(İSTANBUL) - Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Suriye’de yaşanan Alevi katliamlarına ilişkin “İsrail ve ABD yönetimleri, Suriye’yi bölme planı uyguluyor. Suriye’deki yoğun ve planlı şiddet olaylarının sorumlusu en başta İsrail’dir. ABD’nin özellikle derin devleti, genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ni mezardan çıkartma gayreti içindedir” dedi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin İstanbul İl Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Suriye’de Alevilere yönelik katliama ilişkin görüşlerine açıklayan Perinçek, özetle şunları söyledi:
''Suriye’de öncelik, akan kanı durduracak bir devlet otoritesinin oluşturulmasıdır. Suriye’de yaşanan yoğun şiddet olaylarını, her millet ve mezhepten ve dinden kardeşlerimizin katledilmesini kaygıyla ve tarifsiz acılarla izliyoruz. Ruh çağırmanın hayalciliği Suriye’nin hepimizin bakışları önünde adım adım parçalanması ve dahası devlet olarak yok edilmesi ve işgal edilmesi, kanlı gelişmelerin önünü açmakta ve bölgesel savaş tehdidini de gündeme getirmektedir. Bu durumda, milletlerimize ve bütün insanlığa borçlu olduğumuz görev ve sorumluluklar omuzlarımızdadır. Bu şiddet olaylarını kınamakla yetinmenin ya da insanlık çağrılarında bulunmanın, ruh çağırmak kadar hayalci davranışlar olduğunu saptamak durumundayız. İsrail ve ABD yönetimleri, Suriye’yi bölme planı uyguluyor. Suriye’deki yoğun ve planlı şiddet olaylarının sorumlusu en başta İsrail’dir. ABD’nin özellikle derin devleti, genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ni mezardan çıkartma gayreti içindedir. Trump’ın Doğu Akdeniz’e odaklanma stratejisi de Biden kalıntısı küreselci unsurların iştahını kabartmıştır. Farklı mezhep, milliyet ve dinlere mensup Suriye halkı arasında birlikte yaşamayı imkansız hâle getirmeye yönelen bir plan uygulanmaktadır.
''Şam yönetimi dahil bütün güçler yıpratılıyor''
Bu amaçla Suriye milletini oluşturan topluluklar arasında silahlı çatışmalar kışkırtılıyor, bu çatışmalar derin düşmanlıklara dönüştürülüyor. Suriye’de güvenlik ve huzuru sağlayacak bir silahlı otoritenin kalmaması için Şam yönetimi dahil bütün güçler yıpratılıyor. Şam’da yönetimi ele geçiren Ahmet Şara hükümeti, üzerinde ABD ve İsrail denetimini güçlendirecek koşullar yaratılıyor. Özellikle Hıristiyan, Alevi, Dürzi ve Kürt kitlesi içinde İsrail ve ABD’den silahlı koruma taleplerini kışkırtan bir ortam geliştiriliyor. Dolayısıyla İsrail’e Suriye’deki işgalini genişletme fırsatı sunacak koşullar da hazırlanmaktadır. Bu boğazlaşmaların Türkiye’de Öcalan’ın çağrısıyla PKK’nın silah bırakmasına yönelik bir sürecin başladığı sırada tezgâhlanması ayrıca dikkat çekiyor. İsrail ve ABD, ‘Silah bırakın’ çağrısına silah bırakmayı önleyecek boğazlaşmalar kışkırtarak yanıt veriyor. Ortak yaşamı imkansız hâle getirecek boğazlaşmaların kışkırtılması yoluyla Suriye’nin milli direncini kıran bir silahlı müdahaleyle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. İsrail ve ABD tertibi, aynı zamanda Suriye ile uluslararası dayanışmayı mezhep ve milliyet ayrılıkları üzerinden zaafa uğratmak peşindedir. Bugün Suriye’de parçalanma, otorite boşluğu ve devletsizleşme süreci gündemdedir. Buna direnecek güçleri teslimiyete zorlayan İsrail ve ABD, yalnız kardeş Suriye için değil; bütün bölge ülkeleri için, dahası bütün insanlık için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
''Suriyelilerin birbirlerini suçlaması İsrail ve ABD planına hizmet ediyor''
Bütün milliyet ve mezheplerden Suriye milletine sesleniyoruz. Hepiniz hedefsiniz. İsrail ve ABD’nin hedefleri Suriye’yi bölmektir. Özellikle ‘Kürdistan’ adı altında İkinci İsrail’i kurmaktır. ABD ve İsrail silahıyla kurulacak bir ‘Kürdistan’, Kürt halkının devleti olmayacaktır. O kukla devlet, Suriye Kürtlerini köleleştirecek, Kürtleri İsrail askeri yapacak bir zulüm örgütü olacaktır. Hedefleri, Dürzileri ve Alevileri de kendilerine ait olmayan federe devletçiklerle Suriye’den ve komşularından kopartmaktır. Hedefleri, Suriye Türkmenlerini ülkeyi terke zorlamaktır. Hedefleri, Suriye’de önemli bir nüfusa sahip olan Hıristiyanları ve özellikle aydın birikimini ezmektir ve dahası ülke dışına kaçmak zorunda bırakmaktır. Hedefleri, Sünni nüfusun yoğun olduğu topraklarda, Suriye dışından taşıdıkları terör unsurlarının silahlı dayatmasıyla İslam düşmanı DEAŞ unsurları yönetiminde zayıf bir devletçik kurmaktır. Hedefleri, Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü sağlayabilecek, Suriye halkının bütün unsurlarını bir arada yaşatmada etkin olabilecek vatansever Sünni birikimi de zayıflatmak ve felce uğratmaktır. Hedefleri, Türkiye, Rusya, Filistin, İran, Irak ve diğer Arap ülkelerinin Suriye’nin birliğini destekleme olanaklarını daraltmaktır ve bu ülkeler arasında Suriye üzerinden bölünme ve çatışmalar yaratmaktır. Suriyelilerin ve Suriye dostlarının birbirlerini suçlaması İsrail ve ABD planına hizmet ediyor.
