CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na iyönelik “adamcağız” ifadesini eleştirerek, “Bizden tek adam çıkmaz. Bizim Genel Başkanımız Anayasa Mahkemesi’ne kendi istediği üyeyi ışınlamaz. Bizde tek adam yok, adamcağız yok. Bizde insan gibi insan var” yanıtını verdi. Öztrak, Erdoğan’ın, “Kapanan şirket, dükkan yok” açıklaması için de “Erdoğan, sarayından çıktığında, zırhlı makam arabasına atlayacağına, herhangi bir caddeye, herhangi bir sokağa çıksa, beş dakika dolaşsa, boş dükkânları ve kapanan işyerlerini görecek. Erdoğan sarayına kapandı” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında parti genel merkezinde açıklama yaptı.
BİZDE TEK ADAM, ADAMCAĞIZ YOK. İNSAN GİBİ İNSAN VAR
Erdoğan’ın “CHP’de tek adamcağız siyaseti işliyor” demesine ise Öztrak, “Anlaşılan Erdoğan, tek adam unvanından çok sıkılmış kendine ortak arıyor. Bizden tek adam çıkmaz. Bizim Genel Başkanımız Anayasa Mahkemesi’ne kendi istediği üyeyi ışınlamaz. Bizim genel başkanımız TBMM’yi, milletvekillerini vesayet altına almaya kalkmaz. Bizim genel başkanımız seçimde kaybettiğinde mızıkçılık yapmaz, tarafsızlık yemini edip partisinin kongrelerine katılmaz, önüne gelene ‘terörist’ iftirası atmaz. Bizde tek adam yok, adamcağız yok. Bizde insan gibi insan var” karşılığını verdi.
Öztrak’ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
SARAY, AŞIDA DA ADALETİ YOK ETTİ: Aşı tedariki adeta Yalan Rüzgarı dizisine döndü. Hükümet, geçtiğimiz yıl aralık başında, bu yıl ocak ayı sonuna kadar 40 milyon doz aşının getirileceğini taahhüt etti. Şubat sonuna kadar ise 50 milyon doz aşı gelmiş olacaktı. Bu hafta sonuna kadar sadece 3 milyon dozu gelmişti. Geçtiğimiz cuma, AK Parti Genel Başkanı, nasip olursa hafta sonunda ikinci parti aşının geleceğini, beklentisinin 10 milyon doz olduğunu söylemişti. Bugün ikinci partide gelen aşı 6,5 milyon doz. Bu gelene ikinci partinin ilk dilimi adını koydular. Ocak ayı sonundayız. Bugün gelenlerle, gele gele 9,5 milyon doz aşı geldi. Ne söylenen takvim tuttu, ne de aşı sayıları… ‘Nasip, beklenti’ gibi sözcüklerin arkasına sığınan sarayın kibirlisi, millete kesin bir aşı takvimi veremiyor. Çin’deki aşı firmasıyla imzalanan bir sözleşme var ise, tedarikteki bu gecikmelerin, bu belirsizliğin sebebi nedir? Bunun nedenini millete açıklamak zorundasınız. BioNTec-Pfizer aşıları, yani Alman aşıları ne zaman gelecek? Sağlık Bakanı 1,5 milyon doz Alman aşısının, ocak ayında geleceğini söylemişti. O aşılardan da hala haber yok. Ne oluyor bu aşılara? Bir türlü gelemeyen Çin aşılarına ne kadar ödendi? Alman aşısı için ne kadar ödenecek? Bunları öğrenmek istiyoruz. Ama salgın verilerinde olduğu gibi, aşı tedarik sürecinde de karartma uygulanıyor. Gerçekler milletten saklanıyor. Ülkeyi yönetme kapasitesini tamamen yitiren, ülkeye acemi şoförler gibi patinaj yaptıran, milleti zor gününde yapayalnız bırakan Saray, aşıda da adaleti yok etti. Bir kural varsa uygulanmak için vardır. Eğer gelen ilk aşı sağlık çalışanlarına ve 80 yaş üstüne yapılacaksa, bu uygulanmak zorundadır. AK Parti’nin MKYK üyelerinden, Belediye Meclis üyelerine kadar gerekli hiçbir kriteri taşımayanlar aşılanmaya başladıysa, üniversite hastanelerinde, torpilli aşı listeleri ayyuka çıktıysa, milletin aşı sırasına kaynak yapan yapana ise orada aşı adaletinden bahsedilemez. Millet kendini sahipsiz hisseder. Biz de milletimiz de bir an önce somut bir aşı tedarik planını bekliyoruz. Burada meydana gelecek her sapmanın, her uygulama hatasının sorumlusu Erdoğan’dır. Hesabın saray tarafından verilmesini bekliyoruz.
