Hıncal Uluç: Ey liseliler, bu yalancı başkanı siz seçtiniz!

Hıncal Uluç, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek'in yönetim politikasını eleştirerek "Ey liseliler, bu yalancı başkanı siz seçtiniz" dedi.

16 Şubat 2017 Perşembe 12:02
Hıncal Uluç: Ey liseliler, bu yalancı başkanı siz seçtiniz!

 Hıncal Uluç'un Sabah gazetesindeki yazısı şöyle:

"Galatasaray batıya açılan penceredir.."
"Galatasaray, bir SPOR anıtıdır!."
"Galatasaray bu ülkeye sporun her türünü getirmiş, yenilmez armadalar, geçilmez sporcuları ile tarihler yazmış, hepsinden öte, sporun ayrılmaz vasfı olan 'Sportmenlik' kavramını ülke sözlüğüne katmış bir spor ve kültür ocağıdır."
Sebebi de Tevfik Fikret'in okulundan doğmuş olmasıdır..
"Bu kültür, sanat ve spor yuvasının havası kulüpte bozulabilir" diye öyle bir tüzük yaptı ki kurucular, okul hep kulübün içinde, ruhunda kalsın.. Okul dışı üye olmak sınırlandı, kısıtlandı.. Her seçimi okullular yönetti, yıllar boyu.. Hep onlar seçtiler..

Sonra yozlaşma başladı.. Liselilerin içinde "Liseciler" diye bir Dazlaklar gurubu türedi.Bunlar kongreleri ele geçirdiler.. Kulüp amaçları bir kenara atıldı. Oylar "Liseciler"i kimtatmin edecekse onlara, onların yaptıkları listelere verildi.
Galatasaray gelenekleri unutuldu. Hayatında bir gün yöneticilik yapmamış, hiç kimsenin bilmediği tanımadığı adamlar yönetimlere, sonunda Başkanlığa seçildiler..
100 yıllık şanlı tarih bu dazlaklar tarafından acemi menfaat avcılarına teslim edildi..
Kulüp hemen her dalda ve hemen her kategoride bitti.. Hele son yıllarda ezeli rakip Fenerbahçe'nin şamar oğlanına döndü. Her spor dalında, kız, erkek, yaş gurupları her kategoride, Fener'e durmadan yenilen Galatasaray ortaya çıktı.
Galatasaray maddi olarak da bitti, tükendi. Tek varlığı, Riva ve Florya da, üç otuz paraya satıldı. Alınan 500 milyonluk garanti de, 360 milyon liraya kırdırıldı.

