Eski Ağır Ceza Hakimi Avukat Dağdeviren, İstanbul Üniversitesi’nin 30 Temmuz 1990 Tarihli Orijinal İlanına Ulaştı: “İmamoğlu İlandaki Koşulları Sağlıyor”

 CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptaline ilişkin karara tepkiler sürerken, eski Ağır Ceza Hakimi Avukat Levent Dağdeviren, yaptığı araştırmalar sonucunda aslına ulaştığı 30 Temmuz 1990 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan ilanı paylaşarak İmamoğlu’nun ilandaki koşulları sağladığını söyledi. Dağdeviren, ''Bu kararı verenler mevzuatı referans almıyorlar mı? Yüksek mahkeme kararlarını referans alamıyorlar mı? Belli ki mevzuatı, yüksek mahkeme kararları referans almıyorlar. Acaba neyi referans alıyorlar'' dedi.

10 Nisan 2025 Perşembe 12:34
Eski Ağır Ceza Hakimi Avukat Dağdeviren, İstanbul Üniversitesi’nin 30 Temmuz 1990 Tarihli Orijinal İlanına Ulaştı: “İmamoğlu İlandaki Koşulları Sağlıyor”

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıl önce aldığı üniversite diploması İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edildi.

İmamoğlu’nun diploma iptali kararına ilişkin tartışmalar devam ederken, eski Ağır Ceza Hakimi Avukat Levent Dağdeviren, yaptığı araştırmalar sonucunda aslına ulaştığı 30 Temmuz 1990 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan ilanı paylaşarak, karara ilişkin ANKA Haber Ajansı'na değerlendirmelerde bulundu. Dağdeviren, şunları söyledi:

''Şu anda Sayın İmamoğlu'nun başına gelen bu diplomayı iptal kararı gerçekten kendisiyle ilgili beklentisi olan, ülkenin geleceğiyle ilgili beklentisi olan insanlarda adeta bir şok etkisi yarattı. Bu gerçekten milliyetçi demokratlar, muhafazakâr demokratlar, Kürt demokratlar, sosyal demokratlar kısacası ülkenin bütün demokratlarını aşırı derecede üzen bir sürecin içinden geçtik. Bu süreç özellikle de biz demokrat hukukçuları ciddi anlamda yıprattı. Neden? Biz neyin nasıl olması gerektiğini, teknik anlamda nasıl kararlar verilmesi gerektiğini bilen hukukçular olarak bu yaşanan süreç bizi adeta şok ediyor. Sanki bitmeyen bir kabus içerisindeyiz gibi bir algı içerisindeyim ben. Ben daha önce ülkenin birçok yerinde hakimlik yaptım. İki ay kadar önce de avukatlık ruhsatını aldım. Ruhsat aldığım gün bir konuşma yapmıştım. Türkiye'de hiç kimsenin hukuki güvenliğinin olmadığı, herkesin başına her an her şeyin gelebileceğini gösteren son derece garip bir sürecin içinden geçiyoruz demiştim. Bunu demiştim ama inanın bu kadarını ben beklemiyorum.  

''İlanın yer aldığı orijinal gazeteye ulaştım''

Sayın İmamoğlu'nun diplomasının iptali görüşüldüğü sırada Sayın İmamoğlu'nun şöyle bir açıklaması vardı. ‘30 Temmuz 1990 tarihli Milliyet gazetesinde bir ilan yayınlandı. Ben o ilandaki koşullara baktım ve koşullara uyduğumu gördüm. Ve belgeleri toplayıp başvurdum.’ Ben bu ilan nedir, içeriği nedir diye bir araştırma yapmaya başladım. Günümüz teknoloji dönemi. Dijital ortamda artık her türlü evrak yaratılıp oluşturulabiliyor. Daha sağlam olması adına 30 Temmuz 1990 tarihli Milliyet gazetesinin aslına ulaşma çabası içerisine girdim ve Türkiye'nin dört tarafındaki sahaflarda araştırma yapıp 30 Temmuz 1990 tarihli Milliyet gazetesine ulaştım.