ANAYASA MAHKEMESİ’NE IŞINLANAN FİDAN: İstanbul Adliyesi’nden çıkıp bir çay içmek için Yargıtay’a uğrayan, oradan da Anayasa Mahkemesi’ne ışınlanan İrfan Fidan’ın atama kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Şahsımın vesayet rejiminin en müşahhas örneklerinden olan, toplumu karpuz gibi ikiye bölen, tartışmalı siyasi davaların İrfan Fidan’ı Anayasa Mahkemesi yargıçlığına atandı. Anayasa, Cumhurbaşkanı’na açıkça; ‘Anayasa Mahkemesi’ne üye seçeceksen, bunların üçünü Yargıtay’ın gösterdiği üyeler arasından seçeceksin’ diyor. Cumhurbaşkanı önce İrfan Fidan’ı Yargıtay üyeliğine atıyor. Yargıtay’ın yapacağı seçimleri, İrfan Fidan’ın ataması yapılana kadar bekletiyor. Yargıtay üyelerine talimatla Anayasa Mahkemesi’ne aday gösterilecek üyeler arasına seçtiriyor. Sonra da kör gözün parmağına, Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçiyor. Cumhurbaşkanı koskoca Yargıtay’ı kendi emellerine alet edebiliyor. Bu atama açıkça şunu göstermektedir: Saray yönetimi liyakata değil, sadakate bakar. Sadıkları da ödüllendirmek için hiçbir şey dinlememektedir. Bunu da milletin gözünün içine sokmaktan çekinmez.
YÜKSEK FAİZİN SEBEBİ SİZSİNİZ: Söz dinlemiyor diye bir Merkez Bankası Öaşkanını yediniz. Talimatınızla faiz indiren bir başka başkan getirdiniz. Söz dinleyen başkanı da yediniz. Yetmedi damadınızı da feda ettiniz. Döndük dolaştık, dünyanın en yüksek politika faizine sahip 10 ekonomiden biri olduk. Sayın Erdoğan, faizi düşürme konusunda elinizi tutan mı var? Yoksa faiz baronları mı elinizi tutuyor da faizi indiremiyorsunuz? Lafı dolandırmaya hiç gerek yok Sayın Erdoğan... Yüksek faizin sebebi sizsiniz. Bu ekonominin rayına oturması için de ilkin sizin gitmeniz gerekiyor. Milletimiz de Allah’a çok şükür bunu görüyor. Gereğini yapmak için sandığı sabırsızlıkla bekliyor.
PARTİZANLIK BİR NESLİ KAYBETTİRİYOR: Tekirdağ’da AK Parti İl Başkanı, merkez ilçemiz Süleymanpaşa’daki Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin evlerine, karne ve takdirnamelerini götürüyor. Salgın nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde öğretmenler dahi öğrencilerine karne dağıtamadı, ama AK Parti İl Başkanı dağıttı. Bunu da partisinin seçim müzikleri eşliğinde, videosunu çekerek paylaşıyor. Küçücük çocuklarımızın karne ve takdirnameleri bile, AK Parti’ye propaganda malzemesi oldu. Öyle görülüyor ki seçim kaybetme korkusu artık dağları bekliyor. Sorulması gereken soru şu? Bu öğrencilerin karne ve takdirnamelerini AK Parti İl Başkanı’nın eline kim verdi? AK Parti İl Başkanı, çocuklarımızın kişisel verilerine, bilgilerine nasıl ulaştı? Millet çocuğunun karnesini e-devletten alırken, bu il başkanı karnelere nasıl ulaştı? Bu çok ciddi bir suç. Anlaşılan AK Parti İl Başkanı, karneleri lise müdüründen almış. Devlet memuru olan lise müdürü, bir öğrencinin karnesini ve adresini, yani küçücük çocuklarımızın kişisel bilgilerini, hangi yetkiyle bir siyasi partinin il başkanına veriyor? Ama bu okul müdürünün okulun internet sitesinde yer alan bu resmi işin esasını gösteriyor. Erdoğan’ın partisinin Rabia işaretinin müdürün odasında ne işi var? Bu, söz konusu okul müdürünün ilk vukuatı da değil. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan’da okuluna bayrak asmamakla gündeme gelen bir müdür bu. Ama hükümet bu müdür hakkında soruşturma başlatılacağına, olayı gündeme getiren, suç duyurusunda bulunan sendikanın şube başkanı hakkında soruşturma açtı. Bu adamın bu cesareti nereden aldığı belli... Milli Eğitim’de kötü yönetim ve partizanlık bir nesli kaybetmemize neden oluyor. Eğer devlet memurları memurluğunu unutup, bir siyasi partinin propagandasını yapmaya başlarsa, bir partinin başarısı için mücadele ederse, bir siyasi örgütün etkin üyesi gibi çalışırsa, o memura memur denmez. Dense, dense ‘militan’ denir.
