve yetki kullanımında yaşanan daralma, yönetimde ciddi bir verimlilik, etkinlik ve güven sorunu ortaya çıkarmanın yanında, demokratik standartlarda da sert bir düşüşe yol açmıştır. Bu sistem devam ettiği takdirde demokratik toplum düzenini sürdürmek mümkün olmayacaktır. Bu çerçevede, ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış tam demokratik güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyoruz.

TÜRKİYE’DE GELİR DAĞILIMI PİRAMİDİ, 'ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN' PİRAMİDİDİR: Yoksullukla mücadele iddiasıyla işbaşına gelenler, bugün onurlu halkı kara kışta ekmek kuyruklarında ağlar hale getirmiştir. 'Hakkımı helal etmiyorum' diye ağlayan yaşlı amcanın ahı iktidar sahiplerini titretmelidir. Türkiye’de 8 milyon vatandaşımız, yılda 5 bin TL ve altı gelirle, yani ayda 450 TL ile açlık sınırının altında yaşamaktadır. Artan yoksullukla TÜİK verilerine göre ayda 2 bin TL’nin altında geliri olan en az 23 milyon vatandaşımız, bırakın insan onuruna uygun bir yaşam sürebilmeyi, yarın ne yiyeceğini planlayamaz hale gelmiştir. Türkiye, gelirin dağılımında, OECD’ye üye 36 ülke arasında 33. durumdadır. 2018 verileri ile hesaplanan bu eşitsizlik, günümüzde çok daha bozulmuştur. Kalıcı yüksek enflasyon, yüksek rant gelirleri, kaynakların belli çıkar çevrelerine aktarılması, otoriter yolsuzluk düzeni ile derinleşen gelir dağılımı bozulması, toplumun sosyal dengelerini tehdit etmektedir. Gelir dağılımı bozulurken orta sınıf yok olmakta, emeğin katma değerden aldığı pay küçülmekte ve yoksullaşma artmaktadır. Bugün Türkiye’de en tepedeki yüzde 20 nüfusun gelirden aldığı pay yüzde 47,5 iken en aşağıdaki yüzde 20’nin aldığı pay sadece yüzde 5,9’dur. Türkiye’de gelir dağılımı piramidi, adeta 'altta kalanın canı çıksın' piramididir.

HİÇBİR DIŞ MİHRAK BÖYLESİ MANDACI BİR EKONOMİK DÜZEN KURAMAZDI: Asgari ücretin 4 bin 250 TL’ye çıkarılması bu tabloyu düzeltmemiştir. Başbakanlığım döneminde, enflasyonun yüzde 6-7 düzeyinde olduğu 2016 başında asgari ücreti yüzde 30 artırmıştık. Asgari ücret, 2016 başında 450 dolar iken yeni ilan edilen 4 bin 250 TL ile bile 250 dolara gerilemiştir. Haftada 45, ayda 200 saat çalışan birisi için saatlik ücret sadece 1,25 dolara eşitlenmiştir. Her gün yoksullaşan halkımız, enflasyon karşısında çaresiz bırakılmıştır. Kimse ‘bütün dünyada enflasyon var’ demeye kalkmasın. Çarpıtılmış TÜİK rakamlarına göre bile Türkiye, dünya ortalamasının 4,5 katı, Avrupa ortalamasının 5,5 katı, bize benzeyen gelişmekte olan ülkelerin tam 4 katı enflasyon yaşamaktadır. Türk lirasının değersizleşmesi ile Türkiye, TÜİK rakamlarıyla bile yüzde 40’ların üzerinde oluşacak yeni bir enflasyon patikasına girmiştir. Bu iktidar, ülkeyi 1970’lerden itibaren 30 yıl boyunca ülkeye büyük zararlar veren 'kalıcı yüksek enflasyon' dönemine tekrar sokmuştur. Bu cahil yönetim, ülkeyi tam bir borç girdabına sokmuştur. Son 9 ayda alınan akıl dışı kararlarla Türk lirasının dolar karşısında yüzde 100’den fazla değer kaybetmesinin sonucunda, 446 milyar dolar dış borç ve 157 milyar dolar Hazine garantileri dolayısıyla vergilerimizle ödenecek borç artışı 2,8 trilyon TL’dir. Bu, 2022 vergi gelirlerinin iki katından fazla bir borç yükü artışıdır. Nereden bakarsanız bakın, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Üzerindeki ay yıldızımız ile milli onurumuzu temsil eden TL, tasarruf aracı niteliğini de değişim aracı niteliğini de kaybetmiştir. Artık maalesef ülkede 'çift para' değil 'tek para' sistemi var. Sadece dolarla iş yapılan, her şeyin dolarla belirlendiği, herkesin TL’den kaçtığı yeni bir sistem. Hiçbir dış mihrak bu zararı veremezdi. Hiçbir dış mihrak, böylesi mandacı bir ekonomik düzen kuramazdı." 

Son Güncelleme: 19.12.2021 17:50
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.