"Önerge verip, konuşma talep ettim ama bağımsız vekil olduğum için konuşturulmadım" diyen Nazlıaka, "Ben de kürsüye kendimi kelepçeleyip, MHP Genel Başkanı’na ve milletvekillerine nezaketli ve içten bir tonlamayla, 'Evet’ derseniz, tarihe kara leke olarak geçersiniz. ‘Hayır’ derseniz tarih yazarsınız!' dedim. Devlet Bey’e de, 'Adınız Devlet, çok güven veriyor. Lütfen Cumhuriyetimize, devletimize sahip çıkın!' diye seslendim" dedi.
Nazlıaka, Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur ve A Haber'de program yapan Cemil Barlas'ın eylemine ilişkin cinsiyetçi göndermeler yapmasına tepki göstererek, "Kelepçe denilince benim aklıma tutuklu gazeteciler, akademisyenler geliyor. Bu rejim değişikliğiyle, Meclis’e kelepçe vurulması geliyor, Cumhuriyet’e olan bağlılığım geliyor. Bazılarıysa bilinçaltı saplantılarını kelepçe mevzusu üzerinden dışa vurdular. Gidip tedavi olsunlar...
Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan (24 Ocak 2017) Nazlıaka'nın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Kendinizi neden kürsüye kelepçelediniz?
- Birçok MHP seçmeni beni aradı, “Biz Cumhuriyetimize sahip çıkıyoruz. Bu rejim değişikliği ülkemizin üniter yapısını bozacak. MHP milletvekillerine ‘Hayır’ oyu verin” diyoruz ama dinletemiyoruz. Lütfen bizim sesimiz olun!” dediler.
E, bunu normal yolla yapamadınız mı?
- Hayır. Önerge verip, konuşma talep ettim ama bağımsız vekil olduğum için konuşturulmadım! Ben de kürsüye kendimi kelepçeleyip, MHP Genel Başkanı’na ve milletvekillerine nezaketli ve içten bir tonlamayla, “Evet’ derseniz, tarihe kara leke olarak geçersiniz. ‘Hayır’ derseniz tarih yazarsınız!” dedim. Devlet Bey’e de, “Adınız Devlet, çok güven veriyor. Lütfen Cumhuriyetimize, devletimize sahip çıkın!” diye seslendim...
Randevu alıp, kendisine söyleseydiniz ya...
- Bir etkisi olmazdı! 1. turda 1. madde 347 kabul oyu almıştı. Bu konuşmadan sonraki oylamada 339 kişi “Evet” dedi. 8 kişinin oyunu değiştirmesi, benim için çok kıymetli. Ertesi gün, eski ülkü ocakları genel başkanları “Hayır diyeceğiz!” diye bir açıklama yaptı...
Bu kelepçelemeyi oylamayı geciktirmek ve ilgi çekmek için yaptığınızı düşünenler de var...
- Bakın, Meclis’te, Türkiye’nin geleceğini, rejimini değiştirecek çok kritik bir süreç yaşanıyor. Ama bu, sanki sıradan bir şeymiş gibi sunulmaya çalışılıyor. Cumhurbaşkanı’nın haftalık olağan muhtarlar toplantısını bütün televizyon kanalları canlı yayınlıyor, ama Meclis’i gösteren yok. Halka bilgi verilmiyor. Ben de kamuoyu oluşturmak istedim. Amacıma da ulaştım. Çünkü sadece burada değil, yurtdışında da çok yankı uyandırdı...
Oylamayı geciktirme amacınız da vardı...
- Tabii ki. Çünkü sanki basit bir yasa değişikliği yapılıyormuş gibi maddeler vızır vızır geçiyordu. MHP hariç, tüm muhalif milletvekilleri, tek adamcılığa hayır demek için elinden geleni yapıyordu. Ben de “Bir şeyler yapmalıyım” dedim ve demokratik protesto hakkımı kullandım. Ayrıca bu, çok meşru bir hak. CHP’nin yaptığı gibi kürsü işgali ya da ‘filibuster’ diye tanımlanan kürsüde konuşma süresini uzatma yöntemi, bazı ülkelerde yıllardır uygulanıyor...
CHP’ye dönme meselesi...
- E bunu istediğimi zaten yedi düvel biliyor! Bir yalan haberle başlayıp partiye dönük bir linç kampanyasına dönen ve iyi yönetilemediği için kontrolden çıkan süreç nedeniyle yuvamdan atıldım! Yine de hep CHP’liyim ve CHP’lilerleyim. Herkes “Ne zaman partiye dönüyorsunuz?” diye soruyor. Bir gün mutlaka hak yerini bulacak. Yuvama resmi olarak da döneceğim. Ancak bu konuyla protestomun bir ilgisi yok. Ben yeni vekil olmadım ki, kendimi kanıtlamak zorunda olayım.
Çeşitli gazetelerde yorumcular, sizin yaptığınız eylemin hiçbir işe yaramadığını, hiçbir şeyi değiştirmediğini yazdı, çizdi, aynı kanaatte misiniz?
- Yok canım, yazılanları ciddiye bile almadım! “Kelepçe” kullandığım için edep dışı yorumlar yapıldı. Bunu mu ciddiye alacağım? Kelepçe denilince benim aklıma tutuklu gazeteciler, akademisyenler geliyor. Bu rejim değişikliğiyle, Meclis’e kelepçe vurulması geliyor, Cumhuriyet’e olan bağlılığım geliyor. Bazılarıysa bilinçaltı saplantılarını kelepçe mevzusu üzerinden dışa vurdular. Gidip tedavi olsunlar...
İşe yaradıysa nasıl yaradı?
- Bu protesto, “Bir kişi ne yapabilir ki?” sorusuna yanıt oldu. Tek kişinin bile bir şeyleri değiştirebileceğine dair bir umut oldu. Çünkü korku bulaşıcıysa, cesaret de bulaşıcıdır...
Söyleşinin tamamı için tıklayın