CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, GATA’nın isminin değiştirilmesi ve emniyette türban serbestliği kararını değerlendirdi.
Arslan, açıklamasında “Devleti krizden Abdülhamid’le mi çıkaracaksınız? Hiç gereği yokken türbanla toplumu tekrar ayrıştırmaya kalkanlar, Yenikapı uzlaşısının bir ilüzyon olduğunu gösteriyor. Bugün uzlaşma adı altında yapılanlar, laikliği tedit etmeye devam ediyor. Aslında ortadan kaldırılmak istenen, Başkanlık propagandası öncesinde parlamenter sistemin Cumhuriyetteki kazanımlarının OHAL kararlarıyla yok edilme projesidir. Sabah uzlaşıyla geri çekilen kararlar, gece geri getiriliyor. Devlet kriz içinde, yeni darbe iddiaları ortalığı sarmış, siz hala türbanla uğraşıyorsunuz. Muhalefeti göstermelik dinleyenler, laiklik karşıtı dosyalarını OHAL karanlığında raftan indirmeye kalkıyor. Açık konuşalım; Emniyet personelinden sade vatandaşa kadar ortak kaygımız, taraflı ve partizan bir yönetimdir, devletin cemaatleştirilmesidir. Türbanlı polisin tuttuğu, türbanlı savcının gözaltına aldırdığı, türbanlı yargıcın mahkum edeceği düzende, adaletten umudunu kesmiş farklı görüş ve inançtan insanlar kendini güvende hissedebilecek mi? Adalet ve emniyette türbana geçit verince, baş bağlamasına göre bir hizmet tarifine yol açacağınızın farkında mısınız? “ ifadesini kullandı.
CHP Milletvekili Kazım Arslan’ın açıklamasının devamı şöyle:
“Siyasi iktidar FETÖCÜ’lerle değil, Cumhuriyetle Cumhuriyetimizin kazanımları ile uğraşıyor. İktidarın asıl mücadelesi, yıllarca FETÖ ile ortak yürüttüğü Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı verilen savaşın şimdi AKP öncülüğünde, OHAL uygulamaları ile değiştirilmeye ve dönüştürülmeye devam etmesidir.
OHAL’le ilgisi olmayan işlerle uğraşılıyor, Cumhuriyetin kazanımları birer birer ortadan kaldırılıyor. Yasayla kurulan askeri okullar FETÖ terör örgütüyle bağlantısı var denilerek, Anayasamıza aykırı bir şekilde KHK ile kapatılıyor.
Zaman zaman terör olayları oluyor diye üniversitelerimizi mi kapatalım? Sivil okullarda yetişen, askerliğin özünü ve kültürünü kavrayamayan kişiler askerlik işini layıkıyla yapamaz. Bugün TSK Dünyanın önde gelen orduları arasında ise, subayları şimdi öfkeyle kapatılan askeri okullarda yetişmişlerdir. Bunu hafife almamak gerekir.
Bunlar da yetmiyor, kapanan askeri okulların tarihi değeri dikkate alınmadan şimdiden rant hesapları yapılıyor. Yaşadığımız darbe girişimi sonrası, Atatürkçülük, Laiklik, Cumhuriyetimiz ve Demokrasimizin bizleri birleştiren ve kaynaştıran ortak değerlerimiz olduğu anlaşılmıştır.
Bu ortak değerlerimizi, halkımızın ezici çoğunluğu ve siyasi partilerimiz bunu görmüş ve anlamıştır. İktidar da bunu takiye de yapsa anlamış görünmüştür. Durum böyle olmasına rağmen, hiç gereği olmadığı halde, kadın polislerin başörtüsü yapma şekliyle ilgili yönetmelik değişikliği yapmıştır.
TOPLUM TEKRAR AYRIŞTIRILIYOR
Bugün polisin ve askerimizin can güvenliği ve ülkemizin güvenliği ve huzuru önemliyken, bunlar bir kenara bırakılmış, toplumu ve polisi ayrıştıran bir şekilde anayasamıza aykırı bir düzenleme yapılmıştır.
