Balbay Meclis Başkanlığına verdiği önergesi için şu saptamalarda bulundu:
“Toplumun bilgilendirilmesi ve aydınlanması adına kamu görevi yapan basın yayın organlarımızın ve çalışan gazetecilerin ülkemizde yoğun baskı, işsizlik ve tutuklamaya varan cezalarla karşı karşıya olduğu gerçektir. İktidar mensupları ve kimi odaklar tarafından sürekli basın mensuplarına karşı bir sindirme, görevini özgürce yapamama ve halkın haber alma hakkının engellenmesi söz konusudur. Basın özgürlüğünü engelleyen faktörlerin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması, halkımızın özgür, tarafsız ve şeffaf şekilde haber almasının sağlanması amacıyla Meclis Araştırması açılmalıdır.
Basın yayın kuruluşlarının ve çalışanlarının bütün demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olduğuna dikkat çeken Balbay değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Çağdaş demokrasilerin yaşandığı ülkelerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet basındır. Basın yayın organları ve çalışan gazeteciler bu gücünü bağımsız, özgür, şeffaf bir şekilde yerine getirmek isterler. Bu anlamda Anayasamızda “Düşünce ve kanaat hürriyeti” ile “Basın ve yayımla ilgili hükümler” yer almaktadır. Anayasamızın 28 nci maddesi, “Basın hürdür, sansür edilemez…; Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” güvencesini vermiştir. Basın, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya karşı bu gücünü demokrasi adına kullanmak durumundadır.”
Balbay ülkemizde son dönemlerde yaşanan siyasal, sosyal, ekonomik gelişmelerin basın yayın kuruluşlarını ve gazetecileri yakından etkilediğini vurgulayarak, “Siyasetin kullandığı metot ve yönetim anlayışı yasama, yürütme ve yargı erklerini nasıl olumsuz etkilemiş ise toplumun gözü, kulağı ve dili olan gazetecileri ve gazetecilik mesleğini de o kadar olumsuz etkilemiştir. Bu doğrultuda özgür ve bağımsız habercilik anlayışının yerine iktidarın gözü, kulağı, dili olan basın yayın kuruluşları oluşturulmuştur. Devletin kaynakları ve olanakları oluşturulan bu basın yayın organlarını besler duruma getirilmiştir. Bu süreçte toplum bilinçli olarak yanıltılmış, yönlendirilmiş, yasadışı yollarla elde edilen bir takım belge ve bilgilerle, kayıtlarla mağduriyetler yaşatılmıştır. Ayrıca hedef gösterme, tehdit, şantaj gibi gazetecilik meslek ilkeleri ve etiği ile bağdaşmayan yöntemler kullanılarak insanların temel hak ve hürriyetleri hiçe sayılmıştır. Bu tercihlerle siyasetin dizayn edildiği algısı toplumda oluşmuş ve halkın siyasete olan güvenini olumsuz etkilemiştir. Demokrasimiz ve toplumumuz açısından son derece üzüntü verici bir sonuç ortaya çıkmıştır” dedi.
Balbay’ın araştırma önergesi isteminde son olarak şu değerlendirmeler yer aldı:
“Bu süreçte ülkemizde 147 gazetecinin tutuklu olduğu, 777 gazetecinin basın kartının iptal edildiği, , 170 basın yayın organının kapatıldığı ve 2 bin 500 gazetecinin işsiz kaldığı yaşanan bir gerçektir. Bu durum uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından da rapor edilmektedir. Yayımlanan raporlara göre Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda ciddi gerilemelerin yaşandığı ve sorunun demokrasi ve özgürlükler açısından kaygı verici olduğu vurgulanmaktadır.
Bu anlamda gazetecilerin ve medya organlarının toplumun haber alma hakkına hizmet eden ilkeli, bağımsız, adil ve özgür olmaları sağlanmalıdır. Gazeteciliğin önündeki engellerin araştırılması, buna neden olan ekonomik ve siyasal ilişkilerin açığa çıkarılması, basın özgürlüğü üzerindeki yasak ve yaptırımların kaldırılması ile mümkündür. Bu bağlamda Anayasal bir hak olan haber alma özgürlüğünün yaratılması ve medyanın dördüncü toplumsal kuvvet olarak var olması için Meclis Araştırması açılması amaçlanmıştır.”