Bunu bile alkışladılar. Çünkü başka çare kalmamıştı. Niye kalmamıştı?.
Çünkü son 15 yılda iş başına gelenler, bol keseden yüz milyonlar harcamış, kulübü batacak kadar borca sokmuş, sonra çekip gitmişlerdi.
Bugün kulübün başına getirdiğiniz "Yalancı", sizlere "Bu 15 yılın hesaplarını bir yabancı kuruluşa yaptıracağım" diye söz vermişti. Yaptırdı da.. Rapor elinde ama açıklamıyor.
Neden?.
"Son 15 yılın hesaplarını açıklayalım" diyen kendi yönetimindeki herkesi istifaya zorlayarak, susuyor ve gizliyor..
Neden?.
Suç ortağı mı?. Kendi açıkları da mı var?. Yoksa birilerine şantaj yapmak için mi elinde tutuyor..
Bilmem.. Bildiğim, araştırma yaptırıp açıklamamasının, kongre ve divanda verdiği sözlere rağmen, "Açıklayalım" diyen herkesi tasfiye ederek, saklamasının tam bir rezillik oluşu..
Bunları bir kenara bırakıyor ve son üç güne geliyorum..
Pazar akşamından bu yana..
Kayseri önündeki, utanç futbolu ve rezil kenar yönetiminden sonra, Teknik Direktör değişikliğine gidileceğini sokaktaki çocuklar bile biliyordu. Kendisinin ve kardeşinin paçasını kurtarmak isteyen Dursun Efendi'nin aç aslanların önüne tatminkâr bir kurban atacağını bilmemek için gerzek olmak gerekirdi zaten.
Şimdi hafta sonu Rize gibi en zor deplasmanlardan biri, öbür hafta, yani 12 gün sonra Beşiktaş derbisi varken, dirayetli, işi bilen başkan, kaybedecek saati olmadığı için, daha o gece Yönetim Kurulu'nu toplamaz, Riekerink'i, görevden almaz, yeni Teknik Direktör için kolları sıvamaz mıydı?.
Lisecilerin seçtiği komik başkan pazartesi günü konuştu..
Televizyon kameraları önünde, utanmadan, sıkılmadan aynen şunları söyledi..
"Riekerink konusunu yarın olağan yönetim kurulu toplantısında konuşacağız. Telaffuz edilen isimler bizim dışımızdadır."
O sabah oysa tüm gazeteler Galatasaray'ın yeni hocasının İgor Tudor olduğunu yazıyorlardı.
Salı sabahı gazeteler "Tudor" manşetleriyle çıktılar. Kanallar gün boyu "Tudor'la anlaşıldı" haberleri geçti.
Salı akşamı "olağan" toplantı yapıldı ve sonunda Başkan açıklama yaptı gene..
"Riekerink'le yollar ayrılmıştır. Yarın sabahtan itibaren, şu an boşta olan bir yeni hoca ile anlaşmak üzere çalışmalar başlayacaktır.."
Oysa ayni saatlerde İgor Tudor, Karabük'te son kez idmana çıkıyor ve "Ben Galatasaray'la anlaştım, gidiyorum" diye, futbolcularına veda ediyordu. Karabük Başkanı da durumu medyaya açıklıyordu.
"İgor Tudor Galatasaray'la anlaştığını söyleyerek ayrıldı."
İki başkandan biri yalan söylüyordu.
"Sizce hangisi" diye sormuyorum..
Galatasaray, iki gün sonra Rize deplasmanına çıkacak, ondan altı gün sonra da Beşiktaş'la derbi oynayacak Galatasaray, çarşamba sabahı, boşta adam aramaya çıkacaktı, öyle mi?.
Ziya Paşa'nın ünlü Terkib-i Bend'inden satırlar geldi aklıma..
"En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın."
Ziya Paşa "Derinlerdeki sırrını en ummadığın keşfeder" derken, bu defa ortada esrar bile yoktu. "İgor'un spor ahlakına, hele "Tevfik Fikret ocağından doğan bir kulübe" asla yakışmayan, Karabük Başkanının deyimi ile hırsızlığını üç gündür yazmayan gazete, duyurmayan internet haber sitesi kalmamıştı.
"Çarşamba sabahı boşta kalan bir hoca aramaya başlayacağız" gibi süper aptalca laflara kim kanardı ki?.
Özbek, milyonlarca Galatasaraylı'yı geri zekâlı yerine koyuyor, "Herkesi kör, alemi sersem" sanıyordu.
Daha dün "Sezon sonuna dek, ne olursa olsun, yönetimce Riekerink'in arkasındayız" diyen yalancı, ders almamış, yeni yalanlar kıvırıyordu, sıkılmadan, utanmadan!.
Ama ben söyledim, okurlarım ve 90a'daki seyircilerim bilir.
Galatasaray'da suç futbolcularda değil.. Onları kenardan yönetemeyen futbol cahilleri gurubu Teknik (!) Yönetimde değil, onları oraya atayan Dursun Biraderler ve onlara nedense (!) kalkan olmak için 40 yıllık dostlarını satan ve Galatasaray'da anıt olan adına gölge düşüren Alp Yalman'da bile değil, hatta.. Yani Florya'daki hayalet de değil.. Bu rezilliği artık geceleri geldiği Florya'da gizli gizli tezgâhladığı iddialarına bile cevap veremeyen, saklanan Gölge Adam'da da değil yani..
Kabahatın aslı, büyüğü, 15 yıldır Lisecilerin kuklası olan, onların kongreye saatler kala hazırladıkları listeyi okuma zahmetine bile katlanmadan sandığa atan Kongre'de..
O kongre ki, yıllar önce "Aranızda olmak artık bana gurur vermiyor" gerekçesi ile yazdığım, Galatasaray üyeliğinden istifa mektubuma muhatap olmuştur.
Bugünün herkesi kör, âlemi sersem sanan başkanın hâlâ ve hâlâ vekilliğini yapan, yakın dostum Cengiz Özyalçın, o zamanki yönetim kurulunun Genel Sekreteriydi.. Bana resmi mektup yazdı.
"İstifa mektubunuz işleme konmamıştır" diye..
Ben de cevap yazdım..
"İstifa tek taraflı bir hukuki müessesedir. Karşı tarafın kabulünü ilzam etmez." (Gerektirmez, yani?)
Hatırlıyorsun, değil mi Cengiz?.
Peki sen bunca yalanın, dolanın, bunca beceriksizliğin, korkaklığın, rezilliğin arasında hâlâ "Başkan Vekili" sıfatı taşımaktan utanmıyor musun?.
Bir mektup da sen yazsana..
Daha ne bekliyorsun?.
Adının Alp Yalman adının yanına yazılmasını mı?.

Son Güncelleme: 16.02.2017 12:20
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.