Yazılı açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde yasamanın kalitesi her geçen gün düşürülüyor ve yürütmenin yetkisi arttırılıyor. Bunun son örneğine Adalet Komisyonunda şahit olduk. 2018 sonrası süreçte sıklıkla tartışma konusu olan, İçişleri Komisyonunun gündemine gelen, geri çekilen, tekrar geri gelen derneklerle ilgili, sivil toplum örgütleriyle ilgili düzenlemeler Komisyondan geçti.” dedi.
Avrupa Birliği (AB) alanında çalışan ve birçok konuda da AB ile ilgili yasal düzenlerde Komisyonlara katkı sunmaya özen gösterdiğini ifade eden Özdemir, “Dışişleri Komisyonunun ve AB Uyum Komisyonunun da sürece doğrudan katkı sunması gerekirdi. Çünkü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyiyle ilgili düzenlemelere uyumlaştırma amaçlanıyor. İçişleri Bakanına ve İçişleri idari yapısına muazzam bir yetkiler veriliyor. Derneklerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili, Bakanın tek başına dahi yetkili olduğu, karar verdiği, süreci başlatabildiği, cezai hükümlülük verebildiği, görevden alabildiği bir süreç var. Taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalarda sorun çıkarabilecek maddeler var. AB mevzuatına uyum bakımından ise, bize mali eylem görev gücüyle ilgili bazı uyarılarda bulunulmakta.” dedi.
CHP’li Özdemir, şu uyarılarda bulunarak Genel Kurul aşamasında bu uyarıların dikkate alınması çağrısı yaptı:
“Temel hak ve özgürlükler noktasında ciddi kaygıların olduğu ve bunun da zaten Hükûmet tarafından da kabul edilip bir reform sürecinin başlatıldığı da kamuoyu ile paylaşıldı. Özellikle toplanma, gösteri yürüyüşü, ifade özgürlükleri, sosyal medya paylaşımlarımız, söylemlerimiz, dile getirdiğimiz fikirler gerek Meclis içinde gerek toplumun dile getirdiği fikirler ya da yaşanan süreçlere hepimiz şahidi ve mağduruyuz. O nedenle bu sorun alanlarında bir yasal düzenleme yapılmadan, başlatıldığı iddia edilen reform yasalarının, özellikle adalet sistemimizle ilgili düzenlemelerin Meclis gündemine getirilmesi gerekiyordu. Çünkü bu kanun teklifinin temelinde ifade özgürlükleri, temel hak ve özgürlükler, mülkiyet hakları var.”
“Teklifte, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ile ilgili geriye götürücü düzenlemeler var. Son yayınlanan AB Raporu’nda, "Siz KVKK’nu AB’ye uyum mevzuatı olarak çıkardınız ama siz yaptığınız bütün yasal düzenlemelerde aykırılıklar yapıyorsunuz." diye uyarıda bulunulmakta ve değişiklik yapılması çağrısı yapılmakta. Bu eksiklik giderilmeden mülkiyet hakkı konusunda İçişleri Bakanının, Meclise göndermiş olduğu bir yetki talebi ile karşı karşıyayız. Terör, uyuşturucu, transferler, bunlar zaten cezai hüküm gerektiriyor. AB Raporları bizi uyarıyor: "Zaten, temel hak ve özürlükler ve adalet sisteminde gerilemeye gidiyorsunuz ve yaptığınız çalışmalar da uyum göstermiyor. Bu noktalarda politika oluşturmalısınız, önemli istatistikler toplamalısınız."
Diğer bir tespit olarak, Mali Eylem Görev Gücü "FATF" dediğimiz ortak değerleme raporuna ilaveten "Kara paranın aklanması, terörizmin finansmanının yasal çerçeveyle iyileştirme." beklentisi de vardı. Burada da bir düzenleme gerekiyor. Yine, vize muafiyeti uyumlaştırması noktasında bizim en kritik ve sıkıntılı noktamız EUROPOL yani Türkiye ve Avrupa Polis Teşkilatındaki uyumlaştırma. Bir diğer sıkıntılı alanımız terörün tanımı. Bunu AB ile uyumlaştırma sürecindeyiz. Bu kanun teklifi bu alanlara yönelik yeni sorunlara yol açacaktır. Çünkü teklifte, “Böyle bir faaliyette bulunması” gibi muallak ifade kullanılıyor. Nasıl bir faaliyet olduğu net bir şekilde belirtilmiyor. ‘Her türlü faaliyet’ o terör tanımı içine konulabilir. Yine teklifte, ‘Her türlü belgeyi isteyebilir’ ibaresi var. Her türlü belgeyi isteyebilir. Kayyum atanabiliyor. Orantılılık ilkesi ve belirginlikler dikkate alınmalıydı. Derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının uluslararası kurumlardan aldıkları fon ve bağışlara ilişkin olarak, bu kaynaklar bizim için çok önemli, resmî bunlar, devletlerin anlaşmalarıyla elde edilen fonlar. Belki, terörle iltisakı mahkeme kararıyla ispatlanmış dernekler için bunlar yapılabilir ama teklifin bu haliyle ucu çok açık. AB müktesebatıyla uyumlu bir “mal varlığı geri alım birimi” kurulması gerekiyor. Tüm bu uyarılarımızın ülkemizin uluslararası ilişkileri ve temel hak ve özgürlüklerimiz bakımından Genel Kurul aşamasında dikkate alınması uyarımızı kaydediyoruz.”