Sığınma evlerine yönelik vahim iddialar

CHP İstanbul Milletvekili Av. Sera Kadıgil, kadına yönelik şiddet artarak devam ederken, devletin koruma önlemlerini ne kadar ciddiye aldığını gösteren skandal niteliğindeki iddiaları Meclis gündemine taşıdı.

16 Eylül 2020 Çarşamba 15:54
Sığınma evlerine yönelik vahim iddialar

Kadıgil Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde sığınma evinde kalan bir kadının yaşadıklarını anlattı.

Kadıgil, önergesinde “Tarafımıza gelen şikayetlere göre, ölümle tehdit edildiği için  bir sığınma evine yerleştirilen kadın vatandaşımız sağlık problemleri nedeniyle ambulans ile götürüldüğü hastanede yanında refakatçi/görevli olmadan bırakılmış ve kendisine sığınma evine  geri dönebilmek için ya toplu taşımayı kullanması ya da hastane polisinden yardım istemesi söylenmiştir. Yaptığımız araştırma neticesinde ise sığınma evinde kalan mağdur kadınların hastaneye götürülmeleri halinde toplu taşımayla veya hastane polislerinin yardımıyla dönüş yapmalarının sıklıkla kullanılan bir yöntem olduğu iddiası hem mağdur anlatımlarıyla ve hem de kolluk güçlerince ifade edilmiştir” dedi.

“POTANSİYEL FAİLE, MAĞDURUN YERİNİ İFŞA EDEREK Mİ KORUYACAKSINIZ?”

CHP’li Vekilin gündeme getirdiği bir diğer vahim iddia ise; İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini ve 6284 sayılı kanunun uygulamasında koruma ve tedbir önlemlerinin nasıl bir ihmaller zinciri içinde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Önergesinde “Sağlık Bakanlığının MHRS- 182- Randevu Al- e-nabız  vb. mobil uygulamalarıyla, aile bireylerine bakmakla yükümlü olan kişinin, diğer aile bireylerinin sağlık işlemlerini  takip edebilmesi sağlanmıştır.  Fakat kadın sığınma evinde özellikle çocuklarıyla kalan ya da koruma altına alınan mağdurların sağlık işlemleriyle ilgili sürecin çoğu zaman tehdit unsuru olan kişi (baba) tarafından  görülebilmesi, bir anlamda mağdurun yerinin ifşası anlamına gelmektedir. Yaptığımız görüşmelerde bu durumun, telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmakta olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu durumlarda, tedbir ve gizlilik kararlarının titizlikle yürütmemesi nedeniyle kurumlar arası koordinasyonsuzluktan kaynaklı “ifşa” vakaları, tesadüfi olarak orada bulunan ve korunan kadının takipçisi olan memurların kişisel gayretiyle  engellenebilmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin devlete yüklediği sorumluklar kapsamında önleyici, koruyucu tedbirlerin ve gizlilik yeterince titizlikle yapılmadığı,  6284 Sayılı Kanunun layığıyla uygulanmadığı ve devlet kurumları arasında tedbir önlemlerinin gereği için  koordinasyonun sağlanmadığı görülmektedir” ifadelerine yer veren Kadıgil, söz konusu durumun potansiyel faile, mağduru ifşa etmek anlamına geldiğini belirtti.

Son Güncelleme: 16.09.2020 17:07
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.