CHP Bursa Milletvekili ve Tarımdan Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Orhan Sarıbal, "Tarımda yıkımın adı AKP ve saray iktidarı. Türkiye son 18 yılda ortalama yüzde 5,1 bir büyürken, tarımdaki büyüme sadece 2,9'da kalmış durumda. Çiftçi 2001-2002 yılında borcu 2,4 milyar milyardı. Bugün çiftçinin sadece bankalara borcu tam 147 milyar TL. Yani 61 kat. Yani çiftçinin toplamda 200 milyar liralının üzerinde borcu var" dedi.
CHP'nin İstanbul Avrasya Gösteri Merkezi’nde düzenlediği ve üç gün sürecek olan "CHP’li Belediyeler Tarımsal Kalkınma Zirvesi"nde sabah yapılan konuşmaların ardından açılan stantlarda belediyeler çalışmaları hakkında katılımcıları bilgilendiriyor.
Zirvede bir sunum yapan CHP Bursa Milletvekili ve Tarımdan Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Orhan Sarıbal, CHP'li belediyelerin tarıma, hayvancılığa üretime, çiftçiye yönelik desteklerini açıkladı. Sarıbal, CHP’nin tarım politikalarında kader kavramının yerine akıl bilim ve hizmet olduğunu vurguladı.
Sarıbal'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
KENTTEKİ FAKİRLİĞİN SEBEBİ, KÖYDEKİ YOKSULLUK: Yerelde üreteceğiz yerelde paylaşacağız dedik. Kriter net; küçük üretici ve çiftçiyi yerinde tutmalıyız. Bugün kentlerde yaşadığımız fakirliğin kentte ya da ülkede yaşadığımız açlığın temel nedeni temel çıkış noktası köydeki yoksulluktur, kırdaki yoksulluktur. O yüzden eğer çiftçimizi orada tutabilirsek üretime katabilirsek onu ekonomik olarak kalkınma seviyesine ulaştırabilirsek, insanca bir yaşam insanca bir iş olanağı sonra bilirsek başardık demektir ve bunu başarmak için de elimizden geleni yapıyoruz ve bugün burada bulunmamızın nedeni ve burada ortaya koyduğumuz projeksiyonda bunu başaracağımıza temel kanıtıdır. Belediyelerimiz çok şey yaptı. Birçok destek verdiler elbette ama en önemli, 1980 yılından itibaren koparılan devlet kamu çiftçi dayanışmasını yeniden örmek bence en önemli en kıymetli bir iştir. Neden? Gıda haktır, gıda şirketlerin gıda rekabetin sermayenin gıda başka hiçbir liberal politikanın temel aracı olamaz. Gıda bir insan hakkıdır ve mutlaka sağlanmalıdır.
İKTİDARIN SÜS BİTKİLERİ ÜZERİNDEN YARATTIĞI EKONOMİK BUHRAN VE YAĞMACILIK ORTAYA ÇIKACAKTIR: Hububat tohumu yani buğday arpa dağıttılar binlerce ton. Baklagil, yani fasulye nohut tohumu dağıttılar. Yonca, arpa, mısır bunları dağıttılar. Ata tohumlarını gündeme getirdiler. Türkiye'nin bütün belediyeleri, küçük üreticileri ayağa kaldırmak için her türlü sebze tohumlarını dağıttılar. Tıbbi aromatik bitkilerle ilgili yeni dünyanın önemli bir aracı olarak ciddi çalışmalar yaptılar. Aklınıza ne geliyorsa bütün fidanları dağıttılar. Süs bitkisi fidanları, evet geçmiş tarihin, özellikle iktidarın süs bitkileri üzerinden ülkede nasıl bir ekonomik buhran, yağmacılık yarattığı da incelediğimizde ortaya çıkacaktır. O yüzden süs bitkileri meselesi belediyelerimiz tarafından çok doğru algılanıp çok doğru işlenen bir konudur.
