BASIN EMEKÇİLERİYLE, DAYANIŞMAYI BÜYÜTECEĞİZ!
"56 yıl önce çıkarılan 212 sayılı Basın Yasası’nı protesto etmek için üç gün gazete basmama kararı alan gazete patronlarına karşı harekete geçen onurlu basın emekçileri; 10 Ocak 1961'de kendi hakları ve basın özgürlüğü için yürüyüş düzenlemiş ve üç gün boyunca BASIN gazetesini çıkarmışlardı.
Bu şanlı direnişin anısına, basın emekçilerinin haklarının yasal güvence altına alındığı 10 Ocak günü, 56 yıldır, “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanmaktadır. Ne yazık ki, son 14 yılda,basın ve ifade özgürlüğü bakımından geldiğimiz nokta, 10 Ocak gününü bir bayram havasında kutlamamıza engel olmaktadır! Bugün askeri darbe koşullarını bile mumla aratan uygulamalarla; basın emekçilerinin haklarının budandığını, iş güvencelerinin ortadan kaldırıldığını ve mesleklerinden dolayı tutuklanma riskiyle baş başa bırakıldıklarını kısacası özgür çalışma imkânlarının ortadan kaldırıldığını görüyoruz!
Olağanüstü Hal Kararnameleriyle;177 medya kuruluşunun kapatılması, yaklaşık 2 bin 500 gazeteci ve medya çalışanının işsiz kalması, 146 gazetecinintutuklanması, 780 basın emekçisinin, basın kartlarının iptal edilmesi, 10 Ocak’ı buruk da olsa bir bayram havasında kutlamamıza izin vermiyor. Söz konusu dönemde, Türkiye’de artan linç kültürünün bir göstergesi olarak 189 gazetecinin sözlü ve fiziksel saldırıya uğraması ise can güvenliği ortadan kalkan basın emekçilerinin gelecekleri adına kaygı duymamıza neden oluyor.
Dünya Basın Özgürlüğü endeksinde 156’ncı sıraya gerileyerek, “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde yer almak, 42 Avrupa ülkesi arasında sonuncu sırada yer alarak, sınıfta kalmak Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor. Gazetecilik faaliyetlerinin suç olarak nitelendirilmesi, temel hak ve hürriyetlerin göz ardı edilerek, tek sesliliğin dayatılması, insanlık onurunu ayaklar altına aldığı gibi anayasanın da çiğnenmesi anlamına geliyor.
Ülkemizin,“dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olarak nitelendirilmesi içimizi acıtıyor!
56 yıl önce basın emekçilerinin kazanılan haklarını ölümsüzleştirmek adına “Çalışan Gazeteciler Günü'' olarak ilan edilen bu günün, gelinen noktada, ne yazık ki hakların ve özgürlüklerin kaybedildiği “gün” olarak anılması vicdanlarımızı yaralıyor! Oysa basın emekçilerinin görevlerini doğru ve tarafsız bir biçimde yapması, halkın objektif haber almasını sağlayacağı kadar, iktidarın, toplumun gerçek sorunlarını anlaması bakımından da önem taşımaktadır.
Ne var ki gazeteciler ceza tehdidi altında görevlerini yapmaya çalışıyorlarsa, o ülkede sadece basın özgürlüğünden değil, demokrasinin varlığından söz etmenin de mümkün olmadığını biliyor ve basın özgürlüğüne karşı giderek artan saldırılardan ciddi anlamda kaygı duyuyoruz.
Öte taraftan, onurlu basın emekçilerinin;
İşsizlikle tehdit edilseler de, düşük ücretlerle, sigortasız çalıştırılmaya zorlansalar da, halkın doğru ve tarafsız haber alma hakkını savundukları için hapis ve ceza davalarıyla sindirilmek istenseler de, “daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük” taleplerinden asla vazgeçmeyeceklerini bilmek, mesleklerine inançla sahip çıktıklarını görmek bizleri umutlandırıyor!
Basın emekçilerinin haklı taleplerini biliyoruz!
Daha özgür ve bağımsız bir medya ortamının yaratılması içinbasın özgürlüğünün önündeki yasal, siyasi ve ekonomik engellerin azaltıldığı bir Türkiye içinçalışmaya devam edeceğiz! Türk Ceza Kanunu’nun gazetecilerin yaptıkları iş nedeniyle cezaevinde bulunmalarına yasal dayanak oluşturan hükümlerinin basın özgürlüğünü sınırlayacak nitelikte uygulanmasına son verilmesi için mücadele vereceğiz."