CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, tek adam yönetimlerinin iç ve dış düşmanlara karşı daha korumasız olduğunu belirterek, “Diyelim ki yabancı bir istihbarat, Başkan’ın bir açığını yakaladı ve ‘Şu tavizi vermezsen bunları yayarız’ dedi. O andan itibaren şantaja uğrayan başkan, düşmanın kuklası olur hatta ülkeyi bile satar. Oysa parlamenter sistemde güçler ayrılığı olduğundan biri hata yapsa da diğeri onu düzeltir” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, referandum çalışmaları kapsamında Ankara Etimesgut’ta esnafı ve STK’ları ziyaret etti. CHP Etimesgut İlçe Başkanlığı’nda gündeme dair bir basın açıklaması da yapan Cankurtaran, AKP ve MHP’nin önerdiği başkanlık sisteminin ciddi riskler içerdiğini belirterek şöyle konuştu:
“Tek adam yönetimleri dış ve iç düşmanlarına karşı daha korumasızdır. Çünkü düşmanın yapması gereken sadece bir kişiyi ikna etmek yada onun bir açığını yakalamaktır. Bunlardan birini başardığı zaman yaptıramayacağı şey yoktur. Diyelim ki yabancı bir istihbarat, Başkan’ın veya ailesinin çok önemli bir açığını yakaladı ve bunu o liderin önüne koyarak ‘Şu tavizi bize vermezsen bunları yayarız’ dedi. O andan itibaren şantaja uğrayan başkan, düşmanın kuklası olur hatta ülkeyi bile satar. Bundan dolayı tek adam yönetimleri güç ve istikrar değil, tersine güçsüzlük doğurur. Hele hele AKP, MHP’nin önerdiği, denetlenmesi neredeyse imkansız olan Başkanlık sistemi, düşmanlar için arayıp da bulamayacakları fırsat olur. Oysa parlamenter sistemde güçler ayrılığı olduğundan biri hata yapsa da diğeri onu düzeltir.”
“YILDIRIM VE BAHÇELİ, KENDİLERİNİ BİTİRMEDEN ÖNCE HALKIN BİRLİĞİNİ BİTİRECEKLER”
Başbakan Binali Yıldırım ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin grup konuşmalarında referandumda hayır diyecek olanları terör örgütleri ile yan yana olmakla suçlamasına sert tepki gösteren Cankurtaran, “Yıldırım ve Bahçeli siyasi olarak kendilerini bitirecek tek adam sistemi için önce halkın birliğini bitirecekler. Bu nedenle olabildiğince ayrıştırıcı bir dil kullanıyorlar. Neden evet denmesi gerektiğini anlatamadıklarından işi demagojiye döktüler” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“YILDIRIM, BAŞBAKAN OLAMADI AMA TOPLUMU BÖLEN BAŞKAN OLACAK”
Hayır diyen insanları terörle ilişkilendirme çabası yaratmaya çalıştıkları tek adam rejiminin neye benzeyeceğinin de kanıtıdır. Bu rejimde onların karşısında olan herkes peşinen suçlu, terörist ilan edilecektir. Rahmetli Erbakan ve Türkeş de Başkanlığa karşıydı ve bu konudaki net açıklamaları arşivlerde duruyor. Bu kafaya göre mantık yürüteceksek çok değil bir yıl öncesine kadar Başkanlığa hayır diyen Bahçeli’ye yada belediye başkanlığı döneminde Başkanlığı ABD emperyalizminin oyunu olarak niteleyen Erdoğan’a bizim de aynı suçlamayı mı yöneltmemiz lazım? Yıldırım, Başbakan olmayı beceremedi ama ‘Toplumu bölen başkan’ olmayı başaracak.”
“FETÖ İLE EVET DEDİĞİNİZ 2010 REFERANDUMUNU YENİDEN OYLAYALIM”
Cankurtaran, Yıldırım’a bir çağrıda bulunarak, “Neymiş FETÖ’de hayır diyormuş o nedenle kendileri evet diyecekmiş. İyi de FETÖ elebaşı Fethullah Gülen bu referandum için ‘hayır’ çağrısı yapmadı ama 2010 referandumunda sırf AKP’ye destek için ‘Ölülerinizi bile mezardan kaldırın evet dedirtin’ diye çağrı yapmıştı. Bu değişikliklerden sonra yargı bağımsızlığı bitmişti. Var mısınız FETÖ’nün desteği ile kazandığınız 2010 referandumunda alınan kararları yeniden oylatmaya” dedi.
“SON KHK’NIN AMACI TARAFSIZ MEDYAYI SAF SEÇMEYE ZORLAMAK”
Cankurtaran, son yayınlanan 687sayılı KHK ile seçim sürecinde tarafsızlık ilkesine uymayan medya kuruluşlarına YSK’nın ceza verme yetkisinin kaldırılmasıyla ilgili olarak da “Düzenlemenin amacı iddia edildiği gibi yandaş medyada sınırsız AKP propagandası yapmak değildir. Zaten orada istediklerini söylüyorlar. Bizle ilgili çıkan haberler ise sadece hakaret. Burada asıl amaç tarafsızlık ilkesine dayanarak muhalefete de yer vermeye çalışan son birkaç medya kuruluşu üzerinde baskı kurmaktır. Daha önceden tarafsızlık ilkesine uyarak muhalefete de yer veren medya kuruluşları üzerinde direk baskı kurularak ‘Saffınızı seçin’ denmektedir. Yaşananlar AKP'nin tek adam rejimini getirmesi halinde yaşanacakların provasıdır. Böyle bir rejimde bırak düşünmeyi nefes almak bile mümkün olmaz. Korkuları büyük. Ancak onların korkularını gerçeğe çevirmek de bizim boynumuzun borcu. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar önerdikleri Afrika tipi tek adam” dedi.
“KHK’LAR TÜRKİYE’NİN BİRİKİMLERİNİ YOK ETMEYE YÖNELDİ”
OHAL kapsamında çıkarılan 686 sayılı KHK kapsamında 330 akademisyenin de aralarında olduğu 4 bin 464 kişinin ihraç edilmesine de sert tepki gösteren Cankurtaran, “Son KHK, AKP’nin OHAL’i FETÖ ile mücadeleden ziyade muhalefeti susturmak amacıyla kullanmaya başladığının en somut kanıtı olmuştur. İhraç edilenler arasında Türkiye’nin Anayasa alanında sayılı isimlerinden Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu gibi bir çok değerli isim var. Hayatları Türkiye’nin daha demokrat , daha modern bir ülke olması için çalışmakla geçmiş insanları sırf barış bildirisine imza attıkları için ihraç etmek tek kelimeyle ayıptır, zulümdür. AKP, sırf kendisine muhalif olan insanları devlet kadrolarından uzaklaştıracağım diye Türkiye’nin değerlerini ve birikimlerini yok etmeye başlamıştır. Bu insanların yerine belki fiziki olarak koltuklarını dolduracak yandaşlarını atayabilirler. Ancak ihraç edilen akademisyenlerden doğacak bilgi ve deneyim eksikliğini kolay kolay dolduramazlar. Her şeyden vicdanlarda açtıkları yaraları kapatamazlar. Adalet duygusunu yitiren bir devlet artık devlet değildir. Devlet AKP eliyle yozlaştırılmakta, bir kesimin diğer kesimi üzerine baskı aracına dönmektedir. 686 KHK bu yüzkarası dönemin sembollerinden biri olarak günü geldiğinde bu zulmü yaratanların yüzüne vurulacak bir utanç olarak kalacaktır” diye konuştu.