2. Yargı Paketi Adalet Komisyonu'nda

TBMM Adalet Komisyonu, 2. Yargı Paketi'ni içeren kanun teklifini görüşmek üzere toplandı. Komisyonda yargılamadaki aksaklıklar, adalet hizmetlerinin geç tecelli etmesi sorunları ele alındı. Muhalefet partileri, üniversite ve barolardan görüşlere yer verilmediği ve kendilerinin eleştiri ve katkılarının da dikkate alınmadığı eleştirisi yaptı.

03 Haziran 2020 Çarşamba 14:17
2. Yargı Paketi Adalet Komisyonu'nda

TBMM Adalet Komisyonu, 2. Yargı Paketi'ni içeren “Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”ni görüşmek üzere toplandı.

Görüşmeden önce “salgın nedeniyle sosyal mesafe kuralları” gerekçe gösterilerek, ajans muhabirleri dışındaki muhabirler salona alınmadı. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, muhabirlerin salona alınmamasına tepki gösterdi.

Teklif sahibi AKP Milletvekili Abdullah Gürer, 63 maddelik pakete ilişkin genel bilgi verdi. Gürer, teklifin kanunda düzenlenen yargılama aşamalarının her biri için tebligat yapma zorunluluğunun kaldırılması, ön inceleme, belirsiz alacak davası, yargılama süreleri, feragat, sulh ve kabul, bazı tebligat zorunlulukları, bozmadan sonra ıslah, ihtiyati tedbir, kanun yoluna müracaat, tamamlama kararları, tahkim, delil tespiti, ticari defterlerin ibrazı, heyetli mahkemelerin çalışma usulü, sulh ve arabuluculuğa teşvik, mahkemelerin uzmanlaşması, ses veya görüntü nakli yoluyla duruşmaların yapılması gibi birçok usul kurumuyla ilgili düzenlemeleri içerdiğini söyledi.

 Gürer’in ardından teklifin geneli üzerine grupları adına milletvekilleri söz aldı.

“Yargılamadaki aksaklıklar metinde yok

İYİ Parti Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, yargılamadaki aksaklıkların metinde yer bulamadığını belirterek, “Önemli olan yargılamaların makul sürede bitirilmesi. Türkiye’de dünya kadar hukuk fakültesi açıldı. 20 tane sandalye bulup 2 profesör 2 hocayla açılıyor. Avukatlar asgari ücretin altında iş yapmaya başladı. Hakimlerin dosya yükü çok fazla, oturup hesap kitap yapacak durumda olmayabilirler. O zaman şu yapılamaz mı? Adliyelere sosyolog, psikolog atıyorsunuz. Bu işlerinde uzmanı olan bir bilirkişi kurulu kurun. Bilirkişi olsun, vatandaşın kafasındaki soru işaretleri de kalksın. Madem ki birinci amaç yargılamayı hızlandırmak. Ben size dosya numarası vereyim. Hala beş senedir bekleyen dosyalar var. Vatandaşa yazık, artık ümidini kesti, arayıp sormuyor. Bunlar bilirkişi müessesesinin ve adliyelerin kendilerine tanınmayan yetkiden dolayı sürecin uzamasından kaynaklanıyor. Bununla ilgili bir çalışma olursa, uygulamada bu sıkıntılar çok yaşanıyor” dedi.

 “Adalet geç tecelli etmesi yılların sorunu”

MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, yargı reformunu desteklediklerini aktararak, “Günümüzde yargının içinde bulunduğu sorunlardan çoğunluğu bazen yasal düzenlemelerin dikkatsizliğinden, bazen eksikliğinden, bazen düzenlemenin gereğinin yapılmamasından, bazen de karmaşadan oluşmaktadır. Hepimiz malumu olacağı üzere dile getirilen tartışma adalet hizmetlerinin geç tecelli etmesidir. Bu sorun yıllardır tartışılmaktadır. Diğer taraftan yargı sistemimizin hukuk kaynaklarıyla elde edeceği konu önemlidir. Hukuk kaynaklarının nasıl kullanıldığı ve bu kullanma sonucunda elde edilen verimlilik değerlendirilmeli, sonunda gerekli düzenleme yapılmalıdır” dedi.

