Yapılan kimi olumlu düzenlemelerin yanında hataların olduğunu ve bu hatalardan ders çıkarılması gerektiğini belirten Adıgüzel, hızlı bir şekilde eksiklerin giderilmesi ve salgınla mücadelede hazır olunması gerektiğini belirtti. Eksikleri 6 maddede özetleyen Adıgüzel’e göre süreçte kötü yönetilen başlıklar şöyle:
1.İran sınırının geç kapatılması.
2. Vakaların kamuoyuyla paylaşımında yeterli şeffaflık olmaması.
3. Tanı test sayılarında geriden gelinmesi.
4. Spordaki karar süreçlerine yayıncı kuruluş ve şirketleri gözüyle bakılması.
5. Umre ziyaretleri ve dönüşlerinin kötü yönetimi.
6. Yoğun bakım yatak ve cihaz eksikleri.
Bundan sonraki süreçte özellikle yoğun bakım yatağı, cihaz ve sağlık personeli ekipmanlarındaki eksiklerin hızla kapatılabileceğini. Bu konuda yerli firmalarla devletin ortak bir planlama ile üretime geçerek hızlıca yol alması gerektiğini vurgulayan Adıgüzel, konuşmasının sonunda “Daha on gün önce bu kürsünün etrafında kavga ettik; halkımız bizi ayıpladı. Bugün ülke olarak topyekûn tehdit altındayken de o gün kavga ettiğimiz bu kürsü etrafında bu ülke menfaatine birleşebileceğimizden herkes emin olmalıdır.” dedi ve Mart ayının dikkatle geçirilmesi gerektiğini hatırlatarak “Martın sonu bahar” diyerek konuşmasını bitirdi.
Adıgüzel’in konuşması şu şekilde
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben konuşmama sağlık çalışanlarıyla başlamak istiyorum.
Dün 18 Marttı. Nasıl ki ordumuz, yüz yıl önce bu askerî zaferin mimarıysa bugün de salgınla canla başla mücadele eden bir sağlık ordumuz bu tıbbi zaferin mimarı olacak ama gelin görün ki dün açıklanan ekonomik tedbirler paketinde bu sağlık ordusunun ne kurumlarına ne de askerlerine tek kelime değinilmemiştir. Ne özel ne kamu hastaneleri ne de çalışanları için pakette hiçbir şey yoktur. En azından, özel sağlık kurumlarına yapılan üç ay gecikmeli ödemelerin bu döneme mahsus hemen yapılması bir nefes aldırabilirdi. Sağlık çalışanlarımız, bu zor günlerde ailesinden de ayrı kalarak virüse karşı savaş verirken ve risk altında çalışırken bir alkıştan fazlasını hak ediyorlar. Bunu da yöneticilerinin vicdanına ve halkın takdirine bırakıyorum.
Sağlık Bakanının yeterince öveni var, bense bir hekim vekil olarak eksik taraflarını da dile getirmek durumundayım. Çin'de ilk vakanın ortaya çıkışı ile ülkemizde ilk vakanın ortaya çıkışı arasında iki buçuk ay gibi bir süre boşa geçirilmiştir. Bir Bilim Kurulu üyesinin de söylediği üzere, sürecin iyi yönetildiği Güney Kore gibi olmayı başaramadık, şimdi sürecin kötü yönetildiği İtalya gibi olmamaya çalışıyoruz. Sağlık Bakanını neden başarılı diye nitelendiriyorum? Çünkü bu ülkenin iktidarının çoğu bakanı performans olarak çok kötü olduğu için görevini normal yapan az sayıda bakanı iyi olarak nitelendiriyoruz. Bunun bilimdeki karşılığı izafiyet teorisiyle açıklanabilir. Bu bağlamda, Sağlık Bakanı aslında görevini normal yapandır, iyi olarak değerlendirilecekse bu, diğerlerine göre izafi olarak denilebilir.
Peki, bu süreçte Sağlık Bakanının eksikleri nelerdir?
Bir: İran sınırında, aldığı kararları zamanında hayata geçirememiş, hava trafiği ve yer yer sınır geçişlerinde gevşek kalınmıştır.
İki: Test pozitif vakaların illere göre dağılımı ve temas öyküleri konusunda hiç bilgi verilmemektedir. Toplum tedirgin olmaktadır, birçok ülkede bunun aksidir.
Üç: Tanı testlerinin sayısındaki yetersizlik, en kırık not aldığı bölümdür. Dünya genelinde test sayısını yüksek tutan ülkelerde hastalığın iyi kontrol altına alındığı, düşük olan ülkelerde ise işin kontrolden çıktığı görülmektedir. Birçok ülkede temas şartı aranmaksızın klinik şüpheyle test alınırken bizim ülkemizde böyle yapılmamıştır. Milyon başına test çalışması Güney Kore'de 3.800, İngiltere'de 350, bizde ise sadece 24'tür; bizim uyarılarımızla bu, ancak son günlerde milyon başına 100 civarına çıkabilmiştir. Taşrada farklı farklı uygulamalarla testlerin sadece kamu hastanelerinde yapıldığını öğreniyoruz. Bugünden itibaren 81 ilde özel/kamu ayrımı yapılmaksızın her hastaneye test kitlerinin gönderilmesi gerekmektedir.
