İklim krizinin dünyayı yok oluşa sürüklediğinin altını çizen Kadıgil, TBMM’de, geçen yasama yılında bütün partilerin ortak kararıyla gündemden çıkarılan, termik santrallara havayı kirletmelerine imkân veren düzenlemenin tekrar gündeme alınmasına tepki gösterdi. Kadıgil “ Daha üzerinden bir yıl geçmeden aynı ahlaksız teklif Meclis önüne getiriliyor. Biz bugün hemen burada, kendi aramızda anlaşıp Meclisin tüm itibarını ayaklar altına alan tasarıyı geri çektirebiliriz. Biz Vekiller olarak, insanlığın geleceğini kurtarmak için sokağa çıkan 10 yaşındaki çocuklar kadar cesur olmayı başarabilmeliyiz. Ekonomik büyüme, enerji bağımlılığını çözme masallarını bir yana bırakıp havamızın, suyumuzun, toprağımızın, toprağımızın altının şirketlere peşkeş çekilmesine engel olabiliriz. Unutmayın bugünün yetişkinlerini daha da zengin etmek uğruna, biz, yarının çocuklarını öldürüyoruz şu anda!” dedi.
“İKLİM KRİZİ DEDİĞİMİZ ŞEY, ARTIK SADECE KUTUPTAKİ BİR AYININ, AMAZONLARDAKİ BİR AĞACIN DERDİ DEĞİL”
Kadıgil; iklim krizinin ,” iklim değişikliği” adı altında manasız bir hassasiyet, romantik bir mesele ya da 100 yıl sonrasını ilgilendiren bir sorun olmadığının altını çizerek “İklim krizi dediğimiz şey, artık sadece kutuptaki bir ayının, Amazonlardaki bir ağacın derdi değil, hepimizin derdi, biz, hepimiz şu anda bunun etkilerini yaşıyoruz” dedi.
CHP’li Vekil, iklim krizi nedeniyle en yüksek sıcaklığın yaşandığını, buzulların eridiğini ve karbondioksit yoğunluğunun dünya tarihinde görülmemiş bir noktaya yükseldiğini ve her gün 200’e yakın canlı türünün yok olduğunu kaydetti. Türkiye’deki durumun hiç iç açıcı olmadığını ifade eden Kadıgil “Sadece son kırk yılda 1,3 milyon hektar sulak alan kaybettik. Yağışsızlık, anormal sıcaklıklar nedeniyle kuraklıklar yaşıyoruz. Çiftçimiz toprağını ekemiyor şu anda, bunun müsebbibi iklim krizidir. Bazı bölgelerimizde eşi benzeri görülmemiş sel felaketleriyle baş etmeye çalışıyoruz. Türkiye'nin havası, AB ortalamasına nazaran yüzde 33 daha kirli artık” dedi.
“HER YIL 30 BİN YURTTAŞIMIZ HAVA KİRLİLİĞİNDEN ÖLÜYOR”
Türkiye’de her yıl 30 bin yurttaşımızı hava kirliliğinden kaybettiğimizi söyleyen Kadıgil,” Hangi ekonomik büyüme, hangi kalkınma bu canlardan daha kıymetli?” diye sordu. Kadıgil Türkiye ve dünyada iklim krizi nedeniyle felakete sürüklenirken hükümetin icraatlarını ise şu şekilde sıraladı; “Yeni 7 tane kömürlü termik santral açacağımızı müjdeliyoruz mesela. Sanki mevcutların hâli çok iyiymiş gibi, bir de yenilerini yapma vaatleriyle övünüyoruz burada. Plastiği azaltalım diyoruz, bir yandan poşeti paralı hâle getirirken bir yandan atık ve çöp ithalatında ne yazık ki rekor üstüne rekor kırıyoruz biz. Paris Anlaşması'nı imzaladık, hâlâ yürürlüğe sokmadık biz. Tüketimimizi on yıl sonra azaltmayı taahhüt ettik ama ne yazık ki 2020'de Çevre Bakanlığına kuş kadar bir bütçeyi reva görüyoruz.”
“SİYASİ GÖRÜŞÜMÜZÜ BİR TARAFA BIRAKIP İKLİM KRİZİNE KARŞI ORTAK MÜCADELE ETMELİYİZ”
Kadıgil iklim krizi ile ilgili önlemler alınması için, Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın söylediği gibi önümüzde bir 100 yıl olmadığının altını çizerek “Hemen bugün şu an bir mucize olsa, fosil yakıt kullanımını tamamen durdursak, hepimiz bugün vegan olsak bile her şeyi düzeltemiyoruz, o seviyeyi geçmiş bulunuyoruz” dedi.
Türkiye ve dünyadaki vekillere iklim krizine karşı ortak mücadele için çağrıda bulunan Kadıgil “Hani ülkemizi kendi doğru bildiğimiz şekilde yönetmek için burada bu kavgaları ediyoruz ya, biz böyle devam edersek ortada ne muhafazakâr kalacak ne demokrat kalacak ne de milliyetçi kalacak, ortada yönetecek insan bulamayacağız. Meclisin yaş ortalaması 52 ve çoğunuz bu bahsettiğim büyük yıkım geldiğinde ölmüş olacaksınız. Ama ben mesela o gün geldiğinde 65 yaşında olacağım, beni bırakın Rümeysa var AK PARTİ'de, Rümeysa henüz 52 yaşında olacak, Dersim henüz 52 yaşında olacak ve biz hâlâ yaşıyor olsak bile sizin yüzünüzden nefes alamıyor olacağız arkadaşlar. Yani böyle devam edersek iklim krizi hepimizi öldürecek. Hadi bizi öldürmedi, çocuklarınızı öldürecek, torunlarınızı öldürecek arkadaşlar; susuzluktan ölecekler, açlıktan ölecekler, kuraklıktan ölecekler ama bu çocuklar ölecekler ve bizim yüzümüzden ölecekler, önlem almadığımız için ölecekler… Buradan tüm dünyadaki genç parlamenter arkadaşlara seslenmekle kendimi artık mükellef hissediyorum. Lütfen derhâl harekete geçin ve siyasi görüşünüz her ne olursa olsun iklim krizi için bir araya gelin, hükûmetlerinize baskı yapın ve bilime kulak verin arkadaşlar. Bu kötülüğü durdurmak, bu çarkı yıkmak bizim elimizde. Tek ihtiyacımız olan inanın bunu fark etmek ve o sokağa çıkan 10 yaşındaki çocuklar kadar cesur olmayı başarabilmek”