Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba’nın Basın Açıklaması şöyle:
"16 Nisan’da yapılacak Anayasa Değişikliği Referandumu öncesinde yapay mağduriyet yaratma ve düşman üretme çabalarına hız veren AKP iktidarı, Türkiye’de istediğini bulamayınca ve referandumda uğrayacağı hezimetin yaklaştığını anlayınca gözünü ülkemizin dışına dikmiştir.
Avrupa ülkelerinin ülkemize yönelik hasmane tutumları ve vatandaşlarımıza karşı uyguladıkları şiddet asla kabul edilemez. Bu taraflı yaklaşımı şiddetle kınıyoruz. Ancak Türkiye’nin dış dünyadaki itibarını sıfırlama ve Avrupa’daki vatandaşlarımızın hayatlarını zorlaştırma pahasına, AKP iktidarının önce Almanya sonra da Hollanda’ya yönelik çıkışı da, referandumda birkaç oy fazla alma umuduyla gözünü ne kadar kararttığının açık bir göstergesidir.
AKP’nin bu tutumundan en fazla yarar sağlayan, Avrupa’da son yıllarda yükselişe geçen İslamofobik, ırkçı, mülteci karşıtı ve yabancı düşmanı siyasi partiler ve onların liderleridir. Nitekim, 15 Mart 2017 tarihinde Hollanda’da gerçekleşen seçimlerde ırkçı Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi, Hollanda Temsilciler Meclisi’ndeki sandalye sayısını artırmış ve ikinci parti olmuştur. Bu yükselişte, seçimlerden hemen önce Rotterdam’da yaşanan krizin ve bu krizi tırmandıran Hollandalı yetkililerin vatandaşlarımıza karşı asla kabul edilemez uygulamalarının etkisi vardır. Bununla birlikte, AKP yetkililerinin iç politikada kullanmak üzere hamaset içeren hakaret ve tehditlerinin de payı bulunmaktadır. Dolayısıyla yaşanan kriz, Hollanda ırkçıları ve AKP arasında bir “Kazan-Kazan” ilişkisi oluşturmuştur. Net bir ifadeyle, AKP iktidarı Avrupa’daki ırkçı, göçmen karşıtı, mülteci düşmanı ve İslamofobik tutumu besleyerek başta Avrupa’daki vatandaşlarımız olmak üzere Avrupa’da yaşayan bütün insanlara ve ülkemize büyük zararlar vermektedir.
Ancak, bunca tahribat yeterli gelmemiş olmalı ki, AKP iktidarı şimdi de Türkiye’deki sığınmacıları bir şantaj aracı olarak kullanarak Avrupa ülkelerini, sınırlarımızı açmakla tehdit etmektedir. Avrupa’da yükselişte olan göçmen karşıtlığına sınırları açma tehdidiyle cevap vermek insan haklarına aykırıdır, ırkçılığı besler ve milyonlarca sığınmacının hayatını riske atar.
Mülteci krizine insan haklarına uygun bir çözüm bulabilmek, mülteci üreten müdahaleci dış politika anlayışlarını etkisizleştirerek, Türkiye ve AB ülkelerinin yük paylaşımına dayanan bir çözümde uzlaşmalarıyla mümkündür. Türkiye – AB ilişkilerinin kopması, meselenin sadece para pazarlığına indirgenmesi ve son olarak AKP iktidarının mülteci krizini bir şantaj aracına dönüştürmesi kabul edilemez. Ayrıca, AB ülkelerinin de AKP’nin mülteci şantajı altında ezilerek AKP iktidarına yönelik suskunluk ve yatıştırma politikası izlemeleri de kabul edilemez. Tarih, baskıcı rejimlere karşı izlenen suskunluk ve yatıştırma politikalarının felaketle sonuçlandığının örnekleriyle doludur.
Son olarak, Hollanda’yı, Rotterdam’daki vatandaşlarımıza yönelik sert müdahalelerin ardından faşistlikle suçlayan AKP iktidarı, Türkiye’deki uygulamalarıyla faşizmin tarihine her gün yeni sayfalar eklemektedir. Avrupa’daki ırkçı ve göçmen karşıtı partiler insanlık için ne kadar büyük bir tehditse, Türkiye’de de AKP faşist uygulamaları ve mültecileri şantaj malzemesi olarak kullanan istismarcı yaklaşımıyla insanlığa aynı derecede tehdittir. Bu tehdide karşı mücadelemizi yükselteceğiz.”