Başbakan Yıldırım’ın PKK’dan görüşme mesajları geldiği açıklamaları yeni bir trafiğin başlayıp başlamadığı tartışmalarına neden olurken HDP’li Sırrı Süreyya Önder, 2.5 ay önce Ahmet Davutoğlu hükümeti döneminde ciddi bir trafiğin yaşandığını söyledi.
Kaynak: Cumhuriyet/MAHMUT LICALI
Başbakan Binali Yıldırım’ın PKK’dan görüşme mesajları geldiği açıklamaları yeni bir trafiğin başlayıp başlamadığı tartışmalarına neden olurken, HDP’nin İmralı Heyeti'nde bulunan isimlerden Sırrı Süreyya Önder, "Newroz öncesi Ahmet Davutoğlu hükümetinin HDP aracılığıyla PKK’ya bir çözüm çağrısı yaptığını" öne sürdü. Önder, "Hükümetin sürekli böyle bir arayış içerisinde olduğu ve her seferinde Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay tarafından önünün kesildiği bilgisi var" ifadesini kullandı. Temmuz 2015’ten beri yaşanan çatışma dönemindeki ilk ciddi görüşme trafiğinin ayrıntılarına ilişkin Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın sorularını yanıtlayan Önder’in açıklamaları şöyle: -Başbakan Yıldırım’ın “Terör örgütünün bugünlerde ‘Biz görüşebiliriz, silahları bırakabiliriz, konuşalım’ gibi doğrudan, dolaylı haberleri geliyor” açıklamasından bir aracı olduğunu anlıyoruz. HDP bu aşamada devrede mi? PKK haber gönderdi mi, birileri aracı oldu mu; doğrusu bu konuda bilgi sahibi değiliz. Ama bilgi sahibi olduğumuz başka bir şey var ki; hükümet Nevroz döneminde bizim aracılığımızla PKK’ye bir çözüm çağrısı yaptı. -Nasıl bir çağrı yapıldı, detayı nedir? Detayı şu: Yüksekova bölgesine operasyon başlamadan önce oradaki yerel inisiyatifler hükümet nezdinde girişimlerde bulundu. Yüksekova’ya dönük Sur ve Nusaybin’dekine benzer bir operasyon yapılması durumunda bunun vahim sonuçlar doğuracağını ve böyle bir yönelimde bulunmamaları gerektiğini söylemişler. -Bu yerel inisiyatifler kimler? Bu yerel inisiyatifler HDP’ye yakın çevreler değil. Bunlar Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın sivil kanaat temsilcileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, yerel kanaat önderleri dedikleri bir kesim. -Hükümetin önerisi neydi? Hükümet bu inisiyatifte bulunanlara bir koridor açabileceklerini ve oradaki PKK’lilerle görüşüp onlara bu tekliflerini iletmelerini istemişler. Bu yerel temsilciler, PKK’ye bunu ilettiklerinde PKK’nin JÖH ve PÖH benzeri yapıların kışlalarına çekilmeden böyle bir koridor açma teklifine sıcak bakmayacaklarını, çünkü halkın güvenliğinin söz konusu olduğunu aktarmışlar. Daha sonra yerel temsilciler bu değerlendirmeyi ilettiklerinde hükümet tarafından kabul görmemiş başlangıçta. -HDP hangi aşamada devreye girdi? Bu gelişmenin üzerinden bir hafta geçtikten sonra; bu da Nevroz civarı oluyor. Nevroz’dan biri iki gün önce bir trafik yaşanıyor. Hükümet tekrar bu temsilcileri çağırarak bu teklifi kabul edebileceklerini ama ciddi ve güvenilebilir bir akreditasyon istediklerini söylemişler. Bu zamana kadar biz devrede değildik. Tamamen HDP’nin dışında bir gelişmeydi. Yerel temsilciler bu akreditasyonun nasıl sağlanacağı konusunda hükümete fikir sorduğunda; hükümet siyasi muhattapların böyle bir onay vermesi durumunda bunu yeterli ve güvenilir bulacaklarını söylemişler. O zaman biz göreceli bir inisiyatif aldık. Bununla görevli siyasetçilerle görüştük, bakan düzeyinde görüşmelerimiz oldu. Daha sonra hükümetin böyle bir talebi olduğu mesajını Kandil’e ilettik. -Davutoğlu’nun 2013 Mayıs’ına dönülürse “her şey konuşulur” açıklaması ve ardından yaptığı tam tersi açıklama o dönem tartışılmıştı... Cumhurbaşkanı’nın “Son terörist kalana kadar” açıklaması sanırım bu mekanizmayı etkisizleştirdi. Dolayısıyla PKK’den doğru hükümete bir teklif oldu mu, arabulucu kullanılıyor mu bu konularda bir bilgim yok ama hükümetin sürekli böyle bir arayış içerisinde olduğu ve her seferinde Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay tarafından önünün kesildiği bilgisi var. "İnşallah aracılar vardır" -Başbakan Yıldırım’ın yaptığı son açıklama bu anlattığınız sürece mi işaret ediyor yoksa yeni bir süreç yaşanmış olabilir mi? Bilmiyorum. Ama Binali Yıldırım şunu