TÜRKİYE'Yİ CİDDİ BİR ÜRETİM SORUNU BEKLİYOR: Ankara, Aydın, İzmir, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Hatay, Tekirdağ, Eskişehir belediyelerimiz birçok alanda tohum dağıttılar. Gübre günümüzün ve gündemimiz en önemli konuları. Çok yakın bir tarihte bu topraklarda hububat ekilecek, yani bölgelere göre arpa, buğday ekilecek. Gübre vermeye çalışın, çünkü Türkiye'yi ciddi bir üretim sorunu bekliyor ve sizler açısından da çok kıymetli ve önemli bir alan olacak. Kimyasal gübre, bitkisel gübre, hayvansal gübre üretiyoruz ve dağıtıyoruz belediyelerimiz olarak. Elbette yetmedi, ortak makine parklarımız, fide dikme makineleri, güneş enerjisi panelleri, süt soğutma tankları, arıcılık ekipmanları, sulama ekipmanı, üzüm sıkma desteği ve daha birçok ama birçok destekler.
KIRMIZI ET SÜT MESELESİ YENİDEN ÜLKENİN EN ÖNEMLİ PROBLEMİ HALİNE GELECEK: Bugün süt meselesi, et meselesi tıkanmış durumdadır. Türkiye hayvancılıkta tarihinin en kritik dönemlerini yaşamaktadır, ya o alanı hep birlikte aşacağız ya da gerçekten Türkiye'de çok ciddi kırmızı et süt meselesi yeniden ülkenin en önemli problemi haline gelecek. Kesif yem, yani fabrika yemi dağıttı bütün belediyelerimizin çok büyük bir kısmı. Yetmedi elbette, fabrika kuran belediyelerimiz var. Kaba yeme bile ihtiyacımız var, çünkü ne yazık ki meralarımızı kullanamıyoruz. Eğer yeminiz yoksa hayvancılığı sürdüremezsiniz.
BELEDİYELERİMİZ 300'E YAKIN KOOPERATİFLE ÇALIŞIYOR: Belediyelerimiz, binlerce dekar alanda topraklı sera yaptı. En büyük problemimiz tarımda katma değer yaratamamak. Cumhuriyet tarımla kalkındı. Türkiye'de 500'ün üzerinde kooperatif var ve bugün belediyelerimizin 300'e yakın kooperatifle çalıştığını görüyoruz. Aldık, ürettik, yetiştirdik. Elbette bunun bir karşılığı olması gerekir. Büyük bir kısmını alıyorsunuz, sosyal destek ve yardım amacıyla dar gelirli halkımıza ihtiyacı olanlara dağıtıyorsunuz güzel. Ama diğer halkımıza da bunları ulaştırmak lazım. Üreticiden tüketiciye, en az aracısız. Soğan, patates, limon, zeytin, süt, elma, haşhaş, nar, nohut, bal, enginar, kuş üzümü, buğday salatalık, kabak, patlıcan, biber, marul, pekmez nebiyan fasulyesi gibi sadece belirli örnekleri olan binlerce ürün aldınız. Elbette başta İstanbul Büyükşehir olmak üzere bütün diğer büyükşehirlerimizin bulunduğu yerden ya da başka illerden müdahale ederek yeri geldiğinde limona, yeri geldiğinde soğana, yeri geldiğinde patates almaya ciddi anlamda omuz veren, katkı veren belediye başkanlarımı kutlamak isterim.
BELEDİYELERİMİZ 5 MİLYAR LİRALIK DESTEK SAĞLADI: Ve yardımlar. Belediyelerimiz 5 milyon aileye gıda yardımı yaptı. Ve desteklerimizi dedim ya söyleyebilmek çok kolay değildi ama kabaca bir toplama yaptık. Sadece tohum, 3 bin ton fide, bir de 50 milyon adet fidan, 3 milyon adet gübre, 3 bin ton yem, 4 bin 500 ton makine-ekipman. Sadece damla sulama, 600 bin metre sulama hortumu, büyükbaş ve küçükbaş 7 bin 500, canlı arı 25 bin kovan. Maddi karşılığı 2 milyar liralık tarımsal destekleri ve yatırım, 3 milyar liralık tarımsal ürün ve alım, toplam 5 milyar TL. yani 5 katrilyon. Hepinize teşekkür ediyoruz. Emeğinize sağlık. Kesenize bereket. Bu halkın iyiliği için, güzelliği için 5 milyar harcadınız.