Dört: Spordaki karar süreci. Benzer durumdaki birçok ülke tüm ligleri erteledi hatta EURO 2020 ertelendi. Bizde ise seyircisiz oynatılmasına karar verildi. Kulüpleri ve sporcu sağlığını düşünen bir Federasyon Başkanı şeklinde değil, yayıncı kuruluş ile şirketlerinin CEO'su gibi davranılmaktadır. Bence, şu anda Türkiye'nin en sıkıntılı insanlarından birisi Türkiye Futbol Federasyonu Başkanıdır; bir karar aldı, şimdi arkasında duracak gibi değil, iki arada bir derededir.
Beşincisi, umre dönüşleri. Bir kere şuradan başlamak lazım: Son umre kafilesi 27 Şubatta gitti, aynı gün Anadolu Ajansının haberine göre zaten Suudi Arabistan umre ziyaretlerini askıya aldığını ilan etmişti. Suudi Arabistan askıya almasa sanki umre ziyaretleri sürecekti. Umre kafilesinin döndüğü günlerde Suudi Arabistan'da 62 vaka vardı. Umrecilerin tamamının karantina altına alınması gerekirken yarısı evde on dört gün -tepkiler üzerine kalan yarısı da- karantinaya tabi tutulmuştur. Bu saatten sonra umrecilerin ve temasta bulundukları tüm bireylerin, on dört günü tamamlayana kadar yakın tıbbi gözetimi ve kapı önü denetimi gerekmektedir.
Altı: Bundan sonraki süreçte yaşanabilecek en önemli sorun yoğun bakım, yatak ve solunum cihazı eksikliğidir. Zaten salgın öncesinde ihtiyacı karşılamayan yatak ihtiyacı, salgınla beraber büyük ölçüde artacaktır. Her 100 vakanın 6'sı yoğun bakım ihtiyacı göstereceğine göre -benim yaptığım hesaplamaya göre- yoğun bakım yataklarında ancak yüzde 30-40 boşaltabilirsiniz. Bu bağlamda Türkiye'de vaka sayısı 50 bini geçtiğinde yoğun bakım, yatak ve solunum cihazında kriz oluşacaktır. Bu ülkede solunum cihazı yokluğundan hasta kaybetmeyelim. Bu nedenle, Sağlık Bakanına çağrımdır: Zaten 3 firma tarafından yerli üretim yapılan solunum cihazlarının, devlet, yeterli teknolojiye sahip özel kurumlar tarafından ve büyük holdinglerimiz tarafından ivedilikle el atılıp hızlı bir şekilde üretimine başlanmalıdır. Çünkü o ihtiyaç doğduğunda her ülke kendi telaşında olacağından dışarıdan tedariki mümkün olmayacaktır.
Gerekirse fazla üretip dışarıya biz tedarik edelim. Ülkelerin kriz zamanları hem zordur hem de başka teknolojik gelişmelere açıktır. Tıpkı, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'da olduğu gibi ülkemizde de bu süreç belki tıbbi cihaz sektöründe bir gelişmeye sebep olacaktır.
Bir de kışlalarda sözleşmeli erlere kışla dışına çıkma yasağı var. Diğer askerî personel belli şartlarda evlerine gidebilirken, sözleşmeli erler günlerdir ailelerinden uzaktalar ve endişeliler. Karantina ve tıbbi önlemleri aksatmamak kaydıyla, diğer askerî personelin faydalandığı imkânlardan faydalanmasının sağlanması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, ben bu eleştirileri yaparken eleştiri olsun diye değil, tespit, uyarı ve katkı olsun diye yaptığımı bilmenizi isterim. Virüs, AKP, CHP diye ayırmıyor. Daha on gün önce bu kürsünün etrafında kavga ettik; halkımız bizi ayıpladı. Bugün ülke olarak topyekûn tehdit altındayken de o gün kavga ettiğimiz bu kürsü etrafında bu ülke menfaatine birleşebileceğimizden herkes emin olmalıdır. Burada, bütün milletvekili arkadaşlarımla ve sahadaki tüm sağlıkçı meslektaşlarımla bu işin üstesinden geleceğimizden hiçbir vatandaşımız endişe duymasın.
Önümüzdeki on beş gün çok kritiktir; Mart ayının kalan günlerini iyi geçirebilirsek sonrası iyi gelecek. Bu yüzden "Martın sonu bahar." diye bitiriyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)