CHP Kayseri Milletvekili ve Ekonomi Takımı Üyesi Aşkın Genç, ekonomi verileri üzerinden iktidarın
politikalarını eleştirdi. Genç, yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
“Daha yılın başında bütçe açığı 139,3 milyar TL”
“Ocak 2025 Aylık Bütçe Gerçekleşme Raporu, Türkiye ekonomisinin geldiği noktayı net bir şekilde
ortaya koyuyor. Yılın ilk ayında bütçe giderleri 1 trilyon 56,3 milyar TL olurken, bütçe gelirleri 917,1
milyar TL’de kaldı. Yani daha yılın başında devletin harcadığı para, topladığı gelirden 139,3 milyar TL
fazla oldu. Hükümetin iddialarının aksine bütçe açığı hızla büyümeye devam ederken, kamu
maliyesinin yükü her geçen gün daha fazla vatandaşın sırtına bindiriliyor. En dikkat çekici nokta ise
faiz ödemelerindeki artış. Sadece ocak ayında devletin ödediği faiz 163 milyar TL’ye ulaştı. Yani
devletin yaptığı tüm harcamaların içinde en büyük kalemlerden biri, borçların faiz ödemesi oldu. Faiz
dışı bütçe giderleri 893 milyar TL olarak hesaplanırken, faiz dışı fazla ise yalnızca 23,8 milyar TL
seviyesinde kaldı. Bu tablo, Türkiye’nin borç sarmalında debelenmeye devam ettiğinin açık bir
göstergesi.
“Hükümet, ekonomik krizin faturasını dar gelirliye kesmeye devam ediyor”
Vergi gelirleri ocak ayında 792,7 milyar TL oldu ve geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 53,3
oranında arttı. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken kritik nokta, bu artışın ekonominin
büyümesinden değil, vatandaşın üzerine yıkılan vergi yükünden kaynaklanıyor olmasıdır. Gelir vergisi
yüzde 91,9 artarken, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi yüzde 101,1 yükseldi. Özel Tüketim
Vergisi’ndeki artış yüzde 38,2 olarak kaydedildi. Hükümet, gelir vergisinden ve dolaylı vergilerden
aldığı payı artırarak ekonomik krizin faturasını dar gelirliye ve emekçiye kesmeye devam ediyor.
“Türkiye’de her üç kişiden biri işsiz”
TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları resmi olarak yüzde 8,5 görünse de geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde
28,2 olarak hesaplandı. İşsiz sayısı 11 milyon 457 bin kişiye ulaşmış durumda. Yani gerçekte
Türkiye’de her üç kişiden biri işsiz veya eksik istihdam ediliyor. İşsizlik rakamlarını düşük göstermek
için iş aramaktan umudunu kesmiş milyonlarca insan bu hesaplamaya dahil edilmiyor. Gerçek işsizlik
tablosu, hükümetin ekonomi politikalarının yarattığı yıkımı gözler önüne seriyor. Diğer yandan,
işsizliği azaltmak adına verilen teşvikler ise sonuçsuz kalmış durumda. 2024 yılında işsizlik sigortası
fonundan işverenlere aktarılan 71,7 milyar TL’lik teşvik ve bütçeden yapılan 287 milyar TL’lik istihdam
desteğine rağmen tam zamanlı istihdam artmadı. Tam aksine, istihdamda ciddi bir gerileme yaşandı.
Bu, hükümetin ekonomi yönetimindeki basiretsizliğinin en somut göstergelerinden biridir.
Kaynakların yanlış yönlendirilmesi ve kamu bütçesinin sermayeye teşvik olarak aktarılması sonucunda
işsizlik azalmıyor, tam tersine derinleşiyor.
“Vatandaşların kredi ve kredi kartı borçları 4 trilyon 99 milyar liraya ulaştı”
Öte yandan, ekonomik darboğazın en büyük göstergelerinden biri de borçluluk seviyesindeki artış.
Vatandaşların bankalara ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borçları 4 trilyon 99
milyar liraya ulaştı. Bankalar ve finans kuruluşları tarafından icra takibine alınan bireysel kredi ve
kredi kartı alacakları ise 133,3 milyar liraya yükseldi. Bu, her geçen gün daha fazla insanın borç
batağına sürüklendiğini ve borçlarını ödeyemez hale geldiğini gösteriyor. İcra dairelerine sadece ocak
ve şubat aylarında 1 milyon 340 bin yeni dosya düştü. İcra ve haciz dosyalarındaki artış, ekonomik
krizin derinleştiğinin, vatandaşın alım gücünün tamamen eridiğinin bir başka kanıtı. Bu tablo
karşısında hükümetin sessiz kalması, enflasyon ve yüksek faiz oranları nedeniyle vatandaşın giderek
daha fazla borçlanmak zorunda bırakılması, ekonomik kriz yönetiminin başarısızlığını kanıtlıyor.
“İktidarın çizdiği pembe tabloların aksine, Türkiye ekonomisi adım adım iflasa sürüklenmektedir”
Tüm bu veriler, Türkiye’nin ekonomik darboğazda olduğunu ve mevcut politikalarla bu krizden çıkışın
mümkün olmadığını gösteriyor. Artan bütçe açığı, büyüyen faiz ödemeleri, yükselen borç yükü ve
genişleyen işsizlik, hükümetin başarısız ekonomi yönetiminin doğrudan sonuçlarıdır. İktidarın çizdiği
pembe tabloların aksine, Türkiye ekonomisi adım adım iflasa sürüklenmektedir. Hükümetin halktan
topladığı vergiler, vatandaşın refahını artırmak için değil, faiz lobilerine ve yandaş müteahhitlere
kaynak aktarmak için kullanılmaktadır. Sanayici üretim yapamaz, esnaf dükkânını döndüremez, çiftçi
tarlasını ekemez hale getirilmiştir. İşsizlik her geçen gün artarken, gençlerimiz geleceğini yurt dışında
aramaktadır.
“Bu yönetimin artık Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır”
Türkiye’nin bu krizden çıkış yolu bellidir; halkı yoksullaştıran, emeği ucuzlatan, sermayeyi kayıran
ekonomi politikalarından derhal vazgeçilmelidir. Kamu kaynakları yandaşlara değil, halkın temel
ihtiyaçlarına ayrılmalıdır. En düşük ücretle geçinmeye mahkûm edilen milyonların insanca
yaşayabileceği bir ekonomik düzen kurulmalıdır. Ancak mevcut iktidarın bu düzeni değiştirme
iradesine sahip olmadığı açıktır. Halkın sırtına yeni vergiler yükleyen, en temel hakları lütuf gibi sunan,
yanlış politikalarında ısrar eden bu yönetimin artık Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
“Halkın tek çıkış yolu sandıktır”
Bu gidişata ‘dur’ demenin tek yolu, halkın iradesine başvurmaktır. İktidar, ülkeyi yönetemediğini
kabul etmeli ve derhal milletin hakemliğine başvurmalıdır. Bugün Türkiye, tarihinin en büyük
ekonomik krizlerinden birine sürüklenirken, halkın tek çıkış yolu sandıktır. O sandık er ya da geç
gelecek ve halk, kendisini yoksulluğa mahkûm eden bu düzene son verecektir. Erken seçim çağrımızı
bir kez daha yineliyoruz. Türkiye’nin bu kötü yönetimi daha fazla taşıyacak gücü kalmamıştır,
halkımızın talebi açıktır, hemen seçim!”