 “Yasama organı devre dışı”

HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, “Bu reform olarak kamuoyuna sunulan pakette gerçek anlamda üniversitelerden, barolardan görüş alınmadığını açıktır. Bizim de yapmış olduğumuz eleştiri ve katkıların da teklifte yer almadığını görüyoruz. Mevcut olan yasama organının devre dışı bırakılmıştır. Biz yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Yani kanun yapma tekniğinden uzaklaşılmıştır. Bu kanun teklifi kanun yapmaya aykırı olduğu gibi Anayasa’ya da aykırıdır. Bu kanun yapma şekli bir yap boz tahtasına dönüşmüştür. Reform diye önümüze koyulan değişiklik insan haklarını zedeleyecek yeni uygulamalar koymaktadır” ifadelerini kullandı.

 “Her şeyin en doğrusunu siz mi biliyorsunuz?”

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Adalet Komisyonu’nun daha önceki teklif görüşmelerinden örnekler vererek, muhalefet partilerinin verdiği görüşlerin hiçbirinin kabul edilmediğini belirtti.

Emre, şöyle devam etti:

“Her şeyin en doğrusunu siz mi biliyorsunuz? Muhalefet partisi milletvekilleri olarak bizlerin hiçbir konuda bilgi sahibi olmadığını mı düşünüyorsunuz? Aslında böyle düşünmediğinizi tahmin ediyorum. Ne yazık ki sorun da tam buradan kaynaklanıyor. Düşündüğünüz gibi davranmıyorsunuz. Dünyadaki adalet komisyonlarının, anayasa komisyonlarının çalışma şekillerini vakit buldukça inceleyip araştırıyorum. Bizim uyguladığımız metotla, bu şekilde çalışan komisyon var mı? Bize bir gösterin. Bizimki, özellikle son değişiklikle birlikte tamamen bize özgü bir hal aldı.

Temelde yaşadığımız bu anlayış sorunun neden olduğu haksızlık ve hukuksuzluklara her geçen gün yenilerinin eklendiği bir Türkiye yaşamaktayız. Geldiğimiz aşama yetki gaspına kadar ulaşmış durumda. Bunun en tehlikeli örneklerini de yargı erkinin bağımsızlığını yitirmesi ve ardından yargı erkinin de yetkilerinin gaspıdır. Yargı alması gereken kararları idare tarafından uygulamaya konulmakta, tedbir adı altında yargısal işlemler siyasi iktidar tarafından kullanılmaktadır. Yargısal süreçler tamamlanmadan belediye başkanlarının görevden alınması, yerel yönetimlere kanunlarla tanınan yetkilerin merkezi hükümet tarafından engellenmesi, eleştiriler ve araştırmacı gazeteciliğe yönelik baskı amaçlı itirazlara ilişkin daha yargısal süreçler işletilmeden RTÜK ve Basın İlan Kurumu devreye sokularak cezalar yağdırılması ne acıdır ki bütün bunlar bizim normalimiz olmuş durumdadır. İşte bizim rejim sorunu dediğimiz tam budur. Kurumlar var ancak işlevsizdir ve tüm yetkiler bir kişidedir. Bunun adı da monarşidir.

AKP iktidarının yargısal süreçlere müdahalesinin yol açtığı adaletsizlikler ve toplumsal kutuplaşma hukuk tarihi açısından da ders niteliğindedir. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı duyulmadığı, bizzat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik kumpas davalarının savcısı olduğu, ortada idari yargı kararları bulunmasına karşın inşaat temelli çeşitli projeler dahil, iş ve işlemlerin kanunsuzca devam etmesini sağlayan ve hiçbir dönem eksik olmayan talimatla gözaltı, tutuklamalar yaptıran dönemin başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı konumundaki AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, sanki Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığı makamı ilan edilmiş ve kendisi de bu konumdaymış gibi hareket etmektedir.”

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.