CHP PM Üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu tam bir yıl önce gerçekleştirilen ve 103 vatandaşın hayatını kaybetti Ankara Gar saldırısı için dünyaca ünlü yazar Gabriel Garcia Marguez'in, herkesin bildiği bir saldırıyı işleyen "Kırmızı Pazartesi" romanından esinlenerek "Kırmızı Cumartesi" benzetmesi yaptı.
10 Ekim katliamının hükümetin ihmalkarlığın ötesindeki tutumuyla, IŞİD eliyle gerçekleştirilen ve kitlesel boyuttaki en büyük katliam olarak tarihlere geçtiğini vurgulayan Tanrıkulu, "Soruşturma sürecinde saldırının gerçekleşme süreciyle ilgili gerçeklerin çok azı ortaya çıkarıldı. Bu katliam hazırlığından Emniyet ve istihbarat haberdardı. Hatta sokaktaki yurttaşlar bile böylesi bir katliamın gerçekleşebileceği korkusu yaşıyordu. Ancak buna rağmen katliam önlenmedi. 'Kırmızı Cumartesi' denilebilecek bu katliam maalesef göz göre göre gerçekleştirildi" değerlendirmesini yaptı.
Tanrıkulu'nun bu konuda yaptığı yazılı açıklama şöyle:
"BASINA VE KAMUOYUNA
10 Ekim 2015, tarihi Türkiye’de barış talebini dile getiren tüm yurttaşların kalbinde derin bir yaradır. IŞİD denilen katliamcı, barbar örgütün canımızdan 101 parça aldığı bu katliamın kurbanlarının tek bir talebi vardı: Silahlar sussun, ölümler son bulsun, bu topraklarda barış fidanı yeşersin!
Saldırganların hedefi sadece "Emek, Barış ve Demokrasi" mitingine katılan yurttaşlarımız değil, mitingin savunduğu değerlerdi.
10 Ekim 2015 tarihinde bu ülkede barış umudu çok derin bir yara aldığı gibi, katliam sonrasında hükümetin ve kolluk güçlerinin tutumu da yaraya tuz bastı.
7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yeniden başlayan çatışma ve şiddet süreci 10 Ekim katliamıyla birlikte hızlandı ve sonrasında yüzlerce insan hayatını kaybetti.
10 Ekim katliamı hükümetin ihmalkarlığın ötesindeki tutumuyla, IŞİD eliyle gerçekleştirilen ve kitlesel boyuttaki en büyük katliam olarak tarihlere geçmiştir. Soruşturma sürecinde saldırının gerçekleşme süreciyle ilgili gerçeklerin çok azı ortaya çıkarıldı. Bu katliam hazırlığından Emniyet ve istihbarat haberdardı. Hatta sokaktaki yurttaşlar bile böylesi bir katliamın gerçekleşebileceği korkusu yaşıyordu. Ancak buna rağmen katliam önlenmedi. “Kırmızı Cumartesi” denilebilecek bu katliam maalesef göz göre göre gerçekleştirildi.
Soruşturma sürece sadece eylemi gerçekleştirenler ve bağlantılı oldukları tespit edilen kişilerle sınırlı kaldı. Örgütün Türkiye yapılanmasının bu ölçüde büyümesini sağlayan siyasi destek araştırılmadı, dosyada yerini almadı. İhmali olabilecek kamu görevlilerinin dosyası asıl dosyadan ayrıldı.
10 Ekim katliamında hayatını kaybedenlerin ailelerinden özür dilemek bir yana baş sağlığı dahi dilemeyen, siyaseten ayrıştırma yolunu seçen ve hatta mağdurları terörist ilan eden siyasi zihniyet aslında bu katliamın yaşanmasında en büyük paya sahipti. Nitekim katliamın birinci yıl dönümünde anma etkinliklerini, gösteri ve yürüyüşleri yasaklayarak bu zihniyet gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koydu.
Tüm bunlara rağmen geride kalanlar kaybettiklerimiz yürekli insanları unutmadı. "Barış" umudunu gerçekleştirmek, onların düşleri için mücadele etmek geride kalanlara ödev oldu.
10 Ekim 2016 Pazartesi günü, bu kitlesel katliamı aileler ve barışseverler anacaklardır. Ancak siyasi iktidar bu anmaya dahi tahammül etmemekte ve anmayı, yası yasaklama yoluna gitmektedir. Tüm yasaklamalara rağmen bu katliamın sorumlularının ortaya çıkarılıp cezalandırılması ve yaşanan acının yasının tutulması engellenemeyecektir. Suçlular er veya geç adalet önünde hesap verecek ancak 10 Ekim’in yarası hepimizin gönlünde bir yara olarak kalmayı sürdürecektir."
Son Güncelleme: 09.10.2016 13:20