DEVLET BÖYLE ÇÜRÜR, KURAL YERİNİ KRAL ALIR: Ucube şahsım vesayet rejiminde, parti nerede bitiyor, devlet nerede başlıyor karışmaya başladı. İşte bir devlet, böyle çürür. Devlette liyakat böyle bitirilir, kurumlar böyle yıkılır. Kuralın yerini kral alır. Yönetenler saraylarında zevki sefa sürerken, vatandaş askıda ekmeğe böyle mahkûm edilir. Vatandaşlarımız artık, ‘kral değil, kural istiyoruz’ diyor. Gittiğimiz her yerde, esnaf, çiftçi, iş insanı, emekçi bunu söylüyor. Kural olmayan yerde kaos, belirsizlik, güven bunalımı olduğunu, bunun devlet krizine yol açtığını, yaşayarak öğrendik. Devlet ne için vardır? Vatandaşlarının huzuru ve refahı için vardır. Milletimiz salgında, saray hükümetini yanında göremedi. Dünyada hükümetler; salgın nedeniyle iş yerlerini kapattılar ama vatandaşlarını canıyla cüzdanı arasına sıkıştırmadılar. Esnafına, çiftçisine, besicisine, işçisine, KOBİ’sine tüm vatandaşlarına salgında kaybettikleri gelirler için bütçeden karşılıksız destek verdiler. Saray hükümeti ise bu ülkede beş maskeyi bedava dağıtamadı, devlete 40 yıl vergi veren esnafa 40 gün bakamadı.
ERDOĞAN, SARAYINA KAPANDI: En sonunda Erdoğan geçtiğimiz cuma çıktı, ‘kapanan dükkân, kapanan şirket diye bir şey yok’ deyiverdi. Erdoğan, sarayından çıktığında, zırhlı makam arabasına atlayacağına, herhangi bir caddeye, herhangi bir sokağa çıksa, beş dakika dolaşsa, boş dükkânları ve kapanan işyerlerini görecek. Satılık ve kiralık ilanlarına bakıp, esnafın halini anlayacak. Yani öyle istatistiğe falan gerek yok. Ama Erdoğan sarayına kapandı, milletin içine çıkamaz oldu. Hadi milletin içine çıkmıyorsunuz bari danışmanlarınızdan, bakanlarınızdan verileri isteyin. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin verilerine bir bakın. 2020’nin aralık ayında, geçen yılın aynı ayına göre, kapanan şirket sayısı yüzde 44 artmış, kapanan gerçek işletme sayısı, yüzde 141 artmış. Bunlar neye rağmen oldu? Kamu bankaları öncülüğünde, görülmemiş kredi genişlemesine rağmen oldu. Şirket bilançolarını makyajlayan, pek çok olağanüstü karara rağmen oldu ve icra ve iflas süreçlerinin durdurulmasına rağmen oldu. Ama şimdi alınan kredilerin geri ödeme zamanı geldi. Bankalarda 150 milyar liralık tahsili gecikmiş alacak bakiyesi var. Yakın izlemeye alınmış 360 milyar liralık kredi borcu var. Bunlar bizim değil. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın rakamları...
