Babacan, Diyarbakır’da Bağlar ilçe kongresinde yaptığı konuşmada, reform paketleri üzerinden hükümete yüklendi. Babacan, “Ekonomi reformu diyorsunuz. Hala atamaları eş, dost, ahbap çavuş ilişkisiyle yapıyorsunuz. Reform diye sayfalarca doküman hazırlayacağınıza şu Varlık Fonu’nu kapatın mesela. Reform hazırladık, hazırlıyoruz diye, bu milleti oyalayacağınıza, şu liyakatli kişileri göreve getirsenize bir an önce. Bakın reçete sunuyoruz. Akıl veriyoruz. ‘Akıl almam, ders almam’ diyorsanız, hiç olmazsa kopya çekin. Reform yapalım diye dört aydır uğraşacağınıza AB’nin, 28 ülkenin uyguladığı kamu alım mevzuatını alın aynen uygulayın. Niye yapmıyorsunuz? Niye kaçıyorsunuz?” diye konuştu.
Babacan'ın yaptığı konuşmada öne çıkan başlıklar şöyle:
EN ÇOK KONUŞULAN İKİNCİ DİL KÜRTÇE YOK: Geçtiğimiz günlerde kadına şiddetle mücadele için kurulmuş bir kadın destek uygulamasının bir duyurusu yapıldı. Fikir güzel. Sorun yok. Daha sonra açıklandı ki bu uygulama farklı dillerde hizmet veriyor. Ne güzel dedik. Hangi dillerde hizmet verdiği de açıklandı. Bakın, bu uygulamada Türkçe dışında tam beş tane dil var. Fransızca bile var. Hepsi olsun güzel. Zararı yok faydası var. Ama bu ülkede en çok konuşulan ikinci dil, Kürtçe yok bu uygulamada. Böyle bir ayrımcılık yapılabilir mi? Bakın, bu işin ucunda yaşam var. Kadınların canı var. Şiddete uğrayan kadının, konuştuğu dille kavga edilir mi? Böyle bir şey olur mu? Bu nasıl bir pervasızlık bu nasıl bir vurdumduymazlık? Kadına karşı şiddetle mücadele, gerçek bir ölüm kalım savaşıdır. Ve hafife alınamaz. Ayrımcılık yapılamaz.
KONU KADINA ŞİDDET OLUNCA KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL OLUYOR: Üstelik biliyorsunuz, son dönemde bir de ne yaptılar? Sokak ortasında kendi kendilerine ilan-ı aşk ettiler. Sağa sola her yere ‘Erdoğan’ı seviyorum’ yazdırdılar. Diyarbakır surlarına da bunun Kürtçesini yazdırdılar. Demek ki neymiş bu milletin parasıyla, taraflı Cumhurbaşkanı’na sevgi gösterme kampanyasına, sevgi gösterme propagandasına gelince akıllarına Kürtçe düşüyormuş. Konu kadına şiddete gelince, konu kadına şiddet olunca Kürtçe bilinmeyen bir dil oluveriyormuş maalesef. Bunun adı ayrımcılıktır. Bunun adı ayrıştırmadır. Buradan iktidarın irili, ufaklı bütün ortaklarına sesleniyorum. Bu ülkenin insanları birbirini çok seviyor. Bu sevgisini de öyle sağa sola, reklam panolarına yazdırmaya gerek yok. Bu millet birbirini seviyor, siz merak etmeyin. Yeter ki siz ayrıştırmayın. Yeter ki siz ötekileştirmeyin. Yeter ki siz sen ben diye ayırmayın.
HASTALIĞI KABUL EDİN: Daha üç gün önce ekonomik reform paketi diye bir şey açıkladılar. Pakete bakıyoruz, bir defa çözmeleri gereken asıl sorunları tamamen ıskalamışlar. Görmezden geliyorlar. Sorunları inkar ediyorlar. Hasta hastalığını kabul etmiyor. Hastalığını kabul etmeyen, tedaviyi reddeden hasta nasıl iyileşecek ki. Sorunun da tam özünde bu var. Konuşurken de iktidara sanki dün gelmişler gibi konuşuyorlar. Sayın Erdoğan’a göre korona dönemini başarı ile atlatmışız. Bunu da Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemine borçluymuşuz. Nasıl başarı ise, benim aklım ermedi doğrusu. ‘Bir başarı var’ deniyor. ‘Başarının sebebi de sistem’ diyor. Zihniyet bu işte. Nereden, neresinden tutsanız dökülüyor. Bakın henüz bu salgın yokken, 2019 yılında ekonomi yönetiminde siz başarısızdınız. Salgın döneminde de başarısız oldunuz. Bunu cümle alem biliyor. Bu millet biliyor. Bunu başka türlü anlatmaya izaha hiç gerek yok. Önce bir hastalığı kabul edin ki, tedaviye başlayın.
EKONOMİK SİSTEM RANTA DAYALI: Bu hükümetin sizin bizim anladığımız anlamda, reform yapması mümkün değil. Gördük işte, insan hakları paketini de gördük. Ekonomi paketini de gördük. Şimdiye kadar gerçekleştirdikleri sözümona reformları hep beraber gördük değil mi? Reform reform dedikleri, uyguladıklarına bakalım ne yapmışlar. Bu hükümet ülkemizin hem yönetim sistemini hem de ekonomi anlayışını maalesef değiştirdi. Ve ne hale düşürdüğünü de hep beraber görüyoruz. Onların anladığı ve hayata geçirdiği sözüm ona reformların aslı bu işte. Yönetim sistemini taraflı Cumhurbaşkanlığı Sistemine çevirdiler, ekonomik sistemi de tamamen içe kapalı ve tamamen ranta dayalı bir sisteme çevirdiler.
NİYE KAÇIYORSUNUZ: Açıklama, açıklama, açıklama. Kasım ayında reform reform demeye başladılar. Aradan dört ay geçti açıkladıklarının da ne olduğunu hep beraber gördük. İnsan Hakları reformu açıklıyorsunuz, düşünce suçluları hapiste. Gazeteciler üstündeki baskı aynen devam ediyor. Ekonomi reformu diyorsunuz. Hala atamaları eş, dost, ahbap çavuş ilişkisiyle yapıyorsunuz. Reform diye sayfalarca doküman hazırlayacağınıza şu Varlık Fonu’nu kapatın mesela. Reform hazırladık, hazırlıyoruz diye, bu milleti oyalayacağınıza, şu liyakatli kişileri göreve getirsenize bir an önce. Bakın reçete sunuyoruz. Akıl veriyoruz. ‘Akıl almam, ders almam’ diyorsanız, hiç olmazsa kopya çekin. Reform yapalım diye dört aydır uğraşacağınıza AB’nin, 28 ülkenin uyguladığı kamu alım mevzuatını alın aynen uygulayın. Niye yapmıyorsunuz? Niye kaçıyorsunuz?