CHP'li Biçer Karaca: “Türkiye anne ölüm oranı, insani gelişme endeksi ortalamasının gerisinde kaldı"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, CHP Merkez Yönetim Kurulu'na (MYK) sunduğu “Sağlıkta Cinsiyet Eşit-siz-liği” başlıklı raporunda, “Türkiye anne ölüm oranı ve adölesan doğum oranı, insani gelişme endeksi ortalamasının gerisinde kalmıştır” değerlendirmesini yaptı.

14 Mart 2022 Pazartesi 19:36
CHP'li Biçer Karaca:  “Türkiye anne ölüm oranı, insani gelişme endeksi ortalamasının gerisinde kaldı"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, CHP Merkez Yönetim Kurulu'na (MYK) sunduğu “Sağlıkta Cinsiyet Eşit-siz-liği” başlıklı raporunda, “Türkiye anne ölüm oranı ve adölesan doğum oranı, insani gelişme endeksi ortalamasının gerisinde kalmıştır” değerlendirmesini yaptı. 

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, 14 Mart Tıp Bayramı’nda bugün CHP Genel Merkezi’nde yapılan MYK toplantısında “Sağlıkta Cinsiyet Eşit-siz-liği” başlıklı raporunu sundu.

Biçer Karaca raporunda, Türkiye’nin kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik olarak “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW-1985), Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı (1995) Çocuk Hakları Sözleşmesi (1994), Binyıl Kalkınma Hedefleri (2000), Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (2015); Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (2003), Avrupa Sosyal Şartı (1989) gibi uluslararası anlaşma ve taahhütlerine bağlı olacağını bildirdiğini anımsatırken, “2017 yılı Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uçurum Endeksi’ne göre, Türkiye 144 ülke arasında 131’inci sırada bulunmaktadır” dedi.

"EŞİTSİZLİK DERİNLEŞTİ"

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hayatın her alanında hissedilmeye devam ettiğini ifade eden Biçer Karaca, raporda şu tespitlere yer verdi:

"Ataerkil sistem, kadınların yaşam hakkından çalışma hakkına, eğitime erişimden sağlık hakkına pek çok alanda kadınlar aleyhine eşitsizliği üretmektedir. Türkiye’nin bu kavram ile sınavı süregelmektedir. Yıllardır dile getirilen eşitlik talepleri dikkate alınmadığı gibi eşitsizliğin derinleşmesine yol açan politikalar izlenmektedir. Cinsiyet eşitsizliğinin yaşandığı ama birçok kişinin görmezden geldiği veyahut bilmediği diğer bir alan ise sağlığa erişim konusudur."

Sağlığa erişim hakkının en temel haklar arasında yer aldığını vurgulayan Biçer Karaca, Türkiye’de sağlık alanında cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalara ve daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Sağlıkla ilgili Birleşmiş Milletler’in sözleşmelerine atıf yapan Karaca, “CEDAW, aile planlaması dahil sağlık hizmetlerinden kadınların ve erkeklerin eşit şekilde yararlanmalarını sağlamak ve bu hizmetlerin kullanılmasında ayrımcılığın ortadan kaldırılması konularında taraf devletlere sorumluluklar getirmiştir” dedi.

Türkiye’deki nüfus politikalarına da değinen Biçer Karaca, raporunda “1950’li yıllarda ülke nüfusunun düşüklüğüne bağlı olarak izlenen pronatalist nüfus politikası sonucu, toplam doğurganlık hızı (bir kadının 50 yaşına varana dek doğurduğu ortalama canlı çocuk sayısı) 7’yi aşmış̧ ve buna bağlı olarak istenmeyen gebeliklerde ve ‘kadının kendi müdahalesi ile meydana gelen sağlıksız düşükler’ nedeniyle anne ölümlerinde ciddi artış kaydedilmiştir. Kadın sağlığının gelişimi incelendiğinde; 1950’li yıllarda uygulanan politikaların kadınlar açısından büyük bir sağlık hakkı ihlaline yol açtığı ortadadır” ifadelerine yer verdi.

Karaca, Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nin (CEİD) “Sağlık Hizmetlerine Erişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” raporundan şu verilere atıf yaptı:

“-Yıllık doğum hızı 2010 yılında 1.2 iken 2030’da 0.7, 2050’de ise 0.1 olacağı öngörülmektedir. TÜİK verilerine göre kadınların ortalama yaşam süresi 80.7 iken, erkeklerin toplam yaşam süresi 75.3’tür.

-Anne ölümleri ile ilgili verilere göre gebeliğe bağlı ölüm oranı yüz bin kadında 38.3’tür.

-18 yaş altı annelik oranı yüzde 4.6’dır. (Türkiye’de Nüfus ve Sağlık Araştırması – TNSA – 2013)

-Kadınların yüzde 34.5’inin gebe kalınabilecek döneme ilişkin bilgisi yokken, doğru bilen kadınların oranı yüzde 27’dir. Gebelikten korunma yöntemlerine ilişkin istatistiklerde ise kadınların yüzde 73’ünün korunma yöntemlerinden birini kullandığı ortaya çıkmıştır. İsteyerek düşük oranı 100 gebelikte yüzde 4.7 iken kendiliğinden düşük oranı 100 gebelikte yüzde 14’tür. (TNSA – 2013)

-Çocuk istemeyen ve ayrıca gebelikten korunma yöntemlerinden birini kullanmayan kadınların oranı yüzde 6 olarak verilere yansımıştır. (TNSA – 2013)

-Cinsiyetlere göre kanser hastalığının dağılımı incelendiğinde erkeklerde 100 binde 173 olan oran, kadınlarda 100 binde 246’ya çıkmaktadır. Kadınlarda en çok görülen kanser türlerinin ise yüzde 43 ile meme kanseri, yüzde 20,7 tiroit ve yüzde 13,8 kolorektal kanser olduğu görülmektedir.

-Engellilik açısından veriler incelendiğinde ise herhangi bir yardım alamadan merdiven çıkamayacak durumda olan erkeklerin oranı yüzde 5 iken kadınlarda bu oran yüzde 12,4’tür.”

Aile planlanmasının önemine değinen Biçer Karaca, “Aile planlamasına ihtiyaç duyan birçok aileye ulaşılamamaktadır. Her üç aileden biri aile planlaması hizmetlerine erişemediğini belirtmiştir. Doğum kontrolü karşıtı söylemler ve politik olarak kadın doğurganlığının teşvik edilmesi karşılanmamış aile planlaması ihtiyacını artırmaktadır” dedi.

Anne ölüm oranları üzerine ise Biçer Karaca, raporunda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türkiye anne ölüm oranı ve adölesan doğum oranı; insani gelişme endeksinin ortalamasının gerisinde kalmıştır. Sağlık hizmetlerinde yaşanan gelişmeler ve teknolojik imkanların hastalık tespitinde ve tedavisinde daha çok kullanılmaya başlaması ile birlikte bu oranların en düşük düzeye gelmesi için gerekli tespit çalışmalarının yapılması ve gerekli uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.”

Son Güncelleme: 14.03.2022 19:37
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.