MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan başkanlık sistemi tartışmasına ilişkin olarak, “Halk ben bunu istemiyorum, şunu istiyorum dediğinde iş biter” dedi. Yalçın, "Siyasi partileri yok eden bir anlayışla başkanlık sistemini getirmek söz konusu olamaz" diyen Yalçın, "Getirilen başkanlık sisteminde eyaletleri ön plana çıkararak ayrışmayı kolaylaştıran bir teklif olamaz" ifadesini kullandı.
Al Jazeera Türk'ten Gonca Şenay'ın sorularını yanıtlayan (21 Ekim 2016) Yalçın'ın açıklamaları şöyle:
Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “Başkanlık Sistemi” tartışması siyasi gündemde sıralamadaki gerilere düşmüştü. Şimdi Genel Başkan’ın açıklamalarıyla geçen haftadan bu yana yeniden gündemde. MHP bu konuyu neden şimdi gündeme taşıdı?
Siyasetin gündeminden başkanlık hiç çıkmadı. En yakın delil de Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i açış konuşmasında yaptığı yeni anayasa ısrarıdır. Yine Başbakan’ın seçildiği günden itibaren her fırsatta “Başkanlık Sistemi”ni getireceğiz telkini ve söylemi, bu işin öyle pek de rafta olmadığını çok aleni bir şekilde gösteriyor. Bu ülkenin önünde duran ve çözülmesi gereken bir yönetim sistemi meselesi var. Bunun çözümü için MHP daha önce yaptığı gibi ülke meseleleriyle alakalı olarak yol gösterici olma talebinde bulundu. Çıkışı da bundan yaptı. Çıkışı yaparken dikkat ederseniz seçenekliydi. Her şeyden evvel bu siyasi düzen Anayasa şartlarına uymuyor. Anayasa’yı taşan, onun üzerinde yetkiler kullanan halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Sayın Genel Başkan “Bunun ya görev alanı neyse ona çekilmesi lazım. Doğrusu olan da budur. MHP’nin tercihi de budur.” dedi. Ama “Bu olmuyorsa ki olmuyor 2 yıldır, o zaman şu andaki fiili durumun bir anayasal zemine oturtulması gerekir” dedik. Bu bizim için önemliydi. Neden? Ülke geleceği adına bir başıbozukluk meydana gelmemesi için. Terörle uğraşan, PKK terörü dışında FETÖ uğursuzluğuyla mücadele eden bir Türkiye aynı zamanda dış politikada bir çıkmaz, bir kıskaç içerisinde. Bu problemler üst üste geldiğinde bu namüsait durum çok tehlikeli boyutlar alabilir dedik. Onun için bunun behemehal çözüme kavuşması lazım. Ülke geleceği için önemli gördüğümüzden kamuoyu önüne çıkardık. Türkiye’de kaos ve kriz ortamı olmaması adına içinde bulunulan durumdan ülkeyi kurtarmak, bunun yol göstericiliğini yapmaktı amaç.
Genel Başkan tepki gösteriyor ama ilk hafta yapılan açıklamada tam olarak ne kastedildiği anlaşılamadı, tartışma konusu oldu. Bu hafta yapılan grup toplantısında ise biraz daha netleşti. Şu anda genel olarak kamuoyunun anladığı şu; Siz referandumda halkın görüşü neyse o hayata geçsin diyorsunuz. Dolayısıyla burada söylediğiniz bu referanduma gitsin...
Hayır şöyle... Bu iddia sahipleri ne talep ediyorlar, ne istiyorlarsa çözüm makam ve mercii Meclis değil mi? Oraya gelsin, bir inceleyelim hep beraber bir görelim. Memleketin hayrına mı değil mi bir tartışalım. Milletin mekânı Meclis ise oraya gelmesinde bir beis var mı? Yok. Burada siyaset kurumu konuyu çözemiyorsa halka gitsin, halk çözsün.
Ben de bunu sormak istiyorum zaten. Başkanlık sistemi tartışıldığı şekliyle gelirse ve sizin açıklamalarınızdaki gibi aklınıza yatmazsa Ak Parti’nin referandum için 14 milletvekili eksik kalıyor. Yani az önce söylediğiniz gibi siyaset kurumu çözememiş oluyor, siz destek olmazsanız...
Belki çözecek Meclis’te. Çözüm 367’dir. Çözüm 330’u bulup referanduma gitmektir.
MHP’li 14 milletvekilinin oy vermesi söz konusu mu?
Şu anda öyle bir kararımız yok parti olarak.
Ama referandumda sakınca görmüyoruz dediğinizde bu “referanduma evet” dediğiniz anlamına geliyor...
Referandum nedir? Halka sormaktır, biz halka sormakta bir sakınca göremeyiz. Niye? Biz siyasi partiyiz. Hangi siyasi parti, “Halka gidelim arkadaş, buna o karar versin” dendiğinde yok diyebilir? Böyle değil mi? Beslendiğimiz kaynaktır halk.