TARIMDA YIKIMIN ADI AKP VE SARAY İKTİDARI: Tarımda bugünlere nasıl gelindi? Son 18 yılda neler oldu ona bakalım. Tarımda yıkımın adı AKP ve saray iktidarı. 2002 yılında gayrisafi milli hasılanın yüzde 10,2’si kadar olan tarımsal hasıla, 2020 sonu itibariyle yüzde 6,7’ye düşmüş durumda. Türkiye son 18 yılda ortalama yüzde 5,1 bir büyürken, tarımdaki büyüme sadece 2,9 yani 3’te kalmış durumda. Diyorlar ki iktidar yanlıları, iktidar mensupları, 'Avrupa’da birinciyiz.' Bir bakalım ne haldeyiz. 2002’den 2020’ye kadar 23,6 milyar dolardan başlayıp 69 milyar dolara kadar çıkan tarımsal hasıla 2020 yılında 46,9 milyar dolara düşmüştür. Yani tarımsal hasılada ciddi bir gerileme var. TL olarak baktığınızda rakam yüksek. Ama sizin girdilerinizin tümü dolara aitse, ithalatınızın tümü dolara aitse, yani girdide ve çıktıda siz TL yerine dolarla her şeyi yapmak zorundaysanız, bunu da dolarla hesaplayacaksınız, gerçek budur.
TARIMSAL NÜFUS 5 MİLYONA DÜŞTÜ: Tarımda istihdam meselesi de önemli. Bakın 2001 yılı yüzde 41, 2002 yılı yüzde 35 toplam istihdamda tarımsal istihdamın payı. 2020 yılın sonunda ise yüzde 18. Bu arada nüfus ne olmuş? Nüfus 66,4 milyondan 84 milyona çıkmış. Tarımsal nüfus ise yaklaşık 7,5 milyondan 5 milyona düşmüş. Sigortalı sayısı zaten azdır. Ama şöyle bir ona da bakalım. Yaklaşık olarak 142 binden bugün 29 bin 554 kişiye düşmüş. Yani tarımda sigortalı çalışan sayısı 29 bin 554 kişi. Aynı şekilde Bağ-Kur'lu çiftçi emekli olursa alabileceği üç beş kuruş. 2002'de 880 bin, 2008'de 1 milyon 140 kişi, 2020 sonu 541 bin kişi. Açıklama yapıyor ya bakan, 'Çiftçi zarar etmiyor, durumu da gayet iyi. Bana şikâyet falan gelmiyor.' Doğru siz bakıyorsunuz. Bakmakla görmek arasındaki fark ortaokulda bizlere öğretilmişti. Çiftçi sayımız çok önemli bir veri.
