CHP'li Akın'dan hükümete dış politika uyarıları

CHP'li Akın'dan hükümete dış politika uyarıları

22 Ağustos 2016 Pazartesi 12:38
CHP'li Akın'dan hükümete dış politika uyarıları
CHP Balıkesir Milletvekili, Genel Başkan Başdanışmanı ve TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi Ahmet Akın, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kurulmasına dair anlaşmasıyla ilgili olarak TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Türkiye'nin dış politikasını değerlendirirken, hükümete de dış politika uyarıları yaptı. Akın, TBMM’deki konuşmasında şu mesajları verdi: “416 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Japonya Hükûmeti arasında Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmaya istinaden grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. Söz konusu anlaşmanın ülkemizin eğitim, öğretim alanına katkı sağlayacağı ve Türkiye-Japonya ilişkilerini geliştireceği açıktır. Ancak, kurulacak üniversitenin daha donanımlı mezunlar vermesi için ve daha etkin faaliyet gösterebilmesi için bazı önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum: Anlaşmanın "Dil Öğretimi" başlıklı 4'üncü maddesinde Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin eğitim dilinin İngilizce olacağı, Türkçe ve Japoncanın da seçmeli ders olarak sağlanacağı ifade edilmiştir. Bu durum, okulun Japon öğrencilerinin Türkçe, Türk öğrencilerinin de Japonca öğrenmeden okuldan mezun olmalarına neden olabilir. Bu nedenle okula kayıtlı Türk öğrencilerinin zorunlu hazırlık sınıfında yeterli süre içerisinde Japonca öğrenmeleri ve öğretim süresi boyunca zorunlu Japonca dersleri almalarının Japon öğrencilerin ve aynı şekilde Türkçe öğrenerek okuldan mezun olmalarının sağlanmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Okulun İngilizce eğitim verecek olması anlaşılabilir bir uygulama ancak Japonca ve Türkçenin zorunlu olarak değil de seçmeli olarak okutulacak olması okulun ismi ve misyonuyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca, anlaşmanın 5'inci, 8'inci ve 10'uncu maddeleri uyarınca üniversite rektörünün ve mütevelli heyeti başkanının atamaları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından yapılacaktır. Kurulacak üniversitenin yürürlükteki yükseköğretim kanunlarından muaf olması üniversite yönetiminin Türkiye'deki diğer üniversitelerden farklı bir şekilde oluşturulması ve akademik personelin yönetimde söz sahibi olmaması maalesef düşündürücüdür. Bu nedenle üniversite yönetiminin demokratik kurallara göre belirlenmesinin söz konusu kurumun işleyişi ve etkinliği açısından daha doğru olacağını Cumhuriyet Halk Partisi olarak değerlendiriyoruz. Okulda görevli akademisyenlerin okulun yönetiminde söz sahibi olmayacak olmaları onların yerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının bu kadar yetkili, görevli olması akademisyenlerin görevlerini yok saymasını da anlamak mümkün değildir. Antidemokratik zihniyet ve her yere hâkim olma hırsı böylesine güzel bir imkânın etkisiz bir şekilde kullanılmasına neden olabilir diye düşünüyoruz. Değerli arkadaşlarım, unutulmamalıdır ki bilim şüphe duyma, sorgulama ve itiraz etme temelinde yükselir. Üniversite yönetimleri de bu temelin bir parçasıdır. Daha baştan itaatçi, biatçi bir yönetim kurmaya kalkarsanız bu üniversiteyi istenen hedeflere ulaşmaktan alıkoyarsınız. Millî eğitimde başarısızlık üstüne başarısızlık rekorları kıran, bakana göre eğitim sistemini değiştiren ve en önemli konumuz olan eğitimi yapboza çeviren bir iktidarın Japonya'yla birlikte bir üniversite kurması konusunda tekrar hatalar yapmaması için sizlere tavsiyelerimiz var ve dikkate almanızı sizlerden rica ediyoruz. Bu girişimin Japonya'yla iyi ilişkilere vesile olmasını elbette diliyoruz ama dış politikada AKP'nin kötü durumu, maalesef, açık ve net olarak ortadadır. Bugün dost olduklarımızla yarın düşman olacağımıza dair siciliniz de maalesef ortada. O yüzden, tavsiyelerimizi lütfen dikkate alın. Değerli arkadaşlarım, bir de bugün İsrail'le bir tazminat anlaşması gündeme gelecek. Bu anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisine tamamı sunulmayan bir çerçeve metnin sadece bir bölümüdür. Bu nedenle Komisyonda da eksik bir tartışmaya şahit olduk ve bu tartışmayı hep beraber yürüttük. İsrail'in Türkiye'ye tazminat ödemediği, ancak 20 milyon doları sadece lütfettiği net olarak anlaşılmıştır. İsrail bu anlaşmayla, asıl amacı olan, Mavi Marmara saldırısında görev alan vatandaşlarını Türkiye'deki hukuki ve cezai süreçten korumayı başarmıştır. Gazze ablukasının kaldırılmasına yönelik hiçbir ifadenin yer almadığı anlaşma, Türk dış politikasının ne kadar yanlış yönetildiğinin de bir örneği olarak, maalesef, tarih sayfalarında yerini alacaktır. Değerli arkadaşlarım, iktidarınız boyunca, maalesef, "sıfır sorun" dediniz, dış politikamız sıfır sorundan çok sorunlu, hatta tamamen sorunlu bir hâle geldi. Lütfen kendinize bir öz eleştiri yapın, sorumluluktan kaçmayın, hatalarınızın bedelini milletimize ödetmeyin, dış politikamızı ne hâle getirdiğinizi görün. Her seferinde hatayı AKP yapıyor, herkes sizi kandırıyor, çileyi millet çekiyor. Onun için sizden, millete daha fazla çile çektirmemenizi rica ediyorum. Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçen hafta biz Dışişleri Komisyonundan oluşan bir heyetle Kanada'ya gittik. Heyette olan tüm parti temsilcilerine uyumlu çalışmalarımız için buradan da ayrıca çok teşekkür ediyorum. Eğer bu uyum ve birliktelik dış politikada da her zaman uygulanıp Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun uyarıları ve partimizin tavsiyeleri dikkate alınsaydı, inanın şu an ülkemiz çok başka bir noktada olurdu. Çünkü dış politikadaki hedefimiz hepimizin ortak olmalı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mirası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni muasır medeniyetler seviyesine taşımak ve Türkiye'yi dünyanın en itibarlı ülkesi hâline getirmek; hepimizin ortak hedefinin bu olması gerekiyor. Değerli arkadaşlar, Kanada'da yaptığımız görüşmelerde dış politikada ne durumda olduğumuzu, bir kez daha tüm parti temsilcileriyle birlikte görmüş olduk. FETÖ örgütünün her yere yerleştirilmiş olduğunu da orada hep beraber maalesef görmüş olduk. "Yerleştirilmiş" diyorum, üstüne basa basa söylüyorum çünkü düne kadar kol kola olduğunuz kişilerin gerçek yüzlerinin çok geç farkına varmış olmanız ve sorduklarında, 'Biz kandırıldık' demeniz, siyaset ve ciddiyet adına dış politikada asla sizi temizlemiyor. Gelin buradan ders alın, camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayın. Değerli arkadaşlarım, orada yaptığımız görüşmelerde, gerçekten çok acıdır, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak büyük zorluk çektik. Hele hele bu ziyaretlerde Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına muhalefetsiz gidip FETÖ terör örgütünü anlatmaya kalksaydı, inanacak kimseyi bulamayacaktı. Her görüşmemizde, bizlere yani muhalefete dönüp hem bana hem de MHP'li arkadaşımıza, 'Siz ne düşünüyorsunuz?' diye sordular. Biz "Bu saldırı FETÖ terör örgütü tarafından AKP'ye değil, tüm ülkemize, demokrasimize ve geleceğimize yapılmış alçak bir darbe girişimidir." diye söyledik. Onun için değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikada düştüğü durumu orada yaşadık ve umuyoruz ve bekliyoruz ki inşallah bu şerden bir hayır doğacak, inşallah siz de bunlardan iyi bir ders alacaksınız. Dış politikada o parti, bu parti olmaz; tek konu, Türkiye Cumhuriyeti ve ülkemizin menfaatidir. Bu ziyaretlerde gördüğümüz dış politikadaki eksiklerin maalesef FETÖ terör örgütü tarafından doldurulmuş olması ve sizlerin de bunlara göz yummuş olmanızdır. Şimdi yapmamız gereken, öncelikle ülkemizin dış politikadaki itibarını düzeltmek için el ele, kol kola birlik beraberlik içinde olmak ve bu terör örgütlerinden, FETÖ, PKK ve IŞİD şeytan üçgeninden hep birlikte kurtulmaktır. Milletimizin bir bütün olarak bizlere verdiği mücadele dersini biz de burada, Mecliste hep birlikte vermek zorundayız. Değerli arkadaşlarım, ayrıca bu darbe girişiminin yarattığı ortamı ve iklimi AKP'nin kendi siyasi amaçları için fırsata çevirme gayretini de maalesef yanlış buluyoruz. 15 Temmuzda yaşadıklarımız eğer bir fırsat olacaksa parlamenter demokrasimizi ve dış politikamızdaki hatalarımızı düzeltmek için bir fırsat olsun. Darbe girişimi laik cumhuriyetimize, demokrasimize ve özgürlüklerimize karşı yapılmıştır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla yaşamasından yanayız. Bu amaçla, ana muhalefet partisi olarak bir siyasi mücadele veriyoruz. Hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu, ayrımsız herkes için hukuk güvenliğinin sağlandığı bir Türkiye mücadelesi veriyoruz. Demokrasinin, halk iradesinin ve hukuk ilkelerinin üzerinde hiçbir gücü veya vesayeti asla kabul etmiyoruz. Demokrasi ve özgürlüklere karşı girişilen bu darbeye demokratik alanın ve özgürlüklerin genişletilmesiyle hep birlikte yanıt verebiliriz. Bu yaşananlar laikliğin egemen olması, laik ve bilimsel eğitimin yeniden benimsenmesi, devlet kadrolarında liyakat sisteminin egemen olması için hepimiz için bir fırsat olsun. 'Kamu görevlileri benim adamlarımdan olsun' anlayışının sonucunu ülke olarak 15 Temmuzda çok üzücü olarak gördük ve yaşadık. Umuyorum, gereken dersleri aldık ve bundan sonra da ne cemaatleri ne siyaseti camiye de kışlaya da sokmayacağız."

Son Güncelleme: 22.08.2016 12:38
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.