''Gerçekten ilanda işte çeşitli kontenjanlardan bahsediliyor''

Bu gazetenin içerisinde bu ilanı da gördüm. Gerçekten ilanda işte çeşitli kontenjanlardan bahsediliyor. Burada şu çok önemli. Milliyet gazetesi o dönemde Türkiye'nin en fazla satılan üç gazetesinden birisi. Hürriyet, Milliyet, Sabah. Buradan şu anlaşılıyor. Üniversite yönetimi bunun Türkiye'deki herkes tarafından duyulmasını, bilinmesini istiyor. Yani gizli, örtülü amiyane tabirle kaptı kaçtı yapma niyetiyle hareket edilmediği Türkiye'nin tirajı en yüksek üç gazetesinden birinde bu ilanın verilmesinden zaten anlaşılıyor. Bu gazetede dediğim gibi şu anda elimizde."

Dağdeviren, gazetede yer alan ilandaki koşullardan da bahsederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu koşullar neydi? 60 puan koşulu. Bazı arkadaşlar sosyal medyada görüyorum, '60 puan koşulu yok ya da 60 var ama İngilizce'de 70 puan koşulu var. Sayın İmamoğlu'nun 59 puan almış ne 60’ı sağlıyor ne 70’i sağlıyor'. Bunların hiçbirinin doğru olmadığı ilanda belli zaten. Mesela bununla ilgili de şu çok önemli: 1982 tarihinde yürürlüğe giren ve Sayın İmamoğlu'nun yatay geçiş yaptığı 1990 yılında da yürürlükte olan bir yönetmelik var. O yönetmeliğin 3. maddesinde diyor ki ‘geçişler tespit edilen ve üniversitesince ilan edilen sayıyla bağlı olarak yapılır’. Yani üniversitenin ilan ettiği sayı. Bu anlamda ilan gerçekten çok önemli. Onun dışında 5. maddede ‘ara sınıflara geçiş için öğrencinin bütün sınıflarının sınavlarını başarmış olması ve yüzde 60 not ortalamasına sahip olması gerekir ‘diyor. Evet gerçekten şu husus ilgililer tarafından da dile getirildi. O dönemde yönetmelikte tanıma diye bir kavram yoktu. Bu söyleniyordu ama bence eksikti. Çünkü 1982 tarihli yönetmeliğin 11. maddesinde aynen şöyle diyor: ‘Yabancı ülkelerdeki yüksek öğretim kurumlarından yurdumuzdaki yüksek öğretim kurumlarına geçiş için öğrencinin yabancı ülke yüksek öğretim kurumunda yabancı hazırlık sınıfı hariç en az bir yıl okumuş ve yıl sonu sınavlarını başarıyla vermiş olması şartı aranır. 5. ve 6. maddedeki diğer şartlar bu başvurularda aranmaz. Yani diyor ki bu 11. maddede 60 puan koşulu bile yabancı öğrencilerde aranmaz diyor. Onun dışında bu yönetmeliğin uygulamasıyla birlikte 13 madde olan bu yönetmeliğin hiçbir yerinde tanımayla ilgili bir kavram yok. Tanıma, yönetmelikte olmadığı için bu anlamda bir irdeleme yapılması da gerekmiyor benim kanaatime göre."

"İlana baktığımızda, İmamoğlu ilandaki ve yatay geçişteki koşulları sağlıyor"

Geçmiş dönemde tanınma koşulunun aranmadığını ancak yeni yönetmelikte bu koşulların arandığına dikkati çeken Dağdeviren, şöyle devam etti:

''Ama ne oldu? Daha sonra yönetmelik değişti. Mesela şu anda yürürlükte olan yönetmeliğin 14. maddesinin 4. fıkrasına göre Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınma koşulu aranıyor. Ama Sayın İmamoğlu'nun yatay geçiş yaptığı tarihte yönetmelikte yurtdışı üniversitelerle ilgili sadece açıkçası söylenen şu. Bütün derslerinden geçmiş olsun yeter gibi bir şart var. Ama Sayın İmamoğlu ilana baktığımızda, ilandaki ve yatay geçişteki koşulları sağlıyor. Çünkü 8 sayfa transkripte de yayınlandı, not ortalaması 62,5. Bu çok önemli."

