Haber: Çağatan AKYOL - Kamera: Umut Emre GÖKBULUT
(İSTANBUL) CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olduktan sonra işten çıkarılan Polonez işçilerinin Çatalca Adliyesi önündeki nöbetini ziyaret etti. Özel, "İşçinin hakkını yerseniz, hele hele suçsuz günahsız insanlara sırf sendikalı oluyorlar diye ‘hırsız, arsız’ diye iftira çalmaya çalışırsanız o vakitten sonra işçinin biz yanındayız, karşısında olan sizin de sonuna kadar karşısındayız. Polonez’in hakkını verdin verdin, vermedin; bir gün tüketimden gelen gücümüzü kullanma çağrısını yaparız, ondan sonra hepiniz, özellikle Polonez işçilerinin hakkını yiyen Polonez firması bundan bin pişman olur” ifadesini kullandı.
Sendika üyesi olduktan sonra işten çıkarılan Polonez işçileri 5 aydır hakları için mücadele ediyor. CHP Genel Başkanı Özel, işçilerin Çatalca Adliyesi önündeki nöbetlerini ziyaret etti. Özel’e Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve Çatalca Belediye Başkanı Erhan Güzel eşlik etti. Burada işçilerle birlikte açıklama yapan Özel, “Ben buraya sizin gibi sokaktan, eylemden, örgütlenmeden, mücadeleden, Soma’dan geliyorum” dedi. Özel, şunları kaydetti:
"Soma’da 301 evladımızın yer altında şehit olduğu bir büyük faciadan, onun sonrasındaki bir büyük mücadeleden hep birlikte geliyoruz. Tabii maden işçileri kanun gereği sadece erkeklerden oluşuyor. Biz maden işçileriyle ama onların yürekli eşleriyle, hayatını kaybetmişlerin yürekli, cesur analarıyla, eşleriyle çok yol yürüdük ama bir emek mücadelesinde, bu kadar çok kadının ön planda olması Türkiye’de hak arayan ve arayacak olan herkese umut oldu, örnek oldu.
"Herkes bu şirketin ne kadar alçalabildiğini görsün"
Maalesef utanç verici işler oluyor Türkiye’de. Kod-46 demek, yüz kızartıcı suçtan tazminat hakkı da olmadan, işsizlik sigortasını da hak etmeden berbat bir şey yaptığı için işten çıkarmak demek. Anayasada yazıyor; her işçi sendikalı olma hakkına sahiptir, o hakkı kullanıyorsunuz, emeğinizi savunmak istiyorsunuz. Maalesef Ürdünlü şirket gelmiş, Türkiye’de satın almış, yatırım yapmış. İnsanımız üzerinden para kazanıyor, emekçimizin alnının terini sömürüyor, bu kabul edilebilecek bir şey değil. Bir de utanmadan, sıkılmadan ‘Kod-46’ diye yazıyor. Kod-46 demek, sorulduğunda ‘Ne suçu var bu insanların da 46 yazdın?’ ‘Hırsızlık yaptılar’ diyor, ‘Sırlarımı ifşa ettiler’ diye yalana başvuruyor. Daha sonra bakın, nasıl kendi kendine itiraf ediyor ki ‘04’e çeviriyor. Yani ‘haklı sebepten çıkarmaya’ çeviriyor. Yani iftiracı olduğunu, sizin sendikal mücadele içinde olduğunuz için işten attığını ama bunu bahane edemediği için size ‘hırsız’ diyecek kadar utanmazlaştığını açıkçası itiraf ediyor. Şimdi bütün Türkiye’deki herkes bu şirketin ne kadar alçalabildiğini görsün. Bu şirketin adını gördükleri yerde, size hakkını vermediği müddetçe, yani bakan söz vermiş, araya girmiş ama bu şirket size hakkını vermediği müddetçe ben Polonez ismini nerede görürsem, kız kardeşlerime, analarıma, bacılarıma, sadece sendikalı oldukları için ‘hırsız’ damgası vurmaya çalışan bir iftiracının adını görmüş olacağım orada.
“Bütün milletimizi hesabını sormaya davet ediyorum”
Bütün milletimizi Polonez ismini gördüğünde bu yapılanın hesabını sormaya davet ediyorum ve bu şirkete diyorum ki, ‘Biz sana bunu yanında kar bırakmayız. İşçi üretimden gelen gücünü kullanır, bazen de vatandaşlar onlara destek verirken tüketimden gelen gücünü kullanır.’ Polonez’i uyarıyorum. ‘Bu işçilerle, bakana söz verdiğin gibi, sendikaya söz verildiği gibi en kısa sürede görüşüp, haklarını verip, onların sendikal mücadelesine saygı duyup bu işi tatlıya bağladın bağladın. Yoksa sucuğun acıydı, tatlıydı diye bakmayacağız. Tüketimden gelen gücümüzü sana göstereceğiz. Sizin yürüyüşünüzü engelleyenler, anayasaya aykırı işi kendileri yapıyorlar. Yürüyüşünüz sonuna kadar haktır, yürümeye karar verdiğinizde de hepimiz yanınızdayız, arkanızdayız.
“İşçinin hakkını yiyenin karşısında duracağız”
Polonez’e söylüyoruz, şimdi uyarıyoruz. Şu ana kadar bir şey yapmıyoruz, yapmadık. Yapıldıysa da öyle çok yüksek boyutlu bir şey olmadı ama hissettiler, ama hissetmediler. Hem Polonez’e söylüyorum hem Türkiye’de işçi çalıştıran bütün patronlara, şirketlere söylüyorum. Eğer işçiniz sizden razıysa biz de razıyız. İşçinizin hakkını veriyorsanız sizin ürettiğiniz malları büyük keyifle, imkanlar dahilinde vatandaşlarımız tüketir ama eğer işçinin hakkını yerseniz, hele hele suçsuz günahsız insanlara sırf sendikalı oluyorlar diye ‘hırsız, arsız’ diye iftira çalmaya çalışırsanız o vakitten sonra işçinin biz yanındayız, karşısında olan sizin de sonuna kadar karşısındayız. Polonez’in hakkını verdin verdin, vermedin; bir gün tüketimden gelen gücümüzü kullanma çağrısını yaparız, ondan sonra hepiniz, özellikle Polonez işçilerinin hakkını yiyen Polonez firması bundan bin pişman olur. Hem Polonez’in işverenine hem Türkiye’deki bütün işverenlere söylüyoruz. İşçinin hakkını yiyenin karşısında duracağız, o firma kimse o firmaya karşı tüketimden gelen gücümüzü kullanacağız.
“Polonez işçileri yalnız değildir”
Geçmişte Soma’da çok eksik işler yaptılar, maden sendikası ve Türk-İş. Çok eleştirdim. Geçtiğimiz haftalarda Ankara’da önemli bir direnişe destek verdiler, öncülük ettiler, takdir ettik. Bugün burada çok değerli sendikamıza Tek Gıda-İş’i ve onun örgütlendiği Türk-İş’i, sendikacılığı olması gerektiği gibi yaptıkları bu alanda sonuna kadar destekliyoruz. Sendikal mücadelenin en önemli mücadele olduğunu Türkiye’deki tüm işçilere haykırıyoruz. Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin. Hep beraber başaracağız. Polonez işçileri yalnız değildir, hepimiz onların arkasındayız. Hakkınızı alana kadar hep birlikte mücadele edeceğiz."