Okmeydanı’nda faaliyet gösteren İdil Kültür Merkezi’ne yapılan operasyon sırasında gözaltına alınan ve tutuklanan, aralarında Nuriye Gülmen’in de bulunduğu 4 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Mahkeme, Nuriye Gülmen ile Yasemin Karadağ’a ‘DHKP-C silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 10’ar yıl hapis cezası verdi.
İstanbul Okmeydanı’nda faaliyet gösteren İdil Kültür Merkezi’ne yapılan operasyon sırasında gözaltına alınan ve tutuklanan, aralarında Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile akademisyenlik görevinden alındıktan sonra başlattığı ‘İşimi geri istiyorum’ eylemleriyle tanınan Nuriye Gülmen’in de bulunduğu 4 sanığın ‘DHKP-C terör örgütüne üye olmak suçundan yargılanmalarına devam edildi.
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya sanıklar Nuriye Gülmen ve Yasemin Karadağ tutuklu bulundukları cezaevinden getirildi. Tutuksuz 2 sanığın bulunmadığı duruşmaya sanık avukatları katıldı. Nuriye Gülmen’in kız kardeşi Beyza Gülmen, HDP Milletvekili Musa Piroğlu ve çok sayıda kişi destek için duruşmaya katıldı.
“DOSYADAKİ DELİLLER UYDURMADIR”
Tutuklu yargılanan Nuriye Gülmen'in avukatı Oğuzhan Topalkara, mahkemedeki savunmasında, "Müvekkilim, OHAL KHK'larıyla mesleğinden ihraç edilmiştir ve kendisi direnişçidir. Dosya kapsamında isnat edilen suçları işlememiştir. Dosya kapsamında müvekkilimin suçu işlediğine dair delil de yoktur. Oradaki delillerin hepsi uydurmadır. Müvekkil 2 yıldır tutuklu. Müvekkilin tahliyesine ve beratına karar verilmesini talep ederiz" dedi.
“5 BUÇUK YIL SÜREN MÜCADELEMİZ, BAŞINA ‘TERÖR’ EKLENEREK YARGILANIYOR”
Savunmasını yapan Nuriye Gülmen de şunları söyledi:
"2016’da Eskişehir’deki görevimden alındım. Aynı yılın kasım ayından itibaren ‘işimi geri istiyorum’ diyenlerdenim. AKP iktidarının saldırısı altında bunu yapıyorduk. 5 buçuk yıl süren mücadelemiz, başına örgüt eklenerek 2 cümleyle yargılanıyor. Mesele ettiğiniz tek şey aldığınız talimat. Bu yargılamada yaptıklarımız nedenleri yok. Hayatın dışına itilen KHK’lılar, adaletsizliğe uğrayanlar, adalet arayan ana-babalar ve aileler yok, bizim iş ve ekmek mücadelemiz yok. Mücadelemiz, insanlık dışı ve hukuka aykırı bir şekilde engellenirken ne siz ne de başka mahkemeler bunu görmedi.
“KİMSE BİR TALİMATLA BÖYLE BİR ŞEY YAPMAZ”
130 bin kamu görevlisini işten atanlar, yargıya talimat verenler, hakkımızda terörist diye beyanlar verenler suçsuz, çünkü devleti yönetiyorlar. Biz haklarımızı aradığımız için ise bir örgütten talimat alıyoruz öyle mi. Bize karşı çeşitli suçlar işleyen polislere kovuşturmaya gerek yok, hakkını arayan bizlere var. 25 yıllık emeği, hayatı elinden alınan benim. Kim bana talimat verebilir. Açlık, insanın en temel ihtiyacının yerine getirilmemesidir. Kimse bir talimatla böyle bir şeyi yapmaz. İşkence görmek, gözaltına alınmak, tutuklanma pahasına bunu yapmaz. Benim bugüne kadar yaptığım her şey sizin talimat dediğiniz şeyden çok daha fazla. ‘İşimi geri istiyorum’ mücadelesine başladığımda benim gibi binlerce kişi işinden olmuştu. Biz sadece işimizden atılmadık, terörist ilan edildik, isimlerimiz yayınlandı. Bu bir saldırıydı. Bu ülkenin aydınları bu saldırıya sessiz kalmamalıydı. Asıl suçlu olanların, FETÖ'cü terör örgütünü bu ülkenin başına musallat edenlerin olduğu söylenmeliydi.
“HAKKIMI ARADIĞIM İÇİN PİŞMANLIK GÖSTERMEYECEĞİM”
Artık bir evim bir maaşım yoktu, bunların yerine koyduğum mücadelem vardı. Mücadele ettikçe halkla bütünleştik. Şu anda en ufak hak taleplerinin bile terör faaliyeti olduğu ilan ediliyor. Yargı, ülkemizde iktidarın sopası gibi davranıyor. Ben burada ne yaptım da örgütsel tavır içinde olmuşum acaba. Bir insan haklarını savunduğu için örgütsel tavır içinde mi olmuş oluyor? İnsanlar haklarını aradıklarında DHKP-C'li mi oluyor. Burada savunmanın dokunulmazlığına saldırıyorsunuz. Savcı bey, 'pişmanlık göstermediği...' diyor. Ben neden pişmanlık gösterecektim, hakkımı aradığım için mi savcı bey, yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Tutukluluğum bir ceza tehdididir. Mahkumiyete dair bir karar vereceğinizi anlamak için alim olmaya gerek yok. Adaletsiz bir karar vereceksiniz biliyorum, 2 yıldır süren tutukluluğum cezaya dönüştü ve haksız yere beni tutukluyorsunuz, vereceğiniz kararın meşru bir zemini yok.”