Öztrak, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Üç milletvekilinin Muharrem İnce’nin kuracağı söylenen partiye geçeceği ve milletvekillerinin Kılıçdaroğlu’na ile görüşeceği iddiaları için Öztrak, “Bu işin başından itibaren söylüyorum. Genel Başkanımız, milletvekilleriyle her istedikleri zaman görüşür. Bunda olağanüstü bir durum yoktur” dedi.
Yunanistan heyetinin gelmesi ve dış politikadaki gelişmeler için Öztrak, “Uluslararası ilişkilerde öncelikle her zaman müzakerelerden yana olduk, olmaya da devam edeceğiz” dedi.
“MİLLET, İLK SANDIKTA SİZİ EVE GÖNDERMEK İÇİN GÜN SAYIYOR”
Öztrak, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Ana muhalefet aktörlerinin hiçbiri bizimle siyaset yarışına girmemiştir” sözleriyle ilgili bir soruya ise şu yanıtı verdi:
“Anlaşılan Erdoğan, herkesi kör, alemi sersem sanıyor. Devri iktidarında 62 milyon dolara sattığı kuruluşlar, kimlerin eseriydi? Kendinin eseri miydi? Bunların içinde sarayın tek bir eseri var mı? Milletin atasından kalan son gümüşleri içine koyduğu, yönetim kurulu başkanı olarak başına oturduğu Türkiye Varlık Fonu (TVF) içindeki mülkler kimin eseri? Ziraat Bankası, Halk Bank, Vakıf Bank, Borsa İstanbul sizin eseriniz mi? Türkiye Petrolleri’ni siz mi kurdunuz? THY, PTT, ETİ Maden, ÇAYKUR sizin eseriniz mi? Hiçbiri. Sizin eserlerinizi saymamızı istiyorsanız sayalım. Sakarya Tank Palet Fabrikası’nın Katar’a peşkeş çekilmesi sizin eseriniz. Saray beslemesi beş müteahhitti dünyada devletten en fazla iş alan ilk on şirket arasına sokmak sizin eseriniz. Ekonomimizi dünyada en yüksek faiz veren ekonomi arasına sokmak sizin eseriniz. Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doları har vurup harman savurmak sizin eseriniz. Yokluk, açlık, işsizlik, kuyruklar sizin eseriniz. Milletimiz bunu gayet iyi görüyor. Kimlerin ne yaptığını iyi biliyor. İlk sandıkta sizleri eve göndermek için gün sayıyor.”
Erdoğan’ın CHP’nin bir siyaseti olmadığını, HDP ve İYİ Parti’yi dengede tutarak ittifakı korumaya çalıştığını söylemesine Öztrak, “CHP, bu ülkenin sigortasıdır. Biz hakkı, hukuka, adaleti ve gerçek demokrasiyi getirmenin mücadelesini veriyoruz. Esnaf, çiftçi, emekçi, apartman görevlileri, evlere temizliğe gidenlerin sorunlarına sahip çıkıyoruz. Biz ülkemize halkımızın gözüyle bakıyoruz, sarayın gözüyle değil” diye yanıtladı.
İçişleri Bakanlığı'nın HDP İlçe Başkanlığı'na yapılan görüntüleri paylaşması hakkında Öztrak, "Terör örgütü simgelerinin propaganda malzemesi olarak kullanılmasını makul görmemiz mümkün değildir. Türkiye'de herkesin terörle arasına mesafe koymasını bekleriz" dedi.
AKP kanadından "erken seçim" yok denilse seçim ziyaretlerinin sürmesi hakkında ÖZtrak, "Biz istişarelerden yanayız ama yeter ki milletin sorunlarını çözmek için yapılsın. Ama son ziyaretlere baktığımız zaman Erdoğan'ın yönetme kabiliyetini yitiren bir hükümetin koltukları işgal etmeye devam edemeyeceğini gördüğünü gösteriyor. Kamuoyu desteği hızla yüzde elli altına düşüyor. Bu nedenle de ittifakını güçlendirmenin yollarını arıyor. Keşke bu işlerle uğraştığı kadar fakir fukaranın dertleriyle de uğraşsa. Korkunun ecele faydası yok" diye yanıt verdi.