Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Haydar Baki Doğan; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacağı yönündeki açıklamalarını değerlendirdi. Doğan, “Alevilik ve Alevilerin sorunları, Alevilerin talepleri bir güvenlik meselesi değildir. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın bu konu ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Alevilik bir kültür de değildir, bir inançtır. Dolayısıyla Kültür Bakanlığı’na bağlanması gibi bir şeyi de kabul etmemiz mümkün değildir. Eğer Alevilerle ilgili devlet içerisinde ya da yarı özerk bir birim oluşturulacaksa, bu birim direk Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmalıdır. Aynı Diyanet İşleri Başkanlığı statüsünde olduğu gibi” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün; Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacağını açıkladı.
Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Haydar Baki Doğan, Erdoğan açıklamalarını ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi.
“BİR SEÇİM YATIRIMI”
“Bizim açımızdan Alevilik ve Alevilerin sorunları, Alevilerin talepleri bir güvenlik meselesi değildir. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın bu konu ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Alevilik bir kültür de değildir, bir inançtır. Dolayısıyla Kültür Bakanlığı’na bağlanması gibi bir şeyi de kabul etmemiz mümkün değildir. Eğer Alevilerle ilgili devlet içerisinde ya da yarı özerk bir birim oluşturulacaksa, bu birim direk Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmalıdır. Aynı Diyanet İşleri Başkanlığı statüsünde olduğu gibi. Direk Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olmayan Kültür Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı bünyesindeki bir daire başkanlığında temsil edilmemiz gibi bir durumu kabul etmemiz söz konusu olamaz.
Bu tür hamleler AK Parti iktidarından geldiği zaman Alevi toplumunda farklı tepkilere yol açıyor. Bunlardan birincisi şu: AK Parti iktidarının son 20 yıl içerisindeki Alevilere yaklaşımını göz önüne alırsak seçimlere bu kadar kısa süre kala Alevi toplumunun veya cemevlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında, AK Parti iktidarının yapmış olduğu bu çalışmalarının hepsi bir seçim yatırımı olarak görülmekte.
Diğer taraftan AK Parti iktidarının, hükümetin samimiyeti, niyet aranmaksızın Türkiye’de Alevi toplumu ile Sünni toplumu arasındaki önyargıların ortadan kaldırılması, toplumsal birlik ve beraberliğin ortaya çıkarılması noktasında olumlu görülmesi gerektiğini söyleyen yaklaşım var.
“ALEVİLERİN BİR KAZANIMI OLARAK GÖRÜLMELİ”
Biz bunu şu şekilde değerlendiriyoruz, şu anda yapılmış olanlar seçim yatırımı olarak değil de veya AK Parti hükümetinin Alevilere bir lütfu olarak değil de Alevilerin kazanımı olarak görülmeli. Çünkü 2016 yılında, Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın AİHM’de kazandığı bir dava var. Bu dava sonucu, cemevlerinin ibadethane olarak kabulü; genel bütçeden Alevilerin de kendi nüfuslarına göre pay alması, dedelerin kamu hizmetlisi olarak sayılması, Alevilerin kendi inanç önderlerini yetiştirme noktasında devletin bu konuda yardımcı olması…
Altı seneden beri AK Parti hükümetinin ajandasında bekleyen AİHM kararları var. Bir anlamda AK Parti hükümeti bunları seçim yatırımı olarak yapıyor gibi gözükse de AİHM kararlarını uygulamasını da geciktirme noktasında da son noktaya gelmiş durumda. Alevi toplumu açısından hem seçim yatırımı olarak görülmekte. Hem de aynı zamanda AİHM’nin kazanımları olarak görülmekte.
"ALEVİ ÖĞRETİSİYLE UZAKTAN YAKINDAN ALAKASI YOK"
‘Alevilerle ilgili olan soruları biz biliyoruz, biz tespit ettik, biz çözeriz’ diye tepeden inmeci yaklaşık her yerden sürüyor. Bildiğiniz gibi Türkiye’de üç federasyon var. Alevi kurumlarını temsil eden en çatı kurumlar. Tepe örgütleri. Bunlarla hiçbir görüşme yapılmadan, bunların görüşleri dikkate alınmadan yapılmış olan ve yapılmaya çalışılan bu daire başkanlıklarının ne derece başarılı olacağı da ayrı bir tartışma konusu.
Bu Alevilerin cemlerinde de geçerli. Cemde ibadete başlamadan önce dede gelir ve sorar ‘Aranızda küs olan, dargın olan var mı, bu dargınlık devam ediyor mu?’ diye sorar. Onları barıştırmaya çalışır ve aracı olur. Onlar barışırsa ceme devam eder. Barışmazsa, onları dışarıya çıkarır ve küskünlerin, dargınların giremediği bir ibadet olan cem başlar.
Bu anlamda rızalık Alevi toplumlarında son derece önemlidir. Hükümet, Alevilerle ilgili en önemli adım olan Kültür Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevleri Daire Başkanlığını kurmayı planlarken hangi Alevi kurumu ile görüştü, hangilerinden görüş aldı, hangilerinin rızalığını aldı? Bu açıdan baktığımız zaman bunu yapan, planlayan kişilerin Alevi toplumu, inanç ve öğretisiyle uzaktan yakından alakası olmadığını görmekteyiz.
Cumhurbaşkanlığı’nın, Kültür Bakanlığı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın bünyesinde bulunan Alevilerin sorunlarını bildiğini söyleyen ve yönlendiren kişilerin aslında Alevi toplumu ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok.
Türkiye’de üç alevi federasyonu var. Bunların hiçbirine buradaki toplantı ile ilgili bir davetiye dahi gitmiyor. Burada Cumhurbaşkanı’nın yanına oturduğu, Hacı Bektaş-ı Veli’nin namaz kıldığını söyleyen, Alevi Bektaşi olduğunu söyleyen insanlar bulunuyor. Alevilerin gerçek temsilcileri olmadan yapılan bu açılışlar, temel atma törenleri veya kurulacak olan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevleri Daire Başkanlıkları bir anlam ifade etmiyor.
Bizden kaçmalarının hiçbir nedeni yok. Bu sadece Alevi toplumuna yakın olduğunu söyleyen bu Cumhurbaşkanlığı, Kültür Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışan insanların işgüzarlığından başka hiçbir şey değil. Bu sorunlar çözülmek isteniyorsa, Alevi sorunlarının çözümü konusunda hükümet samimiyse; Alevi kurumlarını temsil eden federasyonları bir an önce toplantıya çağırır. Bunlarla ilgili daire başkanlığı mı kuruluyor… Bunların hepsinin bir mütalaası yapılır.”