SON 18 YILDA 34 MİLYON DÖNÜM ALANIMIZ TARIMDAN ÇIKTI: 2001, ekonomik buhran ve krizin en önemli olduğu yıl. Ülke ekonomik krizde 2 milyon 182 bin çiftçimiz kayıtlı resmi olarak. Daha sonra. Bu rakam 2 milyon 609 bine kadar çıkıyor ve bugün 1 milyon 999 bin. Eğer yılbaşına kadar yeni ilaveler olursa 2 milyon seviyesinde. Yani 19 yıl sonra Türkiye 1999, 2000, 2001 krizi döneminin seviyesine gelmiş durumda. Tarım alanları önemli hepimiz için. Üreteceğiz ama nerede? Tarım alanlarımızda son 18 yılda 34 milyon dönüm alanımız tarımdan çıktı. Neresi kadar? İki kocaman Trakya büyüklüğü. Peki biz ne yaptık? Sudan'dan arazi kiraladık. Nijerya'dan arazi kiralamaya çalıştık. Oysa 35 milyon dönüm arazimiz boş. Aslında bu daha da fazla. Mera olanlarımız hayvancılığın olmazsa olmazı 1955’te 310 milyon dönümmüş. 2002'de 146 milyon dönüm. Vallahi bu TÜİK'i anlamak çok zor. 2002’den bugüne kadar 146 milyon dönümden bir tek metrekare bile artmamış. Sayıştay diyor ki 'TÜİK'in rakamlarına bakmayın.' Tarım Bakanlığı da diyor ki 'Bizde 129 milyon mera alanı var tespitimiz bu. Ama biz sadece bunun yüzde 9’nu ıslah edebildik.' Mera olmazsa, kaba ot olmazsa hayvancılığın sürdürülebilir olma olanağı yoktur. O yüzden burada mera katkısı olan belediyelerimizi bir kez daha selamlamak isterim.
ÇİFTÇİNİN 200 MİLYARIN ÜZERİNDE BORCU VAR: Çiftçi borç yükünün altında eziliyor. Bunu söylemeden gidemeyeceğim. Çiftçi 2001-2002 yılında borcu 2,4 milyar milyardı. Bugün çiftçinin sadece bankalara borcu tam 147 milyar TL. Yani 61 kat. Yeter mi yetmez? Tarım Kredi'ye borcu var mı? 10 milyar lira. Peki bu çiftçinin yem bayisine borcu var mı? Var. Gübre bayisine borcu var mı? Var. Tohum bayisine borcu var mı? Var. Önceleri hiç konuşmazdık ama elektrik ve suyu da mutlaka düşünmek lazım. Elektrik ve su borcu da var. Yani çiftçinin 200 milyar liralının üzerinde borcu var. Ve bizim en önemli problemimiz olarak karşımızda durmaktadır.
ÇİFTÇİNİN 214 MİLYAR LİRA ALACAĞI VAR: Değil yüzde 1, yüzde birin yarısına bile gelmeyecek kadar desteklediler ve çiftçinin toplam 214 milyar lira alacağı var. Çiftçi, kredilere muhtaç bırakıldı, tarımsal istihdam azaldı, yoksulluğun sebebi zaten bu. Tarımda, ülke ekonomisine katkı sürekli azalıyor. AKP kanuna uymayarak çiftçinin alacağını ödemedi. 7 devlet fabrikasını özelleştirdi AKP. Toplam 266 milyon dolar gelir elde etti. Bugün Türkiye'de 1 milyon 200 bin ton civarında tescilli sertifikalı tohum üretilmekte. Yaklaşık 5 milyon ton da tohum ekilmekte. Şimdi bu üretilen tescilli tohumlar acaba bizim yerli üretimimiz mi? Toprak bizden, güneş bizden, çiftçi bizden, yabancı şirketlerin tohumları benim çiftliğime satılıyor. Çiftçi çok ciddi anlamda dışa bağımlı tohum kullanmakta.
ÜRETMİYORUZ, İTHAL EDİYORUZ: Çiftçi şu anda yılda 20 milyar liranın üzerinde mazota para vermekte, koca ülkenin desteği ne kadar 22 milyar… Yani mazot parası kadar çiftçi desteklenmiyor. Sonuç; üretmiyoruz, ithal ediyoruz. Eğer siz hükümet olarak ya da devlet olarak gümrükleri aşağı çekerken çiftçiyi desteklemezseniz o tarım yürütülemez. Hayvan ithal, yem ithal, et ithal işte size yerli ve milli tarım politikamız. Son olarak dış ticaret açığımız tam 33 milyar dolar. Yani tarım ve hayvancılık alanında 120 milyar dolarlık bir ithalatımıza karşılık 87 milyar dolarlık ihracatımız var. Tamamen ithalatçı konumundayız.