Bunu soruyorum işte... Siz destek olmazsanız AK Parti tek başına kendi oylarıyla halka gidemiyor...
Bunun ne olacağını kimse bilemez. Müneccimlik yapmaya ne gerek var? Siz nereden biliyorsunuz? Meclis’teki milletvekilleri fert olarak karar verecekler, olayları görüyorlar, Türkiye’nin gidişatını görüyorlar. Az da olsa CHP içinde destek çıkmayacağını nereden biliyorsunuz? HDP’nin bu olaya doğru bakıp halk karar versin demeyeceğini nereden biliyorsunuz? Bizim için de aynı şey söz konusu. Dolayısıyla Meclis Genel Kurul’u, yani 550 vekil verecek, bir partileşme kararı gibi görmeyin.
Ama evet grup kararı alınamıyor sözde ama biliyoruz ki genelde lider neyi işaret ederse milletvekilleri o yönde oy kullanıyor...
Kanunun mantığına aykırı o zaman. Anayasa’da, “Grup kararı alamazsınız” diyor. Siz diyorsunuz ki “Arka planda alıyorsunuz”. Almayabilirler, diğer partiler de serbest bırakabilirler.
Neticede MHP milletvekilleri olarak siz “Hayır” dediğiniz bir sistemin referanduma gitmesi için Meclis’te ona evet oyu verir misiniz? Bir yandan da burada Genel Başkan’ın esas işaret ettiği şey referandum çünkü...
Tabii esas işaret ettiği, “Milletten korkmayın”. Bu ülkenin geleceği ile istiklâli ve istikbali ile alakalı olduğu için buna gitmekten korkmaya gerek yok. Bu mantaliteyle Meclis’teki milletvekilleri kendi düşüncelerini tartmak suretiyle karar verecekler. Şimdi nereden biliyorsunuz kimin ne şekilde destek olacağını? Bu öneriyi ortaya atan siyasi hareket olarak biz 330 düğümünün nasıl çözüleceğini söylemiyoruz. Hangi partinin nasıl tavır alacağını bilmiyoruz.
O zaman siz kısmen de olsa destek verip “Halk ne diyor?” onu görmekten yanasınız...
Bu bugün konuşulacak bir mevzu olmadığı için çözüme kavuşturalım diyoruz. Bu da sistem gelince olacak...
Peki siz “anayasa ihlâl ediliyor, sistem fiilen değişti” diyorsunuz.. O zaman sizce ülke için en iyisi ihlal edilen bir anayasa ile yönetilmek yerine başkanlık ile yönetilmek mi?
Böyle bir tercih yapmam ben. Bu noktada beni zorlayamazsınız. Ben görüş ve düşüncemi partimin düşüncesi doğrultusunda zaten ifade ediyorum. Parlamenter sistemin faydalı olduğu ile alakalı bir sürü açıklamamız var.
O zaman bu parlamenter sistem boyutuna geçelim. “Reforme edilmiş bir parlamenter sistemden” söz ediliyor. Nesi reforme edilmeli bu sistemin somut olarak anlatır mısınız?
Parlamenter sistemin işlemediğini şu anda görüyoruz. Anayasası işlemiyor. Yürürlükte bir anayasa var. Çiğneniyor. Ama bunun müeyyidesi için hiç bir kurum harekete geçmiyor. Niye? Belki Cumhurbaşkanı’na karşı geçemiyorlar. Belki tek parti iktidarı var, onun yüzünden geçemiyorlar. Yani böyle bir parlamenter sistem olur mu?
Başka örnekler de verebilir misiniz talebinizin ne olduğunun tam olarak anlaşılabilmesi için?
Yargı, yürütme erklerinin ayrılığı... Yasada ayrı doğru ama uygulamada böyle değil. Birbirini zorluyorlar. Birbirlerinin üzerine çıkmaya, yetkilerini almaya çalışıyorlar. Birbirlerine nüfuz etmeksizin hepsinin kendi alanında kalmak suretiyle görevini yerine getirmesi gerekiyor. Bu ülkedeki en büyük sıkıntı bu zaten. Mesela yürütme... Özellikle son yıllarda yargının üzerinde ayrı bir güç oldu. Bunu inkâr edecek bir baba yiğit var mı bu ülkede? Bunun için bir yasal düzenleme de yapılabilir. Mevcut yasal düzenlemenin uygulamaları iyileştirilir. Bazı hususlarda mesele yasal düzenlemelerde değil. Bunun yönetmelikle uygulaması sırasında sıkıntılar çıkmaktadır. Bu tip değişiklikler.
Peki Genel Başkan “ilke ve hassasiyetlerimiz” diyerek yine satır arasında önemli bir mesaj verdi konuyla ilgili yaptığı konuşmada. Bunları başkanlık sistemi konusunda tekrar dinleyelim mi sizden?