Birliğe ve beraberliğe daha çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde, fırsatçılıkla bu değişikliğin yapılması yanlıştır. Cumhuriyet ve demokrasi karşıtı odaklar, darbe girişimi sonrasında, daha katı bir tavırla takiyeyi sürdürmekte, devlete sızmış diğer cemaatlerin koalisyonuyla Cumhuriyet kurumlarını gece yarısı kararlarıyla, OHAL hızıyla ortadan kaldırmaktadırlar.
UZLAŞMA İLÜZYONU LAİK CUMHURİYETİ TEHDİT EDİYOR
Her krizi fırsata dönüştürmeyi siyaset sayan bu kadrolar, şimdi adına uzlaşma dedikleri bir ilüzyonun peşindedir. Sabah konuşulanlar akşama kadar yok sayılmaktadır. Milletimizin birlik çağrısının aksine, hiç gündemde olmayan kamuda türban sorunu bir kez daha ayrışmanın fitili olarak ortaya atılmakta, özünde AKP kadroları ve FETÖ’den boşalan yeni cemaatler koalisyonu bildiğini okumaktadır.
BU KARARLAR, CUMHURİYETİN YOK EDİLME PROJESİDİR
Aslında ortadan kaldırılmak istenen, Başkanlık propagandası öncesinde parlamenter sistemin Cumhuriyetteki kazanımlarının OHAL kararlarıyla yok edilme projesidir.
Kurumlarından ilkelerine, kadrolarından arazilerine kadar asıl intikam alınmak istenen, Cumhuriyetimizdir. FETÖ’nün yıllardır aşındıramadığı Cumhuriyet, kendisini artık devletin tek sahibi zanneden kadrolarca açıkça gece yarısı kararlarıyla, hukuksuz KHK ve yönetmeliklerle yağmaya tabi tutulmaktadır.
SABAH UZLAŞIYLA ÇEKİLEN KARARLAR, GECE KHK İLE GELİYOR
Meclisten uzlaşıyla geri çekilen yasa maddelerinin bir gece yarısı KHK ya da yönetmelikle getirileceği iddiası bile, demokrasimizin sivil darbe girişimiyle karşı karşıya olduğunun ilanıdır, Yenikapı ruhuna aykırıdır.
Siyasi iktidar, yaşanan darbe girişimine karşı verilen ortak siyasi kararlılığı ilk haftadan unuttu, devleti parti çıkarları doğrultusunda kuşatma, diğer cemaatlere yeniden pay edilecek devletin rotasını çizme yanlışlarıyla savruluyor.
TÜRBANLI VALİYİ, REKTÖRÜ ATAYANLAR ŞİMDİ FETÖCÜ İLAN ETTİ
AKP, Cumhuriyet kurumlarını ve ilkelerini yok etmenin en uygun fırsatını darbe kargaşasında bulmuştur. Bu haftaya GATA isminin değiştirilmesi, Emniyet’te türban serbestisiyle başladılar. Türbanlı vali, rektör ve ilçe milli eğitim müdürlerini liyakate bakmadan kendileri atayanlar, bugün aynı isimleri FETÖ’cü sayıp görevden alıyorlar. Doğru olanı bunları önceden atamamalarıydı.
Sorunun ilk günden beri liyakat olduğunu görmelerine rağmen, hala işin özüyle değil, Cumhuriyetin kazanımları ile uğraşıyorlar. Devlet, hiçbir dönemde bu kadar ciddiyetsiz, bu kadar vurdumduymaz yönetilmemişti. ‘Ortada bir devlet krizi var, uyarılarımızı rağmen hala yanlış yapılmaya devam ediliyorlar. ‘Darbe girişimi sonucu muhalefete kulak vereceğiz’ diyen siyasi iktidar, bizi dinliyor gibi gözüküyor, ancak bildiğini okumaya devam ediyorlar. Muhalefeti göstermelik dinleyenler, laiklik karşıtı dosyalarını OHAL karanlığında raftan indirmeye kalkıyor.
