Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununun iç siyasi çekişmelere malzeme yapılmaması gerektiğini vurgulayan Şahin, “ Marmara Denizimiz başta olmak üzere tüm denizlerimiz çevre kirliliği yönünden sürekli izlenmeli ve analiz edilmelidir. Denizlerimizdeki canlı yaşamının takip edilmesi ve değişimlerin sürekli olarak takip edilmesi önem arz etmektedir. Müsilajın yoğun olarak görüldüğü Marmara denizin etrafında 7 ilde 25 milyonu aşkın insanımız yaşıyor. Ülkemizin sanayi faaliyetlerinin yüzde 60’ı yine bu bölgemizde bulunuyor. Bu açıdan, Çevre Bakanlığı ve TÜBİTAK deniz izleme programlarını derhal başlatmalı ve biyolojik arıtma modelini devreye sokmalıdır.” dedi.
TBMM’de Çevre Komisyonu çalışmalarını takip eden Şahin şunları söyledi;
“ Komisyonda edindiğimiz bilgilere göre, Marmara Denizi’nde sıcaklık son on yılda 2,5 derece artmış durumda. Buna bir de denizlerdeki kirlilik eklendiğinde Marmara Denizi büyük bir tehlike altına girmiş oluyor. Bunun yanı sıra Akdeniz’de son yıllarda normalden fazla ısınmış durumda, Akdeniz’de deniz ısısı 0,5 derece daha artarsa Marmara Denizi’nde yaşanan sorunların benzerini orada da görebiliriz. Bu gerçekleştiği taktirde hem Marmara’da hem de Akdeniz’de turizm faaliyetleri olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Meclis’te Bakanlık yetkilileri ve alanında uzman hocalarımızın sunumlarından anladığımız tek şey bu mücadelenin topyekûn verilmesidir. Bu bağlamda tüm siyasi partilerin onayıyla TBMM’de Müsilaj Araştırma Komisyonu kurulmasını olumlu buluyoruz. Çevre ve iklim kriziyle mücadele ancak merkezi ve yerel yönetim koordinasyonunda gerçekleşebilecektir. Aksi takdirde hem Balıkesir’imiz hem de ülkemiz için hüsran olacaktır. Bu süreçten sonra dikkat etmezsek kendi boğazımızı sıkmaya devam edeceğiz. Denizleri kirletme hızımızı yavaşlatmazsak, ihtiyacımız olan temiz oksijene de ulaşamayacağız. Doğa bizlere artık bu yükü kaldıramıyorum diye sesleniyor, yaşadığımız bu müsilaj felaketi bizlere son uyarı niteliğinde”