ABD'li generalin toplantı masasının üzerine Suriye sınırının 20 kilometre güneyinden geçen bir hattın çizildiği bir harita açtığını söyleyen Öztürk, "Eğer, Türk Silahlı Kuvvetleri, çizilen hattan daha aşağıya harekâtını geliştirecek olursa, bu durumda size gerek İnsansız Hava Araçları (İHA) gerekse uçaklarımızla hava desteği veremeyiz" dediklerini aktardı.
Öztürk, o gün o masada bulunan bir komutanın, haritayı inceledikten sonra ABD'li komutana şu soruları yönelttiğini yazdı:
"Bu kararı koalisyon olduğumuz dostlarımız ne zaman, nasıl aldı, bizimle niçin müzakere etmediniz? Hani koalisyonduk?"
Öztürk'ün Sözcü'de "Türkiye'nin önüne bir harita koydular"başlığıyla yayımlanan (28 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Türk Silahlı Kuvvetleri, “Fırat Kalkanı” adını verdiği Suriye harekâtını başlatırken, yola ABD ile beraber çıkmıştı. Amacımız, ülkemizin güneyinde sınır güvenliğinizi sağlamaktı. Bunun için öncelikle IŞİD'i bölgeden çıkarmak ve ardından da Kürt oluşumuna “dur” diyebilmekti. ABD için ise IŞİD ile mücadele hedefti. Tabii ki bu, görünen hedefti. Görünmeyen, o güne kadar söylenmeyen İncirlik Hava Üssü'nde Türk ve ABD'li komutanların toplantısı sırasında ortaya çıktı.
O gün İncirlik Hava Üssü'nde, Türk ve ABD'li generallerin katıldığı önemli bir toplantı yapılıyordu. ABD'li general, toplantı masasının üzerine bir harita açtı. Türk generaller, böyle bir haritayı ilk kez görüyordu. Haritada, Suriye sınırının 20 kilometre güneyinden geçen bir hat çizilmişti.
“Geçerseniz, hava desteği vermeyiz”
ABD'li komutan, haritayı eliyle düzelttikten sonra, Genelkurmay temsilcisi olan generallere döndü, “Bu çizilen hattın daha altına inmek doğru değil. Rus ve Suriye rejiminin hava araçları ile her an karşılaşma durumu söz konusu olur. Eğer, Türk Silahlı Kuvvetleri, çizilen hattan daha aşağıya harekâtını geliştirecek olursa, bu durumda size gerek İnsansız Hava Araçları (İHA) gerekse uçaklarımızla hava desteği veremeyiz” dedi. Bu sözler karşısında Türk komutanlar şaşırdı. Oysa yola böyle çıkılmamıştı, başta böyle konuşulmamıştı.
O gün o masada bulunan bir komutan, haritayı inceledikten sonra ABD'li komutana şu soruları yöneltti:
1. Bu kararı koalisyon olduğumuz dostlarımız ne zaman, nasıl aldı, bizimle niçin müzakere etmediniz? Hani koalisyonduk?
Şüphelerimiz hiç eksilmiyor
2. Suriye topraklarında, sınırımıza 20 km derinliğindeki alanda IŞİD'i temizledik. Peki daha güneydeki bölgede olan IŞİD ne olacak, orayı kim temizleyecek? Bize göre bunun da cevabı basit. Tabii ki sözde laf dinlemeyen PYDPKK o bölgeye girecek ve iki kantonun birleşmesi sağlanarak boydan boya Kürt bölgesinin oluşması sağlanacak.
3. El Bab'ın tarafımızdan alınacağını anlayınca ne gariptir ki bu bölgede İHA uçurmaya başladınız. Peki, hani Rusya ve rejimle karşılaşmamak için 20 km. altına hava aracı uçuramazdınız, ne oldu ne değişti de hava araçlarınız uçmaya başladı? Bunun cevabını söylemek istemeyiz. Çünkü hayrımıza değil. Havadan vurularak şehit olan 4 arkadaşımızın bulunduğu yerin koordinatı bir kere uçmayla bulunmaz. Şüphelerimiz hiç eksilmiyor bu konuda.
4. El Bab operasyonu için ‘sizin
milli operasyonunuz, biz karışmayız' diyen koalisyona ‘hani IŞİD ile mücadelede beraberdik. Ne oldu şimdi?' diye soruyoruz.
Sürenin uzaması bizim lehimize
Bazı siyasetçilerimiz TSK'nın El Bab operasyonunun birkaç günde biteceğini açıklıyor. Bu, gerçeği yansıtmıyor. Bırakın bir ayı iki ayı, bu aylarca da sürebilir. Aslında askeri açıdan bakıldığında askerler sürenin uzun olmasının daha doğru olacağı görüşünde. Nedenlerini de askeri yetkili şöyle anlattı:
1. Meskûn mahal muharebesi sabır gerektirir. Tecrit safhası ne kadar uzun olursa o kadar az kayıp verilir.
2. Koalisyonun bizi beklediği Rakka operasyonu. Rakka'ya bizi sokmayı istiyorlar. ‘PYD çevre kuşatmasını yapacak; içeri girmeyecek merak etmeyin' diyorlar. Tam bir tuzak. Çünkü bunun Türkçe meali PYD değil Türk Ordusu ve onun desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensupları ölsün demektir.
3. ABD, Rakka operasyonu için birlik getirecek mi? Hayır düşünmüyor. Onlar, ekran başında harekâtı yönetecek, Rakka'nın yerle bir edilmesini sağlayacak.
4. Peki Türkiye, Rakka operasyonuna katılmazsa ne olur? PYD ile mi yapacak operasyonu? Bizce yapsın. Bakalım görelim sonucu. Sonuç şöyle olur: Binlerce PYD'li ölür, ama Rakka alınamaz. Bu sırada Türkiye de, Suriye sınır hattına yerleşen PKK, bölgelerinin icabına bakar. Bunu ABD de biliyor. O nedenle Türkiyesiz bu işe giremez.
5. Tekrar bir soruyla daha devam edeyim. Rakka operasyonu yapıldı, şehir harabeye döndü, IŞİD'den kurtuldu. Peki ya sonra? Kim yönetecek burayı? ÖSO mu? PYD mi? PYD yedirmez kimseye ama hadi iyimser olalım ve ÖSO kontrol ediyor diyelim. Ama biz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana değil miydik? Rejim ve dolayısıyla Rusya razı gelecek mi?
Türkiye'nin desteği olmadan
Tüm bunlar göz önünde bulundurulunca; Rakka konusunda acele etmemeli. Peki bunun için ne yapılmalı: Bunu da askeri yetkili şöyle anlattı:
A. Rusya'nın da masada olması sağlanmalı.
B. Sahada savaşan ABD askeri de olması şartı konulmalı.
C. PYD ile IŞİD karşı karşıya getirilmeli.
D. Bu sırada Suriye kuzeyindeki bölgeyi PKK'dan temizlemeli.
E. En son Türkiye'nin desteği ile Rakka'ya girilmeli.
15 Temmuz darbe girişimi, TSK'nın gerçekleştirdiği “Fırat Kalkanı Harekâtı” bir kez daha gösterdi ki ABD ile 1 verip 3 almak diye bir şey olmaz. Biz 1 verdiğimizi zannederiz fakat neler verdiğimizi fark edemeyiz bile. 3 de almadığımızı çok geç anlarız.
Artık AKP'li eski bakanlar “ABD'ye güvenip yola çıkılmaz. Her zaman bir alternatif olması gerekir” görüşünü daha fazla dillendirmeye başladı.