LAİKLİK KARŞITI ZEMİN OHAL İLE HAZIRLANIYOR
AKP kadroları, attıkları imzalarla, kapattıkları askeri okullar ve ismi değiştirilerek devredilen hastanelerle, çalakalem verdiği kararlarla, yargıyı, adaleti, güvenliği uçurumun eşiğine getirmektedir. Bu gidişle, FETÖ’nün devlette 30 yılda açtığı yarayı 3 ayda çözmek ve temizlemek yerine, bu tür uygulamaları ile sorunu derinleştirecekler. Darbe, devletin içini boşaltmanın, muhalifleri ve kendisine açıkça itaat etmeyeni temizlemenin fırsatına dönüşmüştür. Bürokraside, eğitimde, yargıda, emniyette FETÖ’nün ve diğer cemaatlerin isteyip de bulamadığı laiklik karşıtı, Cumhuriyet düşmanı ortam, siyasi iktidar eliyle verilecektir.
FETÖ’den boşalan alanlarda mevzi savaşı verenler, devlette kapsamlı bir reformu geciktirdikçe, yargıyı ve bürokrasiyi, orduyu ve emniyeti bir kez daha yeni cemaatlerin pay kapma savaşına terk edecektir.
DEVLET KRİZDE, İKTİDAR TÜRBAN DERDİNDE
Bugün laikliğin, her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Laiklik devletin harcı, toplumsal eşitliğin simgesi olmalıdır. Ülke yönetimi, birkaç şeyhin, şıhhın ve müridinin eline terk edilmeyecek kadar değerlidir. Laik, eşitlikçi ve adil kamu hizmetinin yeniden sağlanması gerekirken, emniyet içinden gelelebilecek yeni darbe planlarına önlem almak dururken, hükümet hala Cumhuriyetin kazanımları ile uğraşıyor,kılık kıyafetle vakit kaybediyor. Devlet kriz içinde, yeni darbe iddiaları ortalığı sarmış, siz hala türbanla uğraşıyorsunuz.
Güvenlik ve adalet hizmetlerinde eşitliği ,tarafsızlığı ve bağımsızlığı değil, yeniden türban sorununu öne çıkaranlara soruyorum:
ABDÜLHAMİD’LE Mİ FETÖ’YÜ YENECEKSİNİZ?
Hatalarınız çığ gibi büyüyor, hala terörle değil, isim değişiklikleriyle, dini kıyafet uygulaması yoluyla Cumhuriyetle mücadele ediyorsunuz. Yeni ayrışma ve çekişme zeminine tohum ekiyorsunuz. GATA’nın adını değiştirip Abdülhamid yapınca, Cumhuriyetin büyüttüğü gözde kurumları Osmanlı’ya dönüştürünce mi Gülen yapılanmasını yeneceksiniz?
Adalet ve emniyette türbana geçit verince, baş bağlamasına göre bir hizmet tarifine yol açacağınızın farkında mısınız? FETÖ’nün polisleri sahte delili evlere koydu, polis fezlekeleri yıllarca iddianame diye mahkemelerde okundu, binlerce insanın hayatı mahvoldu, bugün devleti darbeden koruyan en önemli subaylar yıllarca hapsoldu ama hiç mi hiç ders almadınız?
EMNİYET VE ADALETTE TÜRBAN, YENİ KADROLAŞMA SİMGESİDİR
Emniyet ve yargıda üniforma, tarafsızlığın, adaletin simgesiyken, şimdi türbanlı polis ve hakim-savcı kararıyla yeni bir tehlikenin kapısı aralanmıyor mu? Liyakat yine devlette yok sayılmayacak mı; personele taktığı türbana, bağladığı başa göre davranılmasının yolu açılmayacak mı? Hangi cemaatten olduğuna göre terfisi yapılacak personel, safını seçmemişse, sadece işini yapıyorsa, o kurumdaki cemaate ve partiye yaslanmıyorsa her türlü tehlikeye, iftiraya açık hale gelmeyecek mi?
