Tanal, “Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardır ki çok yeri olduğunu düşünüyorum; ‘Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.’ Zira laiklik; din ve vicdan özgürlüğü sağlayan ilkedir. Laiklik insanların manevi değerlerine göre yaftalanmadan görüşlerini rahatça dile getirebilmelerine olanak sağlar. Laiklik; millileşmenin, bağımsızlığın ve milli egemenliğin temeli olan bir uygar yaşam biçimidir. Devletler dinler karşısında tarafsız olmalıdır. Bir ülkede ne kadar doğru düşünürseniz düşünün, sizin tüm haklarınızı korumak için var olan devlet sizi maneviyatınızdan dolayı baskı altına alıyor, toplumda bir hedef haline getiriyor ve susturuyorsa, orada devlet devlet olmaktan çıkacaktır. Laiklik, insanların dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bir alan sağlamaktadır. Manevi özgürlüğünü devlet güvencesi altında yaşayabilen insan gelişir, gelişen insan üretir. İşte bu nedenlerle; Laiklik bir toplumun huzurlu ve mutlu yaşaması için gerekli olan en temel ihtiyaçtır. Laiklik çağdaş toplumu oluşturan ilkedir. Uygar yaşayışın şartı laikliktir ve Laiklik hepimizin ortak değeridir! dedi.
CHP’li Tanal tüm bunlara ek olarak gündeme ilişkin şu açıklamalarda bulundu; “Laiklikte siyasal yaşamın kaynağı bilim ve hukuktur. Anayasamızın 2. Maddesinde hiçbir tereddüt altında kalmadan belirtildiği üzere; Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir! Anayasamızın 24. Maddesi ise kişilerin maneviyatlarını ‘Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.’ Hükmü ile güvence altına almıştır. Diğer taraftan ise Anayasamızın 81. Maddesine göre; Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken demokratik ve laik Cumhuriyete bağlı kalacaklarını söyleyerek, büyük Türk milleti önünde namus ve şerefleri üzerine andiçerler. Anayasamızın 103. Maddesine göre ise Cumhurbaşkanı; lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına namus ve şerefi üzerine andiçer. Ben bunlara dayanarak söylüyorum ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel taşı olan laikliğe çağrı yapmak ne kanunen ne de vicdanen suç değildir! Asıl suç olan, Anayasayı ihlal ederek namus ve şerefleri üzerine ettikleri yeminin aksine hareket eden siyasi iktidarın davranışlarıdır! AKP iktidarının tek derdi; Anayasa değişikliğidir, ülkemizde özgürlükleri yerle yeksan edip tek adam rejimini getirmeye çalışmaktır. Ülkemizde OHAL 3 ay süreyle daha uzatılmıştır, OHAL’in geliş amacı terör örgütünü bitirmektir ancak 6 aydır devam eden süreçte, bırakın terör örgütlerinin bitirilmesini halen yılbaşı gecesinde terör saldırısını gerçekleştiren saldırgan dahi yakalanamamıştır! Böylesi bir ortamda, ettikleri yeminin arkasında duramayan siyasi iktidara ne denebilir ki? Laiklik çağrısı yapan gençlerin tutuklanması hangi amaca hizmet etmektedir? Bunu siyasi iktidarın tamamına soruyorum; siyasi iktidar hangi amaca hizmet etmektedir?”