Anayasa Mahkemesi'nin ''Abidin Pişkin'' kararı...

Dağdeviren, Anayasa Mahkemesi'nin ''Abidin Pişkin'' hakkında verdiği kararı hatırlatarak, şöyle devam etti:

''Anayasa Mahkemesi'nin Abidin Pişkin kararı var. Abidin Bey 2011-2012 döneminde Gürcistan Uluslararası Karadeniz Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmaya başlamış. Daha sonra Süleyman Demirel Üniversitesi'ne yatay geçiş yapmış yüksek lisansa. Yüksek lisansını bitirdikten sonra da yardımcı doçent kadrosuyla ülkemizde yine bir üniversiteye yardımcı doçent olarak atanmış. Ama diploması verildikten bir yıl dört gün sonra diplomayı veren üniversitenin ilgili birimi şöyle bir karar veriyor. Diyor ki ‘senin bizim yönetmeliğimizde şöyle bir hüküm var. Senin seminer dersleri alıp bunlardan geçmiş olman lazımdı. Sen bu seminer derslerini almadığın için senin diplomanı iptal ediyoruz’. Anayasa Mahkemesi Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurul kararına atıfta bulunarak diyor ki, ‘böyle durumlarda sen iptal davası açma süresi içerisinde bu diplomayı geri alabilirsin'. Nedir bu süre? 60 gün içerisinde alabilirsin. Anayasa Mahkemesi kararında diyor ki 'bunu bir yılı geçtikten sonra iptal etmen doğru değil' diyor. Bunu söylerken şöyle diyor Anayasa Mahkemesi. ‘Evet sen üniversiteyi bitiren, üniversite mezunu olup yüksek lisans yapmaya çalışan birisi olarak seminer dersleri alman gerektiğini bilmek zorundasın. Ama bu anlamda kusurlusun’ diyor başvurucuya. Ama diyor ‘ey üniversite sen de kendi yönetmeliğinde bu öğrencinin seminer dersleri alması gerektiği yazmasına rağmen bu öğrencinin seminer dersleri almasını sağlamadan bunu mezun edip daha sonra diplomasını iptal ediyorsan burada sen de kusurlusun’ diyor. Anayasa Mahkemesi burada çok önemli tespitte bulunuyor. 'Diploma sahibi ve üniversitenin ikisinin de kusurlu olduğu böyle bir ortamda bütün kusuru diploma sahibine yükleyerek onun diplomasını iptal etme senin anayasanın anayasal eğitim hakkına aykırı' diyor.

''İmamoğlu’nun seçme ve seçilme hakkı saldırıya uğradı"

Tabii Sayın İmamoğlu açısından kendisinin anayasal eğitim hakkı ihlal edildiği gibi onun şöyle de bir özel koşul var, Cumhurbaşkanı adayı. Bu anlamda Sayın İmamoğlu'nun anayasal seçme ve seçilme hakkı da saldırıya uğramıştır. Yani bu kararı verenler mevzuatı referans almıyorlar mı? Yüksek mahkeme kararlarını referans alamıyorlar mı? Belli ki mevzuatı, yüksek mahkeme kararları referans almıyorlar. Acaba neyi referans alıyorlar? Kur'an-ı Kerim'i mi referans alıyorlar? Ben öyle olduğunu da zannetmiyorum. Çünkü öyle olsaydı kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in Nisa Suresi 58. ayet der ki, 'Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir'. Kur'an da referans alınmamış. Peki bu insanlar neyi referans almışlar? Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum."

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.