“ATTIĞIM SLOGANLARDA NE VAR”
Tutuklu sanık Yasemin Karadağ ise savunmasında, ‘’Emniyet bizi terörist olarak damgaladı. Savcı mütalaada beni örgütün üst düzey yöneticisi olarak niteliyor. Bunu neye dayanarak söylüyor bilmiyorum. Slogan attığım iddia ediliyor. Hatırlamamakla birlikte kabul ediyorum. Attığım sloganlarda ne var? Ne suçu var? Hakkımda gözaltı kararı olmamasına rağmen o gün kültür merkezinde olduğum için gözaltına alındım” dedi.
10’AR YIL HAPİS CEZASI
Kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Nuriye Gülmen ile Yasemin Karadağ’ın ‘DHKP-C silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçundan, takdir indirimi uygulayarak 10’ar yıl hapis cezası ve tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Tutuksuz sanıklar Fırat Kaya ve Olcay Karadağ ise beraat etti.
DURUŞMA SALONU ÖNÜNDE OTURMA EYLEMİ YAPILDI
Mahkemenin kararını açıklaması sonrası duruşma salonundaki izleyiciler verilen karara, “Baskılar, cezalar bizi yıldıramaz”, “Yaşasın mücadelemiz, kahrolsun faşizm” sloganları atarak tepki gösterdi. Nuriye Gülmen’in kız kardeşi Beyza Gülmen’in de aralarında olduğu bir grubun, polis zoruyla mahkeme salonundan çıkarılmak istendiği sırada, grup duruşma salonu önünde oturma eylemi yaptı.
Daha sonra ise adliye önüne çıkan grup, burada basın açıklaması yaptı. Açıklamaya HDP Milletvekili Musa Piroğlu da katıldı.
“ABLAM SAHİPSİZ DEĞİL ONU BIRAKMAYACAĞIM”
Basın açıklamasında konuşan Nuriye Gülmen’in kardeşi Buse Gülmen şunları söyledi:
“Mahkemeden sonra hakimin gözündeki korkuyu gördüm ben. O kaçışlarını gördüm. Dosyada hiçbir şey yok. 7 duruşmadır bunu söylüyoruz. Hakim geldi, 10 yıl verdi. 10 yıl ne demek? Siz hiç hapishaneye gidip yakınınızı gördünüz mü? Bir hapishaneye girip orada aramadan geçtiniz mi? Bunları yaşadınız mı? 10 yıl, bir insanın ömründen 10 yıl gitmesinin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Ablanızın, kardeşinizin yanına hapishaneye gitmenin, onlara mektup yazmanın ne olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Ablam sahipsiz değil. Bunu hiç kimse unutmasın. O polisleriniz de, o savcılarınız da, o hakimleriniz de kimse unutmasın bunu, benim ablam sahipsiz değil. Bugün buradayız ve bundan sonra da onların yanında olmaya devam edeceğiz. Hepimiz biliyoruz, onlar da biliyor bu kararın hükümsüz olduğunu. Onlar da tarafsız olmadığını biliyorlar. Zaten o yüzden öyle kaçtılar, korkaklar. Burada herkes duysun. Ablam sahipsiz değil. Onu bırakmayacağım. Hiçbir şekilde bırakmayacağım. Bu devran dönecek. O zaman bize yaşattıklarınızı siz de yaşayın.”
“BU YARGILAMADA GÖRDÜĞÜMÜZ HER ŞEY 2 YIL ÖNCE SİYASİ İKTİDARIN NURİYE GÜLMEN'İ CEZALANDIRMA İSTEĞİNİN DEVAMIDIR”
Nuriye Gülmen’in avukatı Oğuzhan Topalkara şöyle konuştu:
“Bir avukat olarak bugün gördüğümüz şey üzerine açıkçası size ne anlatalım bilemiyoruz. Bugün gördüğümüz ‘yargılama’ adı verilen şeyin bir yargılama olduğunu söylemeye bin şahit ister. Bugün önümüze getirilen, 10 yıl hapis verilen şeyler, emniyetin, siyasi şubenin mahzenlerinde, bodrumlarında oluşturulmuş olan o dijital materyaller delil midir? Yaratılan o itirafçı, iftiracı tanıklar delil midir? Bugün gördüğümüz manzarada bir mahkeme kararının ‘karar’ olduğunu söyleyebilir miyiz? Bugün İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakimleri ayrı ayrı, savcıları ayrı ayrı bizi, okuduğumuz hukuk fakültelerinden utandırmaya çalışıyorlar. Bu yargılamada gördüğümüz her şey aslında 2 yıl önce siyasi iktidarın Nuriye Gülmen'i cezalandırma isteğinin devamıdır. Bugün bir kurgunun son halkasını gördük. Hukuken dosyanın içeriğinde olan her şey bizzat devletin Adli Tıp raporlarıyla çürütülmüştür. Bugün, İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi ben merak ediyorum nasıl bir gerekçeli karar yazacak? Çürütülmüş delillerle, devletin kendi çürüttüğü delillerle nasıl bir karar verecek?”