Sadece başkanlık olarak düşünmeyin. Bu ülkenin geleceği adına hangi sistemi getirirseniz getirin veya hangi sistemi teklif ederseniz edin, bu ülkenin üniter yapısı gözardı edilemez. Üniter yapıyı bozacak bir sistemi MHP kabul edemez. Kurucu değerlerimizle alakalı değişimlerin veya bunların yok olmasına yönelik girişimlerin hiç birini kabul etmeyiz. Dilden, milli birlikten, başkentten, devlet ve millet hayatındaki bir ve beraber olma ihtiyacından taviz vermeyiz. Bunların her biri hassasiyet. Bunlar muhafaza olsun ama mahalli idarelere aşırı yetki vermek suretiyle eyaletler sistemi şekliyle bir yapılanma da bu ülkeye zarar verir. Bunun da kabulu mümkün değil. İktidar partisi böyle bir teklif ile geldiğinde, yani ortaya başkanlık sistemi diye bir teklif koyduğunda ümit ederiz ki bunların hepsine dikkat ederler. Siyasi partileri yok eden bir anlayışla başkanlık sistemini getirmek söz konusu olamaz. Getirilen başkanlık sisteminde eyaletleri ön plana çıkararak ayrışmayı kolaylaştıran bir teklif olamaz.
Bir dönem mesela başkanlık altında iki partili bir sistem olsun tartışması da vardı.
Buna karşıyız. Tabii ki başkanlık sistemi öyle bir şey ki, her türlü siyasi fikir Meclis’te temsil edilebilmeli. Bu zaten parlamenter sistemin gereğidir. Dünyada başkanlık sistemi dediğinizde çok farklı uygulamaları vardır. Güney Amerika, ABD, Rusya farklı uyguluyor bunları. O halde getireceğiniz yasadaki ufak bir nüans çok şeyi değiştirebilir, bakalım taslak o dengeyi kurabilecek mi? Devlet Başkanı karşısında onu dengeleyen bir Meclis sistemi getirebilecek mi? Çünkü bu dengeyi bozduğunuz an diktatörlüğe doğru gidersiniz. Çünkü seçilmiş başkanlık olur.
Böyle bir yapı gelirse AK Parti’den teklif olarak, bunun da referanduma gitmesini destekler misiniz?
Bütün bunlar önce gelecek, ondan sonra Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini netleştirecek. Bizim söylemek istediğimiz bu. Şimdiden o soruları sorduğunuzda cevap vermek de zorluk çekeriz. “Daha ortada olmayan bir şeyi destekler misiniz?” diye soruyorsunuz.
Ama ne olursa olsun referanduma gitmesini istemiyor musunuz zaten?
Hayır, “Daha doğrusu halka gitmekten korkulmamalıdır” bizim temel fikrimiz. Bu demokrasinin gereğidir. Bunu ben söylüyorsam, bunu benden önce halk isminin geçtiği ana muhalefet partisi söylemeli. O sahip çıkmalı. Nasıl korkabiliriz biz halka gitmekten? Birisi çıkıp da herhangi bir siyasi parti halka sormak istediğinde, hangi parti “Yok hayır” der?
Burada sıkıntı şu gibi görünüyor. Siz referanduma gitmesini istiyorsunuz ama gidecek sistem sizin onaylamadığınız bir sistem. Siz orada gitsin derken meydanda hayır diyecek olmanız...
Hayır hiç bir sıkıntısı yok. Bunu biz yaparken bize övgüler düzmeniz lâzım. Hem fikirleri bu değil hem de halka sorup halk ne diyecekse “hay hay” diyor.
O zaman size seçmen sormaz mı, “Meclis’te siz referandum için değil anayasa değişikliği için evet dediniz” diye...
Biz referandumu kendi bakış açınızla evet ile hayır arasına sıkıştırırsanız yaptığımız anlamakta, izahta zorluk çekersiniz. Burada MHP’nin yaptığı, halka sormak, o da referandum yoluyla olur. Benim fikrim farklı da olsa, hakem halktır. Biz halkı hakem yerine koyuyoruz. Bunda ne mahsur var? Ben bu sistemi savunmuş olabilirim bu sistemi ama halk derse, “Ben bunu istemiyorum, şunu istiyorum” dediğinde iş biter. Burada ana muhalefet veya sizler neyi sorguluyorsunuz ben onu anlamıyorum. Halka gitmekte ne yanlışlık olabilir?
Ak Parti ile bundan sonra bir diyalog sürecinde olacaksınız gibi görünüyor...
Şu ana kadar bu anayasa süreci dışında bir diyalog sürecinde olmadık. Kapalı kapılar ardında bir siyaset geliştirmedik, bu da bilinsin, bununla da suçlanabiliyoruz. Pazarlık zaten söz konusu olamaz. Bundan sonra gelen taslak metin üzerinden Meclis görüşmesini yapacak. O zaman MHP’nin bakış açısı daha da netleşecektir.
Son Güncelleme: 21.10.2016 11:03