görüyor olsa gerek: Başbakanlığın ilk düğün bayram havası geçtikten sonra bu ülkenin temel ihtiyacının şu anda yol, köprü, inşaattan daha fazla bir şey olduğunu ve bir barış sağlanmazsa bu yolların, inşaatların memlekete hiçbir faydasının olmayacağını görmeye başladı. Bu bizim için sürpriz değil. Bu posta oturan herkes ilk gün biraz eser savurur, ondan sonra bir bakarsınız; gerçeklerle olgusal düzeyde bir yüzleşme yaşar ve bir arayış başlar. Bu doğru da bir yöntemdir. İnşallah böyle aracılar vardır. İnşallah görüşülüyordur. Ayrıca Binali Yıldırım bunu beyan ediyorsa artık savaşı sürdürmesi için bir bahanesi de yok. -Başbakan Yıldırım’ın sizinle bir teması oldu mu? Bizimle bir temas olmadı. Açıkçası ekibini de daha tanımıyoruz. Davutoğlu’nun ekibini biliyorduk ve zaman zaman görüşmelerimiz oluyordu. Ancak Binali Bey bu sürecin nasıl geliştiğini merak ederse, daha kapsamlı bir bilgiyi HDP olarak kendisine sunmaya hazırız. Görünen o ki; Sayın Yıldırım’a “Sen bu işlere karışma, bu işi Genelkurmay halleder” diye bir çerçeve çizildi. Çünkü Davutoğlu’nun azledilme gerekçesi Davutoğlu’nun haddini aşan işlere girişmesi olarak tarif ediliyor. Sanırım Davutoğlu’nun azledilmesinde 2013 Mayısı’na dönülme demeci çok etkili oldu. "Tek tek inceleniyor" -Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dokunulmazlık düzenlemesini son anda onaylaması farklı tartışmalara neden oldu. Sizin düşünceniz nedir? Bildiğim bazı şeyler var. Bu süre içerisinde iki şey yaptıklarını biliyorum. Saray tarafından yaptırılan bir araştırma var. Tutuklamaların siyasi sonuçları ne olur? Özellikle Selahattin Bey’in tutuklanmasının sonuçları birdenbire HDP’nin yüzde 15 bandına çıkması gerçekliğini gösteriyor. Onun üzerine bir kısmı aktif hâkim ve savcıdan oluşan bir hukukçular komisyonunda bütün vekillerimizin dosyalarını tek tek incelettiriyorlar. Buradan uluslararası hukukta ve AİHM’de savunulabilecek bir tek tutuklamanın yapılamayacağı bilgisi veriliyor. Selahattin Bey’i dışarıda tutarak birkaç tutuklama yapabilir miyiz diye bakıyorlar; ancak ondan da bir sonuç çıkmıyor. Son olarak; bari irademiz dışında bir tutuklama ya da salıverme olmasın diye HSYK kararnamesi çıktı. -Hükümet sizce ne yapmalı? Doğru olan yol ve yöntem ister arabulucularla olsun, ister doğrudan yüz yüze olsun... Kürt siyasi iradesi başmüzakereci olarak İmralı’yı defalarca işaret etmiş ve Sayın Öcalan bu noktada devlet ve hükümet temsilcileri dahil bu süreçte yanlış, olumsuz bir inisiyatif kullanmakla itham edilmemiş; tam tersine olumlanmıştır. Binali Yıldırım için hesap adamı diyorlar. Eğer hesap adamıysa gerçekten, bu tuğlayı demiri hesap etmek gibi bir şey değildir, ama bir metafor kullanmak gerekiyorsa bu ülkenin temeli barış, eşitlik hukuku ve demokrasi zemininde yükselmeyecekse hiçbir yapının zamana mukavemeti olmayacaktır. "Dolmabahçe yok sayıldı her şey tel tel çözüldü" -2013-2015 arasındaki çözüm süreci dönemini bir başarısızlık olarak görüyor musunuz? Bunu başarısızlık olarak kabul etmiyorum. Hükümet de böyle kabul etmiyordu. Ortadoğu’da son 100 yıldaki tek başarı hikâyesi diyorlardı. Pratikte başarısızlığının sebebi de çok açık. Karşılıklı mutabakatla gelinen Dolmabahçe zemininin yok sayılmasıyla her şey tel tel çözüldü. --Diğer taraftan TBMM’de hükümete OHAL yetkisi veren tartışmalı bir yasa tasarısının görüşmelerine başlandı. EMASYA Protokolü’nü aratacak bir darbe düzenlemesi yapılıyor. Daha bunun yasa teklifi olarak lafı gündeme geldiğinde MHP hükümetin bu konudaki tasarısını bile görmeden olumlu demeci veriyor, ikinci demeci veren CHP milletvekili Dursun Çiçek. “Bingo” diyesi geliyor insanın. Selahattin (Demirtaş) Bey’in “CHP brifing alıyor, Genelkurmay tarafından yönlendiriliyor” demecine tepki gösterilirken daha hükümetin metnini görmeden Dursun Çiçek inisiyatif alıyor. Bugün artık Dursun Çiçek konuştuğunda; konuşan bir parlamenter değil, Genelkurmay karargâhının görüşleri olduğu yönünde bir algılanma biçimi var. Zaten kendisi de Genelkurmay’la görüşmeleri olduğunu yadsımamıştı.
Son Güncelleme: 11.06.2016 09:46