''Hedefte bütün Suriye halkı bulunuyor''
Hedefte Suriye’nin herhangi bir unsuru değil; bütün Suriye halkı, bütün Suriye milleti bulunuyor. Hedefte Suriye komşularından biri değil, bütün komşular bulunuyor. Hedefte bölgede ve dünyada bağımsızlık ve barış isteyen herhangi bir devlet değil, bütün devletler bulunuyor. Bu durumda Suriyelilerin ve Suriye dostlarının birbirlerini suçlamaları, ortak düşmana hizmet ediyor. Dolayısıyla Alevilerden Şara yönetimine, Türkiye’den İran’a, Filistin’den Rusya’ya, Arap ve İslam Birliği’nden Birleşmiş Milletler’e kadar herkes ortak tehdidi görmek ve omuz omuza vermek durumundadır. Karşılıklı suçlamalara derhal son vermeli, yoğunlaşan şiddeti durdurmaya odaklanmalıyız. Bu görevi yerine getirmek, biz de biliyoruz ki çok zor ancak başka bir çözüm bulunmuyor. Çünkü Suriyelilerin birbirini boğazlaması, Suriye dostlarının birbirinden şüphelenmesi hepimizi çok daha ağır ve kanlı tehditlerle karşı karşıya bırakacaktır. Suriye’nin eşsiz medeniyet birikiminde ve çağdaş devrim mirasında, Suriye’de akan kanı durduracak ve Suriye milletini birleştirecek zengin bir esin kaynağı bulunmaktadır. Bütün taraflar durumu ve yapabileceklerini cesaretle saptamalıdır. Savunma kaygısıyla silaha sarılmayı anlıyoruz ancak bugünkü Suriye tablosuna baktığımız zaman, herhangi bir milliyetin ya da mezhebin ya da örgütün Suriye’ye silahla barış getirecek güç ve konumda bulunmadığı gözüküyor. Bununla birlikte yoğunlaşan boğazlaşmalar, etkin bir otorite ihtiyacını güçlendiriyor ve o otoriteyi tarih sahnesine çağırıyor.
''Suriye’yi dışardan gelen bir güç birleştiremez''
Suriye’yi dışardan gelen bir güç birleştiremez. Suriye’yi ancak Suriye’de devlet ve hükümet sorumluluğu taşıyan bir güç birleştirebilir. Suriye’deki şiddete son verecek güç, ancak Suriye halkının bütününe sahip çıkan bir devlet otoritesidir. Suriye hükümeti bu görevi yerine getirmezse pusuda bekleyen İsrail ve ABD, halkın kurtarıcısı pozlarıyla sahneye çıkacaktır. Davet bekleyen İsrail ordusuna ve kışkırtıcılara dikkat. Nitekim Lazkiye ve Samandağ’da birtakım İsrail ajanları, İsrail devletine ‘Gelin, bizi kurtarın’ diyerek İsrail askerini davet ediyorlar. Sahte solcu örgütler, sahte Türkiye İşçi Partisi ve İsrail bağlantılı Mihraç Ural güdümündeki unsurlar, bu alçakça davetlerin başrollerinde sahneye fırlamışlardır. Burada videoda gösterdiğimiz şeyh kılıklı Selim Narlı, ekranda da gördüğünüz üzere İsrail'i ‘Alevilerin dostu’ gibi göstererek kendisinin görevlendirildiğini ve ‘Resmi olarak İsrail’den himaye talebinde bulunacağını’ alenen ve kamuoyu önünde ifade etmektedir. Sahte şeyhin fotoğrafta elini omuzuna koyduğu kişi ise DEM Partisi’nin Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç’un eşi Talat Oruç’tur. Bu unsurlar, Suriye’de Alevilere karşı yürütülen kırımları kışkırtan tertiplerin de sorumluları arasındadır. Özellikle Alevi kitlesini İsrail planı kapsamında ateşe süren tertiplerde rol alan sahte sol örgütlerin mensuplarını ve Hatay halkımızı uyarıyoruz. İsrail’i davet eden bu unsurları aranıza sokmayın ve bunlara kesinlikle fırsat vermeyin.''