AKP, FETÖ’NÜN AÇTIĞI YARAYI DERİNLEŞTİRİYOR
Karşımızdaki en büyük tehlike, kurtulmaya çalıştığımız FETÖ’cü emniyet ve yargı düzeninin bu defa siyasi iktidar eliyle kalıcı hale getirilmesidir.
Açık konuşalım; Emniyet personelinden sade vatandaşa kadar ortak kaygımız, taraflı ve partizan bir yönetimdir, devletin cemaatleştirilmesidir. Türbanlı polisin tuttuğu, türbanlı savcının gözaltına aldırdığı, türbanlı yargıcın mahkum edeceği düzende, adaletten umudunu kesmiş farklı görüş ve inançtan insanlar kendini güvende hissedebilecek mi?
TORPİLDEN BIKAN MİLLET, TÜMÜYLE TORPİLE MAHKUM EDİLECEK
FETÖ’cü yargı ve polis düzeninden, torpilli sınav düzeninden bıkmış vatandaş, devletten beklediği adalete ve liyakate, eşitliğe bu şekilde nasıl kavuşacak?
Bir davaya bakan avukatlar, hakim ve savcının, polis amirinin hangi görüşten olduğunu öğrenerek davaya girmek durumunda bırakılmışsa, alınan yeni türban kararı, yeni krizlerin habercisi, adaletin ve emniyetin idam fermanıdır.
Kuleli Askeri Lisesi’ni kapatınca, darbeye karşı en net tepkiyi veren Kemalist subayları ve genç öğrencileri açığa alınca mı nitelikli subay yetiştireceksiniz? Kışlaları şehir içinde kapatarak rantiyecileri umutlandırdınız. Şimdi yeni bir darbe tehlikesi ya da terör saldırısı karşısında, şehir dışından gelecek güvenlik güçleri olaya nasıl anında müdahale edecek?
KEMALİSTLER SİZİ UYARIRKEN NEREDEYDİNİZ?
81 ilin 74’ünde emniyet müdürleri FETÖ’cüyken, hapse attığınız Kemalistler sizi defalarca uyarırken siz ne yapıyordunuz? O zamanda bizim söylediklerimize dikkate almamıştınız.
12 Eylül referandumundan sonraki askeri okul sınavlarında tam yapan sayısı 2002’de 60 iken; 2010’da 1214, 2011’de 642, 2012’de 717 olduğunda siz nerede yaşıyordunuz? Sınavlarda elenenler, okulunu terk etmek zorunda bırakılanlar defalarca şikayetçi olurken neden sustunuz?
Bugün FETÖ’cü saydığınız başörtülü vali ve rektörü kim atadı; bugün sokak afişleriyle FETÖ’cü olduğu söylenen, kadrolaşmasına göz yumulan başörtülü ilçe milli eğitim müdürünü kim atadı? Bu atamaları liyakate göre değil cemaat bağlarıyla yaparken hangi ülkeyi yönetiyordunuz?
Bugün nitelikli asker açığı varken, pireye kızıp yorgan yakan, Kulelili genç Mustafa Kemal’in askerlerini bavulla okul bahçesinde bırakan kim?
Bugün pilot bulamayıp özel sektörden pilot çağıran siyasi irede kimin; garabet bir kararla okulları bir çırpıda kapatanlar kimler? Bunların acıları gelecekte yaşanacaktır.
KÖPRÜ KUTLAMASI VE TÜRBANDAN ÖNCE DEMOKRASİYİ KONUŞALIM
Köprü kutlamasından ve türban açılımından önce, yaşanan terörün ortak acısını paylaşmak, devleti yeniden ayağa kaldırmak için güvenlik önlemlerinden, terörün önlenmesinden, sağlam bir demokrasiden, eşitlikçi olan inanç ve ibadet özgürlüğü olan laiklikten konuşmak gerekmez mi?
Bu söylediklerimiz, ikazlarımız ve önerilerimiz çok önemli. Bunları önemseyin, artık bir daha bu ülkeye,bu millete ağır bedeller ödetmeyin.”
Son Güncelleme: 29.08.2016 11:30