Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Kırıkkale’de; “50 yıldır siyasetin içerisinde sayılırım. Hakikaten hiçbir zaman bu kadar sıkılmadım. Badireler atlattık, ihtilallere şahit olduk, hapishaneye girdik, bunların hepsi bir gerçek. Ama geçmişte hapishanedeyken bile bugün duyduğum endişeyi duymadım” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün, partisinin 6. İl Kongresine katılmak için Kırıkkale’deydi. Karamollaoğlu özetle şu konuşmayı yaptı:
“Zor bir dönemden geçiyoruz. Siyasette elbette partilerin farklı görüşleri olacak. Ülkemizin problemleri var. Birtakım sıkıntılarımız var. Bu problemlerin çözülmesi sıkıntıların giderilmesi, siyasi partilerin her birinin görevidir, arzusudur. Biz problemlerimizi görüşürken çözüm önerilerimizi ortaya koyarken, ille de birbirimizi tahkir etmek, birbirimize hakaret etmek mecburiyetinde miyiz?
Üzülerek ifade ediyorum, ama geçmişte de elbette tenkitler oldu, olacak da bu gayet tabii bir iş. Farklı görüşler var. Ama ben siyasetin bu kadar gerildiğine, insanların bu kadar ağır bir şekilde tahkir edildiğine emin olun şahit olmadım. 50 yıldır siyasetin içerisinde sayılırım. Yakından takip ederim. Allah rahmet eylesin Erbakan hocamızın siyasi hayata atıldığı tarihten beri hep gidişatı takip ettim.
Bürokrat olarak görev aldım yeri geldi, yeri geldi özel sektörde çalıştım, tesisleri idare ettim, yeri geldi milletvekili olarak, yeri geldi belediye başkanı olarak da fiilen çalışmalarda yer aldım. Ama hakikaten hiçbir zaman bu kadar sıkılmadım. Badireler atlattık, ihtilallere şahit olduk, hapishaneye girdik, bunların hepsi bir gerçek. Ama geçmişte hapishanedeyken bile bugün duyduğum endişeyi duymadım.
Bazıları garipseyebilirler. Ya bu kadar abartı olur mu? Bakın 1980 ihtilalinde bizi yönetim kadromuzu bütünüyle tutukladılar. Allah’tan o dönemde bizim genel idare kurulumuz sadece 24 kişiymiş, bugün olsaydık hapı yuttuyduk 75 kişi hapse girecekti. Ama biz hapishanedeyken de neticede davamızı iyi savunabilirsek gerçekleri ortaya koyabilirsek beraat edebileceğimize inanıyorduk, beraat de ettik. Hem de askeri bir mahkemeden. Hem de emirin demiri kestiği bir dönemde.
Üzülerek ifade ediyorum. Bugün adalet mekanizmasına güvenilmiyor. Neden güvenemiyoruz? Çünkü mahkemeye giden, haklılığını ispat eden, ama buna rağmen hakkını alamayan bir sürü insan var. Binler, on binler bir kararname ile görevden alınmış, bir ithama maruz kalmış sonunda mahkemeye gitmiş haklılığını ispat etmiş ama görevine dönemiyor. Böyle bir ülkeye hukuk devleti denmez. Kimse kusura bakmasın, ben diyemem. Hakimler karar verecek devlet yöneticileri ona uymayacak. Orası hukuk devleti olmaz.
Öyle vasıflandırılamaz. Onun için bu noktada görüşlerimi ifade ederken biliyorum bazıları farklı kanaat belirtecekler. Belki tepki gösterecekler. Ama tepkileri yersiz. Bir ülkede adaletin kamil manada tecelli ettiğine inanabilmek için en önemli gösterge, iktidar partisiyle ilgili kanaatleri var, davanız var, mahkemeye giderseniz kazandığınız takdirde o yerine getiriliyorsa orada adaletin var olduğunu söylemek biraz daha rahat. Ama her zaman iktidar haklı muhalefet haksız gösteriliyorsa burada adalet tecelli eder diye inanmak mümkün değil.”